"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2022/1206 E., 2023/739 K.
Taraflar arasında asıl ve birleşen tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyularak asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar davacı vekili ile davalı TOKİ vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı vekili; davacının, davalılar ile yaptığı sözleşmeler ile 267 ada 3 parselde kayıtlı taşınmaz üzerine inşa edilecek F Blok 2. Kat 57 numaralı dükkanı ve C1 Blok 15. Kat 12 numaralı konutu satın aldığını, 02.01.2006 tarihli sözleşme ile satın aldığı dükkanın teslim tarihinin 01.04.2007; 01.11.2006 tarihli sözleşme ile satın aldığı konutun teslim tarihinin ise 02.10.2007 olarak kararlaştırıldığını, ancak süresinde teslimin gerçekleşmediğini, taşınmazların teslimi için gönderdiği noter ihtarının sonuçsuz kaldığını, sözleşme konusu taşınmazların teslim edilmediği hususu ile eksikliklerinin mahkeme aracılığıyla tespit edildiğini, konutun daha sonra eksikleriyle 04.08.2008 tarihinde teslim alındığını, teslim sırasında dava ve talep haklarının ihtirazi kayıtla saklı tutulduğunu, dükkanın ise henüz teslim edilmediğini, buna göre geç teslim dolayısıyla 9 ay 13 gün için toplam 8.971,19 TL'nin faizi ile birlikte tahsili gerektiğini, 02.01.2006 tarihli iş yeri satış sözleşmesi uyarınca dükkanın süresinde teslim edilmemesi nedeniyle sözleşme bedeli olan 754.350 TL'nin 1/120'si oranında aylık kira ödenmesi gerektiğinden geç teslim nedeniyle, 144.583,75 TL'nin ödenmesi gerektiğini ileri sürerek, toplam 160.000,00 TL'nin gecikme tarihlerinden işleyecek ticari faizleriyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
2. Birleşen davada davacı; asıl dava davalılarının birleşen dosya davalısı ile hasılat paylaşımı esasına göre sözleşme imzaladıklarını, projenin imalat ve satışını davalının üstlendiğini, hasılat paylaşımının buna göre yapıldığını, imalat ve satışta tüm denetim ve gözetim yükümlülüğünün davalıya ait olduğu, asıl dava davalıları ile davalı arasında imzalanan sözleşme ile asıl davanın tarafları arasındaki sözleşmenin ve ilişkinin ayrılmaz bir bütün olduğunu, davalıya itimat ederek taşınmazları satın aldığını, kayıt malikinin de davalı olduğunu, asıl dava konusu zararların tazmininden davalının da sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere, edimlerin ifa edilmediği tarihlerden birleşen dava tarihine kadar tüm menfi ve müspet zararları için şimdilik, 75.000,00 TL’nin davalıdan reeskont faiziyle tahsilini talep etmiş, davacı vekili 09.12.2020 tarihli dilekçesi ile sadece birleşen dava yönünden talebini ıslah ederek, 665.689,36TL’ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalılar vekili; adi ortaklığın taraf ehliyeti olmadığını, proje imalat ve satışının TOKİ tarafından yapıldığını, hasılat paylaşımı esası olduğundan TOKİ prosedürlerine uyarak teslim yapmak zorunda olduklarını, bu sebeple sözleşmedeki tarihin mutlak teslim tarihi olmadığını, TOKİ tarafından geçici kabul yapılmadan müşterilere tesliminin mümkün olmadığını, iskan da alınamayacağını ve sözleşmelerin 6. maddesinde geçici kabulden itibaren 1 ay içinde teslim edileceğinin belirtildiğini, davacı ile imzalanan sözleşmenin TOKİ ile imzalanan sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olduğunu, ifa borcunun eksiksiz yerine getirildiğini ancak davacının edimlerini tam ve zamanında ifa etmediğini, karşı taraf edimini ifa etmedikçe edimden kaçınma hakları olduğunu, tek taraflı tespit raporunun delil olarak kabul edilemeyeceğini, taşınmaz teslim tutanağından imalatların eksiksiz olduğunun anlaşılacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Birleşen davada davalı TOKİ vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, sözleşmeye taraf olmaması nedeniyle sorumlu tutulamayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 03.03.2021 tarihli ve 2017/672 E., 2021/154 K. sayılı kararıyla; davacı vekilinin 09.12.2020 tarihli arttırım dilekçesiyle talebini toplam 665.689,36 TL olarak belirtiği, ancak Mahkemece rapor tarihi değil asıl dava tarihi baz alınmak suretiyle istemde bulunulabileceği, bu nedenlerle asıl dava tarihi itibariyle davacı tarafın talep edebileceği toplam alacak miktarı 148.092,41 TL olarak kabul edilip karar verildiği, davacı tarafın satın almış olduğu iki ayrı taşınmazın geç teslimi ve eksik iş bedeli olarak talep edebileceği alacak miktarının teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen rapor kapsamında