Logo

3. Hukuk Dairesi2023/5886 E. 2024/1812 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet ücretine ilişkin alacak davası ve vekalet görevinin kötüye kullanılmasına ilişkin tazminat davalarında, avukatın istifasının haklı olup olmadığı ve buna bağlı olarak vekalet ücreti ile tazminat taleplerinin kabul edilip edilmeyeceği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Avukatın, müvekkilinin bilgisi ve izni dışında başka bir avukata dosyaların takibinin verilmesi nedeniyle istifasının haklı olduğu, bu nedenle de takip ettiği tüm dosyalar için vekalet ücretine hak kazandığı, hesaplamanın da doğru yapıldığı gözetilerek, davalı-karşı davacının karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında karşılıklı görülen alacak ve tazminat davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece asıl ve karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı- karşı davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Davalı- karşı davacı vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Asıl davada davacı vekili; müvekkilinin davalının verdiği 06.03.2006 tarihli vekaletle, icra ve dava dosyalarını icra takip ettiğini, dosyaların büyük kısmının haricen tahsil edilerek davalı talimatı ile takipsiz bırakıldığını, 13.900,00 TL dışında vekalet ücretinin ödenmediğini, vekalet ücretinin tespiti için icra dosyalarını incelediğinde, 2006/810 E. ve 2006/344 E. takip sayılı dosyalarda bilgisi ve onayı olmadığı halde başka bir avukat tarafından vekalet ibraz edilerek işlem yaptığını öğrendiğini ve bu nedenle haklı olarak 21.01.2008 tarihli ihtarla istifa ettiğini davalı tarafa bildirdiğini ileri sürerek, 262.818,73 TL vekalet ücretinden şimdilik fazlaya ilişkin hakkı saklı kalarak 17.000,00 TL’nin dava tarihinden yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 01.10.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 137.416,82 TL olarak artırmıştır.

2. Karşı davada davacı vekili; karşı davalı avukatın hem kıymetli evraka hem de ipoteğe dayalı aynı alacak için takipler yaptığını ve itiraz edildiğinden takiplerin sürüncemede kaldığını, 2006/8032 ve 2006/810 takip sayılı dosyalarda bu şekilde hatalı işler yaptığını, borçlu Huzur Umut şirketinin aleyhine kambiyo takibi yapıp aynı alacak için ipotek veren 3. kişi aleyhine de takip yaptığını ancak itiraz etmeyen şirket aleyhine açtığı itirazın iptali davası sonucu yargılama gideri vs ödemek zorunda kaldıklarını, yine 2006/344 takip sayılı dosyada şirket borçlusu aleyhine ipotek miktarı kadar faiz yürüttüğünü ve takibin iptali üzerine vekalet ücreti ödemek zorunda kaldıklarını, yine 2006/708 takip sayılı dosyada şirket borçlusu Mehmet Sağlam aleyhine ipotek limitini aşan takip başlatarak zarara uğrattığını, 2006/448, 2006/44, 2006/373 ve 2006/389 D.iş sayılı dosyalarda ihtiyati haciz talebi için teminatları yatırdığı, ancak sonrasında gerekli işlemleri yerine getirmeyerek 2 yıl bu teminatın mahkemede beklemesine neden olarak toplam 22.941,00 TL faiz ve kazanç kaybına sebep olduğunu, davacı avukatın ihmali davranışları nedeni ile istifasının haksız olduğunu ve şirketi zarara uğrattığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı kalmak kaydıyla, 5.000,00 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte karşı davalıdan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Asıl davada davalı vekili; müvekkilinin davacı avukat ile karşı yan vekalet ücretinin kendisine ait olacağı başkaca ücret talep etmeyeceği hususunda anlaşma yaptıklarını, davacı avukatın dosyaları gereği gibi takip etmeyerek şirketi zarara uğrattığını, istifasının haksız olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Karşı davada davalı vekili; iddiaların asılsız olduğunu savunarak, haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Mahkemenin 05.03.2013 tarihli ve 2008/68 E., 2013/90 K. sayılı kararıyla; 04.02.2013 tarihli ek bilirkişi raporunun dosya içeriğine, yasa ve mevzuata uygun olduğu, davacı avukatın vekillikten istifasının yerinde olduğu, böylelikle yasal ve akdi vekalet ücretine hak kazandığı, yapılan hesaplama sonucu, ödenen ücretin de mahsubuyla talep edebileceği vekalet ücreti alacağının 137.416,82 TL olarak saptandığı anlaşılmakla, asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karşı dava yönünden ise; karşı davacının ileri sürdüğü maddi zararlarını kanıtlar delil sunmadığı, iddialarının soyut ifadelerden ibaret olduğu, görevi savsaklama ve kötüye kullanma suçundan avukatın aleyhine açılan kamu davasından da beraat ettiği ve hükmün Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, manevi tazminat isteminin ise sözleşmeden kaynaklanan manevi tazminat taleplerinde, davacının kişilik haklarının ne şekilde saldırıya uğradığı iddia ve ispat olunmadığından, karşı davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin kararına karşı, taraflar temyiz isteminde bulunmuşlardır.

