"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/585 E., 2023/1116 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Düzce 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/468 E., 2022/425 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle incelemenin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, tarihinde duruşma yapılmasına ve 11.02.2025 duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir
Belli edilen günde gelen davalı vekili Avukat ...'nın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; tarafların kardeş olduklarını, ... San. ve Tic.Ltd.Şti faaliyetleri kapsamında doğrama işi yaptıklarını, davacı müvekkilinin kardeşi olan davalı ile işleri büyütmek gayesiyle 3. kişi olan ...'a ait ve ... Tekstil fabrikasının da üzerinde bulunduğu taşınmazı devralmak ve her birinin 1/2 hisse değerine sahip olmak koşuluyla ortaklık kurma saiki ile anlaştıklarını, müvekkilinin yurt dışında bulunması ve devir işlemleri sırasında Türkiye'de bulunamayacak olması nedeniyle taşınmazın mülkiyetinin davalı adına tapuda tescil edildiğini, ancak ödemelerin müvekkili tarafından yapıldığını, inançlı işlem konusu taşınmaza ilişkin olarak taraflar arasında ayrıca protokol düzenlediğini ileri sürerek, Düzce İli ... İlçesi ... Köyü 990 parselde bulunan taşınmazın 1/2 hissesinin davalıdan iptali ile müvekkili lehine tesciline karar verilmesini talep etmiş; davacı vekili 20.09.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile müvekkilinin davaya konu taşınmazın satış bedeli olarak 119.000 Mark tutarında 12 adet bono düzenleyerek borcun tamamını ödediğini, ancak davalının davacının yurtdışında olmasından istifade ile taşınmazı adına kayıt ettirdiğini, müvekkilinin işbu davayı açacağını anlayınca taşınmazı 3. kişiye sattığını, bu durumda davalının ortaklık ilişkisini kullanarak birlikte edinilen malı kendine mal ettiğini ve taşınmazın güncel değerinin yarısı oranında sebepsiz zenginlenleştiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil davasında ileri sürmüş oldukları hukuki sebepler baki kalmak kaydıyla davayı sebepsiz zenginleşme nedeniyle tazminat talebi olarak değiştirdiklerini belirterek şimdilik 1.000,00 TL'nin davalıdan alınarak müvekkiline iadesine ve 22.09.2020 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkilinin dava tarihi itibariyle dava konusu taşınmazın maliki olmadığından davanın müvekkiline yöneltilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin taşınmazı kendi nam ve hesabına satın ve devraldığını, taraflar arasında hiçbir zaman inançlı işlemin mevcut olmadığını, dava konusu taşınmazın ödemelerinin müvekkili tarafından yapıldığını, davacı tarafça protokol başlığıyla sunulan belgeyi kabul etmediklerini savunarak, öncelikle davanın pasif husumet yokluğundan reddine, aksi halde davanın esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tanıkların benzer beyanlarında, dava konusu taşınmazın alındığı dönemde tarafların birlikte doğrama işi yaptıkları, fabrika kurmak amacıyla dava konusu taşınmazın tanık ...'ın yetkilisi olduğu ... Tekstil isimli şirketten satın aldıkları, ödemelerin davacının keşide ettiği bonolar ile yapıldığı, bonoların ödemesinin taraflarca yaptıkları işten kazanılan parayla yapıldığı, akabinde taşınmazın davalı adına satış suretiyle devredildiği, davacının davalı ile aralarında kurulan ortaklık ilişkisinden ve kardeş olmalarından kaynaklanan güven ilişkisi sebebiyle, taşınmazın sadece davalı adına tescil edilmesini istediği ve rıza gösterdiği, akabinde taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin sonlanması ve aralarının bozulması neticesinde taşınmazın davalı tarafından 3. kişiye devredildiği, bu tarih itibariyle davacı aleyhine, davalı lehine sebepsiz zenginleşme meydana geldiği kanaatine varıldığı, davacının zararının taşınmazın 3. kişiye devrediği tarih itibariyle doğduğu anlaşıldığından zamanaşımı definin reddine karar verildiği gerekçesiyle, davanın kabulüne, 881.385,00 TL tazminatın tam ıslah tarihi olan 20.09.2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Mahkemece dinlenen ve hükme esas alınan tanıkların benzer ve aynı yöndeki beyanları ile, dava konusu taşınmazın alındığı dönemde tarafların birlikte doğrama işi yaptıkları, fabrika kurmak amacıyla dava konusu taşınmazın tanık ...'