en son hesap bilirkişisi tarafından düzenlenen rapora göre ve dava tarihi baz alınmak koşuluyla toplam 148.092,41 TL olduğu, birleşen dava yönünden TOKİ'nin sorumluluğunun adi ortaklık kapsamında müteselsil sorumluluk olduğu dikkate alınarak TOKİ yönünden de ilk dava tarihi baz alınmak suretiyle alacaktan sorumlu tutulması gerektiği, hükmedilen alacağa asıl davadaki davalılar yönünden davanın açıldığı tarih, birleşen davanın davalısı olan TOKİ yönünden ise birleşen dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması gerektiği gerekçesiyle, davacı tarafından davalılar aleyhine açılan asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne, 148.092,41 TL'nin asıl ve birleşen davanın davalılarından müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, alacağa davalı TOKİ yönünden birleşen dava tarihi olan 08.12.2015 tarihinden itibaren; diğer davalılar yönünden asıl dava tarihi olan 20.02.2009 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ile davalı TOKİ vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 02.03.2022 tarihli ve 2022/219 E., 2022/453 K. sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesi kararını hem maddi olay hem de hukuka uygunluk bakımından incelemeye tabii tutarak yapmış olduğu istinaf incelemesinde, istinafa konu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı ve davalı TOKİ'nin istinaf kanun yolu başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ve birleşen davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuşladır.
2. Dairenin 10.10.2022 tarihli ve 2022/4006 E., 2022/7570 K. sayılı ilamıyla; İlk Derece Mahkemesince, asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı hüküm fıkrası oluşturulmadığı gibi asıl ve birleşen dava konusu taleplerin farklı olduğu, davacının yalnız birleşen dava yönünden ıslah talebinde bulunduğu, her iki davanın kabul red oranlarının farklı olacağı gözetilmediği gibi karar gerekçesinde de HMK 297 nci maddeye uygun şekilde talep ve savunma özetlerine, delil değerlendirilmesine ve hukuki sebep-sonuç ilişkilerine dair açıklamalara yer verilmeyip, eksik gerekçelendirme ile hüküm kurulduğu, hal böyle olunca İlk Derece Mahkemesince; asıl ve birleşen dava bakımından ayrı ayrı hüküm kurulup HMK 297 nci maddeye uygun, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli şekilde karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına, karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve bozma nedenine göre, davacı ve birleşen davada davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının yüklenici firma ile TOKİ arasında düzenlenen Ankara 17. Noterliğinin 05.05.2005 tarih 15092 yevmiye numaralı gelir paylaşma esasına göre inşaat ve satış sözleşmesine istinaden dava açtığı, belirtilen sözleşmenin içeriği itibariyle adi ortaklık sözleşmesi olduğu, Mahkemece bozma ilamına uyulması nedeniyle taraflar yönünden usulî kazanılmış hak oluşacağı düşünülse bile, birleşen davanın ayrı ve bağımsız bir dava olmadığı, asıl ve birleşen dava yönünden davalılar arasında HMK 59 uncu maddesi gereğince mecburi dava arkadaşlığı bulunduğu, bu hususun kamu düzeniyle ilgili olduğu, kamu düzeniyle ilgili hususlarda usulî kazanılmış haktan söz edilemeyeceği, her ne kadar davalı TOKİ tarafından hak düşürücü ve zaman aşımı itirazında bulunulmuş ise de; davalı arasında mecburi dava arkadaşlığı kapsamında açılan birleşen davanın taraf teşkili kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu bağlamda talep ve itirazların da ilk dava tarihine göre değerlendirileceği, ilk dava tarihi olan 20.02.2009 tarihi itibariyle zaman aşımı ve hak düşürücü sürenin dolmadığı ve bu nedenlerle TOKİ'nin bu yöndeki itirazına itibar edilmediği, yapılan keşif ve aldırılan bilirkişi raporlarına göre davacı tarafın geç ve eksik teslim nedeniyle talep edebileceği tazminat miktarının toplam 148.092,41TL olduğu, iş bu alacağın adi ortaklık sorumluluğu kapsamında asıl ve birleşen davanın taraflarından müştereken ve müteselsilen tahsil edilmesi gerektiği, asıl ve birleşen davanın mecburi dava arkadaşlığı kapsamında tek bir dava olarak kabul edilmesi nedeniyle Yargıtay bozma ilamında belirtilenin aksine asıl ve birleşen dava yönünden iki ayrı hüküm kurulamayacağı, nitekim HMK 59 uncu maddesinde mecburi dava arkadaşlığı halinde tek hüküm verilmesi gerektiğinin açıkça düzenlendiği gerekçesiyle, davacı tarafından davalılar aleyhine açılan ve HMK 59 uncu madde kapsamında mecburi dava arkadaşlığı niteliğinde bulunan asıl ve birleşen davanın kısmen kabulü ile 148.092,41 TL'nin ilk dava tarihi olan 20.02.