2. Yargıtay (Kapatılan) 30.01.2014 tarihli ve 2013/13864 E., 2014/2414 K. sayılı ilamıyla; temyiz süresi geçtikten sonra verilen davacının temyiz dilekçesinin reddine karar verildiği; davalının temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede, davalının bildirdiği dosyalar tek tek irdelenip değerlendirilmeden, davacı avukatın şirketi zarara uğratıcı eylemlerde bulunup bulunmadığı araştırılmadan soyut inceleme ile karar verildiği, davalının bildirdiği hususlar üzerinde durularak, alınan raporun davalı iddialarını karşılamadığı gözetilerek davacı avukatın takip ettiği dosyalarda davalı şirketi zarar uğratıcı işlemlerinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, bu şekilde davacının istifasının haklı olup olmadığı da irdelenerek, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Bozmaya uyan Mahkemenin 25.12.2015 tarihli ve 2014/323 E., 2015/586 K., sayılı kararıyla; 21.10.2015 tarihli bilirkişi raporunda; "bozma ilamına göre, vekilin kusurlu davranışlarda bulunduğu iddia edilen icra ve mahkeme dosyalarının incelenmesi sonucu, dosya takibinde avukata atfedilecek bir kusura rastlanmadığı, davacının bilgisi ve oluru dışında başka bir avukatla dosyaların takibinin yapılmış olması sebebiyle davacının istifasında haklı olduğu, alacağa hak kazandığı" şeklinde belirlendiği, bozma ilamı doğrultusunda alınan bilirkişi raporunun benimsenerek, davacı avukatın takip ettiği dosyalarda müvekkil şirketi zarara uğratıcı eylemlerinin bulunmadığı, kendisinin bilgisi ve oluru dışında başka bir avukata işin verilmesinin istifasını haklı kıldığı, ücrete hak kazandığı, daha önce yapılan yargılama ve kararda talep edebileceği vekalet ücreti alacağının 137.416,82 TL bulunduğunun saptandığı anlaşıldığından asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davacının ileri sürdüğü iddiaların soyut ifadelerden ibaret olduğu, zararı kanıtlar deliller sunmadığı, görevi savsaklama ve kötüye kullanma suçundan avukat aleyhine açılan kamu davasının beraat ile sonuçlandığı ve hükmün denetimden geçerek kesinleştiğinden maddi tazminat isteminin, sözleşmeden kaynaklı manevi tazminat istemlerinde davacının kişilik haklarının ne şekilde saldırıya uğradığı iddia ve ispat olunmadığından manevi tazminat istemlerinin karşı dava yönünden reddine karar verilmiştir.

2. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraflar temyiz isteminde bulunmuşlardır.

3. Yargıtay ( kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 28.09.2017 tarihli ve 2016/7515 E., 2017/8687 K., sayılı ilamıyla; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, bozma ilamında açıklandığı şekilde, davalının dosya numaralarını bildirdiği dosyalarla bu dosyalardaki iddiaları konusunda ayrıntılı ve gerekçeli bir inceleme ve araştırma yapılmadığı, genel ifade ile davacı avukatın kusurlu olmadığının bildirildiği, bu hali ile anılan bilirkişi raporunun, hükme esas alınmasının mümkün olmadığı, bu durumda,davalının bildirdiği hususlar üzerinde durularak, alınan raporun davalı iddialarını karşılamadığı gözetilerek davacı avukatın takip ettiği dosyalarda davalı şirketi zarar uğratıcı işlemlerinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde tespit edilerek bu şekilde davacının istifasının haklı olup olmadığı da irdelenerek, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