ın yetkilisi olduğu ... Tekstil isimli şirketten satın aldıkları, ödemelerin davacının keşide ettiği bonolar ile yapıldığı, bonoların ödemesinin taraflarca yaptıkları işten kazanılan parayla yapıldığı, akabinde taşınmazın davalı adına satış suretiyle devredildiği, sebepsiz zenginleşmenin davalının taşınmazın 3. kişiye devrediği tarih itibariyle oluştuğu, böylece zamanaşımı definin yerinde olmadığı ve belirlenen rayiç değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçseyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; davacının, dava konusu taşınmazdaki mülkiyet hakkı ve sonrasında ıslah ile ileri sürdüğü alacak iddiasını inançlı işleme dayandırdığını, taşınmaz en başından beridir müvekkile ait olup, taşınmazın üçüncü kişiye satılmasında müvekkilin herhangi bir sebepsiz zenginleşmesi bulunmadığını, Mahkeme davacının inançlı işlem iddiasının tanık beyanları ile ispat edildiğini kabul etmiş ise de bunun hukuka aykırı olduğunu, inanç sözleşmesinin ancak yazılı delil ile ispatlanabileceğini, bu nedenle herhangi bir yazılı delil veya delil başlangıcı sunmayan davacının tanık dinletme talebinin reddi gerektiğini, inanç sözleşmelerinde taraflar akraba olsa dahi, inanç sözleşme ve ilişkisi tek başına tanıkla ispat edilemeceğini, yapılan yargılamada davacının söz konusu tarihlerde hiç yurt dışına çıkmadığını ortaya çıkardığını, taşınmazın ortaklık için alınmadığını, davacının iddialarını kabul etmemekle birlikte davacının bir sebepsiz zenginleşme alacağı olduğu düşünülecekse dahi bu alacağın zamanaşımının, fiili ortaklığın sona erdiği tarihten sonra işlemeye başlayacağını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, taşınmaz üzerindeki yapı ve eklentilerin hiçbiri taşınmazın müvekkil tarafından satın alındığı yılda mevcut olmadığını, taşınmaz üçüncü kişiye devredildikten sonra üçüncü kişi tarafından yapılan değer artırıcı unsurların da tazminat hesaplamasına katılarak ve hatalı bir hesaplama ile oluşturulan rapora dayanarak hüküm kurulduğunu, taşınmazın 1993 tarihindeki değerinin tespiti gerektiğini, aksi takdirde dava tarihindeki değeri üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, keşif tarihine göre hesaplama yapıldığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, inançlı işlemden kaynaklanmaktadır.
1. Eldeki davada, davacı vekili 20.09.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile müvekkilinin davaya konu taşınmazın satış bedelinin tamamını ödediğini, ancak davacının yurtdışında olmasından dolayı taşınmazın tamamının davalı adına tescil edildiğini, davalının ortaklık ilişkisini kullanarak birlikte edinilen malı kendine mal ettiğini ve taşınmazın güncel değerinin yarısı oranında sebepsiz zenginlenleştiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil davasında ileri sürmüş oldukları hukuki sebepler baki kalmak kaydıyla, sebepsiz zenginleşme nedeniyle, taşınmazın rayiç bedelinin yarısının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
2. 6100 sayılı Kanun'un (HMK) 33. maddesine göre; Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur. Davacı vekili, her ne kadar davayı ıslah ederek, davasını sebepsiz zenginleşmeye dayandırmış ve Mahkemece de davalının sebepsiz zenginleştiğinin tanık beyanları ile sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de ıslah edilen dava dilekçesinde ileri sürülen sebepler ve talep sonucu dikkate alındığında davanın inançlı işlemden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
2. Emsal Yargıtay kararları ve Hukuk Genel Kurulu kararları uyarınca inanç ilişkisi ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Kısaca, inanç ilişkisinin varlığını kabul edebilmek için yazılı bir sözleşmenin ya da açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber, bunun oluşuna delalet edecek, karşı tarafın elinden çıkmış inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi delil başlangıcı niteliğinde bir belgenin varlığı aranır. Delil başlangıcı niteliğinde belge varsa inanç sözleşmesi tanık dahil her türlü delille ispatlanabilir. Tarafların kardeş olması bu durumu değiştirmeyecektir. Yani tapuda resmi işlemle devredilen bir taşınmazın, kardeşler arasında inanç sözleşmesine dayalı olarak devredilmesine ilişkin alacak isteminde tanık deliline dayanılarak karar verilemez.
3. Dava dosyasındaki delillerin değerlendirilmesinde; davacı taraf protokol başlıklı belge ile bonoları delil olarak sunmuştur. Protokol başlıklı belgede tarafların imzasının olmadığı ve bu belgenin davalı tarafça kabul edilmediği, bonoların da tek başına ispat için yeterli olmadığı anlaşılmıştır.
4. Bu durumda Mahkemece, taraflar arasındaki ilişkinin inançlı işleme dayalı alacak olduğu kabul edilerek ve yukarıda yer verilen ispat kuralları dikkate alınarak, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
5.Bozma nedenine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilinin temyiz itirazların kabulüyle, 6100 sayılı Kanun'un 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
2. Bozma sebebine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
28.000,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,11.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.