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte asıl ve birleşen davanın davalılarından müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ile davalı TOKİ vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Asıl ve birleşen davada davacı vekili; bozma ilamına uyulup uyulmadığı hususunun açıklanmadığını, gerekçede uyulduğu yönünde ifadelere yer verilmişse de karar kısmında uyulmadığını, birleşen dava yönünden bozma ilamına uygun bir hüküm tesis edilmediğini, dava konusu edilen konut ve dükkan nitelikli taşınmazlardan dükkan olanının teslim edilmemiş olduğu hususu her iki davada da belirtilmiş olmasına rağmen, Mahkemece bu hususa hükmün gerekçesinde değinilmediğini,teslim edilmediği tüm bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılan dükkanın teslim edilmemesi nedeniyle gecikilen aylara ilişkin kira bedelinin sabit olmayacağı ve güncellenerek güncel tutar üzerinden hükme bağlanmasının gerektiğini, eser sözleşmesi hükümlerinin somut olayda uygulanması gerektiğini, reeskont faizi talep edilmesine rağmen davalı şirketler açısından ticari dava ve ticaret mahkemesi nezdinde görülmesine rağmen yasal faize hükmedilmesinin hukuken hatalı olduğunu belirterek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı TOKİ vekili; Mahkemece hak düşürücü süre ve zamanaşımı itirazlarının incelenmediğini, dava konusu konut açısından sözleşme tarihinin 01.11.2006, fiili teslim tarihinin ise 04.08.2008 tarihi olduğunu, tüketicinin ayıplı maldan kaynaklı haklarını kullanabilmesi için malın tesliminden itibaren 30 gün içerisinde ayıp ihbarında bulunulması şartının arandığını, dava konusu konuta ilişkin ayıplı teslim nedeniyle tazminat talebinin zamanaşımına uğradığını, davacının dava konusu işyerine ilişkin ayıp ve geç teslim taleplerinin zamanaşımına uğradığını, dava konusu işyerine ilişkin diğer davalı müflis şirketlerle davacı arasında 02.01.2006 tarihinde sözleşme imzalamanmış olup, sözleşmeye göre dava konusu işyerinin teslim tarihi 01.04.2007 olduğunu, davacının geç teslim bedeli olarak talebine dayanak gösterdiği sözleşme maddesinin hukuki niteliğinin cezai şart olması nedeniyle borçlar kanunu ilgili hükümleri gereğince davacının cezai şarta ilişkin talepte bulunma hakkı olmadığını, dava konusu olayda cezai şart maddesi resmi şekilde yapılmamış olup, adi yazılı şekilde yapılmış olması sebebiyle geçersiz olduğunu, belirlenen ceza miktarının taşınmazın satış bedelini aşan fahiş bir miktar olduğu için davacının söz konusu sözleşmeden kaynaklı bir cezai şart hakkı olduğu varsayılsa dahi bu miktarın 6098 sayılı Kanun'un 198 inci maddesi hükmü gereği iptali veya indirilmesi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, geç teslimden kaynaklanan kira tazminatı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. Bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda, lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda mahkeme için zorunluluk doğar. Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK.).
2. Mahkemece uyulmasına karar verilen bozma ilamında, İlk Derece Mahkemesince, asıl ve birleşen dava bakımından ayrı ayrı hüküm kurulup HMK 297 nci maddeye uygun, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli şekilde karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu şeklinde belirtilmiştir. Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen, davalılar aleyhine açılan ve HMK 59 uncu madde kapsamında mecburi dava arkadaşlığı niteliğinde bulunan asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilerek, bozmaya uygun yeni bir hüküm kurulmadığı anlaşılmıştır.
3. Tüm bu açıklamalar ışığında, Mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen asıl davada davalı şirketler ile birşelen davada davalı TOKİ arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğundan bahisle, bozma ilamına aykırı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
4. Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazları ile davalının tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
2. Bozma nedenine göre asıl ve birleşen davada davacının sair, davalının tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelemesine yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden asıl ve birleşen davada davacı ile birleşen davada davalıya iadesine,
23.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.