C. Üçüncü Bozma Kararı

1. Mahkemenin 06.11.2018 tarihli ve 2018/46 E., 2018/660 K. sayılı kararıyla; alınan asıl ve ek bilirkişi raporunun, dosya içeriğine, yasa ve mevzuata uygun, denetime elverişli bulunduğu, asıl dava yönünden; Yargıtayca davalının numaralarını bildirdiği dosyalara ilişkin ayrıntılı ve gerekçeli bir inceleme araştırma yapılarak davacının istifasının haklı olup olmadığının irdelenmesi hususu vurgulandığı, bozma gerekçesi doğrultusunda ilgili dosyalar celp edilip bilirkişi görüşüne başvurulduğu, tahkiki istenen dosyalar da göz önüne alınarak yapılan incelemede davacı avukatın istifasında müvekkil davalının işlerinde başka avukata vekalet vermesi nedeniyle vekilin istifasının haklı olduğu, incelenen dosyalarda azli haklı kılacak bir neden bulunmadığının tespit edildiği, son bozma ilamı doğrultusunda alınan asıl ve ek bilirkişi raporlarına göre vekalet ücret alacağının 233.466,96 TL olduğunun belirtildiği, verilen önceki karara davacı yanca yapılan temyiz başvurusunun süre aşımı nedeniyle reddedildiği gözetildiğinde, önceki karardaki vekalet ücret alacağına ilişkin miktarın onun yönünden bağlayıcı bulunduğu, karşı dava yönünden ise; karşı davacının azlin haklılığı konusunda belirtmiş olduğu dosyaların incelenmesi sonucu alınan bilirkişi raporunda, Ankara 8.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/321 E. ve 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2006/272 sayılı dosyalarına ilişkin olarak karşı davalı avukatın itiraz etmeyen borçlu aleyhine dava açması ve ipoteğe dayalı icra takibinde bulunmasının kusurlu görülüp, harç ve vekalet ücretine ilişkin zarardan sorumlu tutulması gerektiği anlaşılmakla ve fakat davalı avukatın sırf bu dosyadaki tutum ve davranışının genel anlamda azli haklı kılmadığı gözetilerek, karşı davacının maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verildiği, yasal unsurları oluşmayan manevi tazminat isteminin ise reddedildiği gerekçesiyle, asıl dava yönünden; 137.416,82 TL'nin (17.000 TL'sinin 13.02.2008 dava, kalan 120.416,82 TL'nin 01.10.2012 ıslah tarihinden itibaren) yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin ise reddine, karşı dava yönünden; davacının maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 415.60 TL'nin yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin ise reddine, davacının manevi tazminat istemini ise reddine karar verilmiştir.

2. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı- karşı davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

3. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 17.10.2019 tarihli, 2019/718 E., 2019/10149 K., sayılı ilamıyla; davalı karşı davacının sair temyiz itirazları reddedilerek, davalının, bozmadan sonra alınan bilirkişi raporuna itirazında bildirdiği birtakım dosyaların, Mahkemece getirtildiği fakat bilirkişi tarafından değerlendirmeye alınmadığı, o halde, davalı müvekkilin bildirdiği tüm dosyaların değerlendirilerek istifanın haklı veya haksız olduğunun tespit edilmesi suretiyle davacı avukatın vekalet ücreti alacağı ile davalı müvekkilin maddi tazminat talebi kapsamında neyi isteyebileceği hususunun net bir şekilde tespit edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; asıl dava yönünden, mahkemece bozma gerekçesi doğrultusunda ilgili dosyalar öncesinde olduğu gibi celp edilip bilirkişi görüşüne başvurulduğu, tahkiki istenen dosyalar da göz önüne alınarak yapılan incelemede, bozmaya konu davalı/karşı davacı yanca incelenmesi istenilen dosyalardan bir kısmının davayla ilgili olmadığı, bir kısmında ise, haklı azli gerektirecek bir hususun bulunmadığı, bu konuda şüphe doğuran 8. AHM'nin 2007/321 E. ve 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2006/272 E. sayılı dosyalarına ilişkin olarak da davalının davacı vekili makul sürede azletmediği, vekalet ilişkisini sürdürdüğü gözetildiğinde, azlin haksız olduğu benimsenmiş ve davacı vekilin davalı müvekkilinin yerine bir başka avukata vekalet vermesi nedeniyle istifasında haklı olduğu, davacı bakımından kesinleşen önceki kararda belirtilen 137.416,82 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiş olması ve karşı dava yönünden ise, bu konuda mahkemece verilen önceki karar kesinleşmiş olduğundan yeniden aynı hüküm kurulduğu gerekçesiyle, asıl dava yönünden; 137.416,82 TL'nin (17.000 TL'sinin 13.02.2008 dava, kalan 120.416,82 TL'nin 01.10.2012 ıslah tarihinden itibaren) yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin isteminin ise reddine, karşı dava yönünden; davacının maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile, 415.60 TL'nin yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin ve manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı-karşı davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Dairenin 17/10/2023 tarihli ve 2022/7886 Esas 2023/2758 Karar sayılı ilamıyla Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

VI. KARAR DÜZELTME

A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran

Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı- karşı davacı karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

B. Karar Düzeltme Sebepleri

Davalı-karşı davacı vekili; şirket tarafından gerçekleştirilen bir azil olmamasına rağmen azlin haklı olmadığı gerekçesiyle verilen hükmün eksik ve hatalı değerlendirme içerdiğini, hükmün bozma ilamında belirtilen eksiklikleri karşılamadığını, önel verilmeden yapılan istifanın haksız ve kötü niyetli olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının istifasının başka avukata vekalet verilmesi nedeniyle haklı olduğu yönünde tespitte bulunulmuş ise de davacının başka avukatın vekalet sunmasına açık ve zımni muvafakatinin olması, davacının söz konusu dosyalardaki hukuki yardımları da fiilen sona erdiğinden istifanın haklı olduğu yönündeki görüşünün hatalı olduğunu, davacının vekillik görevinden istifa etmekte haksız ve kötü niyetli olduğunu, başka bir avukatla ortak takip ettiği dosyalarda emek ve mesaisini aşar şekilde hesaplama yapıldığını, şirkete gönderilen ihtarda yazan miktarın aşıldığını, bilirkişi raporlarında yapılan hesaplamalarda tahsil edilmeyen dosyalarda tahsilât yapılmış gibi davacı lehine hesaplama yapıldığını, dava konusu edilmeyen Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/389 D. iş sayılı dosya için hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, ibraz edilen ve şirket tarafından davacıya ödenen 7.500,00 TL'nin hesaplamaya dahil edilmediğini, davacı yanca süresinde temyiz talebinde bulunulmadığından Mahkemenin 05.03.2013 tarihli ve 2008/68 E. 2013/90 K. sayılı ilamının davacı açısından kesinleştiğini ve bu durumun usuli kazanılmış hak teşkil ettiğini, hükme esas alınan raporda daha önce hesaplamalarda dikkate alınmayan ve müvekkil şirket tarafından davacıya ödenen 17.099,50 TL'nin hükmedilebilecek tavan ücret olan 137.416,82 TL'den indirilmesi gerektiğini, karşı davanın kesinleşmediğini, raporda şirket tarafından makul sürede azledilmemesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep edemeyeceği hususundaki tespitin hatalı olduğunu, karşı dava yönünden yapılan maddi tazminat hesaplamasında davacının kusuru sebebiyle yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin dikkate alınmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın düzeltme taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, asıl dava yönünden; vekalet ücreti alacağı, karşı dava yönünden ise; vekalet görevinin özensiz kullanılması nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemlerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Avukatlık Kanunu’nun 172 nci maddesi.

2. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).

3. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).

3. Değerlendirme

Karar düzeltme yoluyla incelenen kararda, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile onama kararında da açıklandığı üzere Mahkemece bozma ilamına uygun olarak araştırma yapıldığı, avukatın bazı dosyaların takibi için başka avukata muvafakat vermesinin kendisi tarafından takip edilen tüm dosyaları kapsamayacağı bu nedenle izni ve muvafakatı alınmaksızın başka bir avukat tarafından dosyalara vekalet sunulması nedeniyle vekilin istifasının haklı olduğu, haklı istifa nedeniyle vekilin takip ettiği tüm dosyalar için vekalet ücretine hak kazandığı, hesaplamanın doğru bir şekilde yapıldığının anlaşılmasına göre davalı-karşı davacı vekilinin karar düzeltme taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı-karşı davacı vekilinin karar düzeltme talebinin REDDİNE,Aşağıda yazılı para cezası ile bakiye karar düzeltme harcının düzeltme isteyene yükletilmesine,04.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.