"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/405 E., 2022/550 K.
ASIL VE BİRLEŞEN
KARAR : Asıl davanın kabulü, birleşen davanın kısmen kabulü
Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak davalarında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya karşı direnme kararı verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı; davalı kurum ile fon adına açılmış, açılacak icra takipleri ile her türlü davaların takibi için 08.03.2004 tarihinde avukatlık ücret sözleşmesi imzaladığını, yapılacak işlerin üç kısımda teslim edildiğini, görevini sürdürürken takip ettiği ve sulhen çözüm aşamasına getirdiğ...adlı borçluya ait dosyanın davalı tarafından tesliminin istendiğini, ihtirazi kayıtla dosyayı teslim ettiğini ve bilahare başka dosyalar nedeniyle iki makbuz düzenleyerek ücretini talep ettiğini, davalının dosyayı ihtirazi kayıtla teslim etmeyi gerekçe göstererek ücret ödemelerini durdurduğunu, 22.11.2004 tarihli ihtarname ile avukatlık sözleşmesini feshettiğini davalıya bildirdiğini, sonrasında da dosyaları talep üzerine teslim ettiğini, haklı fesih nedeniyle takip ettiği tüm işler için ücretini talep ettiği halde ödenmediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.200 TL alacağının 23.11.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir.
2. Birleşen 2014/481 E. sayılı dosyada davacı; asıl davada verilen kararın temyizi üzerine Yargıtayca, sözleşmenin haksız feshedildiğine ve bu nedenle ancak fesih tarihi itibari ile tahsil edilen veya sonuçlanan işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebileceğine karar verildiğini, vekalet sözleşmesinin fesih tarihi olan 22.11.2004 tarihinden önce kısmen ya da tamamen tahsilatla tasfiye olan 3 adet dosyadan kaynaklanan vekalet ücreti alacağının tahsili talebiyle ek dava açtığını beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 37.478,01 TL vekalet ücreti alacağının ve fesih ihtarnamesi ile verilen sürenin sona erdiği 09.12.2004 tarihinden bu yana işlemiş 38.554,23 TL yasal faizi ile olmak üzere toplam 76.041,24 TL’nin asıl alacağa dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı; davacının dava konusu vekalet ücreti sözleşmesini feshetmesinin haklı ve geçerli bir nedene dayanmadığını, sözleşmenin 9. maddesi uyarınca vekalet ücreti talep edemeyeceğini, ayrıca aynı sözleşmenin 8. maddesi uyarınca, davacı ile arasında imzalanan sözleşme devam ederken başka bir avukata dosyayı verme yetkisinin bulunduğunu, davacının sözleşme uyarınca kendisinin işi takip etmekten vazgeçtiğini, dolayısı ile vekalet ücreti istemi hakkı bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Birleşen davada davalı, alacağın zamanaşımına uğradığını, sözleşmenin davacı tarafından haksız feshedildiğinin Yargıtay kararı ile sabit olduğunu, sözleşmeyi haksız fesheden davacının herhangi bir talepte bulunamayacağını, davacının aynı alacakla ilgili mükerrer dava ve takipler açtığını, davayı kısmen dahi kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacıya sarf ettiği emek ve mesaiye karşılık hak ve nesafete göre ücret verilebileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 24.05.2011 tarihli ve 2009/536 E., 2011/3234 K. sayılı kararı ile; davanın kısmen kabulüne, dava konusu 37.487,10 TL alacağın 09.12.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 05.03.2012 tarihli ve 2011/20145 E., 2012/5364 K. sayılı ilamıyla; "Mahkeme gerekçeli kararında, davacının vekalet ücreti alacağının 37.487,10 TL olduğunu, ancak davacının ıslah dilekçesi bulunmadığı halde, zuhulen ıslah edildiği düşüncesiyle 37.487,10 TL üzerinden kısa kararın yazıldığını belirterek, kısa karar ile gerekçeli kararın farklı olmaması gerektiği gerekçesiyle 37.487,10 TL'nin tahsiline hükmetmiştir. HUMK’nun 388. maddesi gereğince, hükümle taraflara tanınan borç ve hakların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Şu halde gerekçe ile hüküm fıkrasının farklı olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1.Bozmaya uyan mahkemenin 14.03.2013 tarihli ve 2012/406 E., 2013/924 K. sayılı kararı ile; davanın kabulüne, dava konusu 5.200,00 TL'nin 09.12.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; karara karşı, taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 21.11.2013 tarihli ve 2013/20326 E., 2013/28960 K. sayılı ilamıyla; "1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı ve davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-.... Davalının bildirdiği Fon Kurulu kararına ve bu sözleşme hükümlerine göre borçlu İbrahim Öztürk'ün dosyasını davacıdan geri isteme hakkı mevcuttur. Davacının bu sebeple tüm sözleşmeyi feshi haklı bir fesih değildir. Kaldı ki bu husus mahkemenin de kabulündedir. Sözleşmeyi haksız fesheden avukatın hukuki durumu haklı sebeple azledilen avukat gibidir. .... Bu itibarla somut olayda mahkemece, fesih tarihi itibarıyla tahsil edilen veya sonuçlanıp kesinleşen işler nedeniyle sözleşmede kararlaştırılan vekalet ücretini talep edebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup fesih, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet eder. Bu nedenle mahkemece davacının fesih tarihinde tahsil edilerek ya da sonuçlanarak kesinleşen işlere ilişkin sözleşmeye göre talep edebileceği vekalet ücreti alacağı konusunda gerekirse yeniden bilirkişi incelemesi yapılarak sonucuna göre ve taleple bağlı kalınarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
C. Üçüncü Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan mahkemenin 15.12.2016 tarihli ve 2014/280 E., 2016/5414 K. sayılı kararı ile; asıl dava dosyası kapsamındaki davanın kabulü ile taleple bağlı kalınarak 5.200 TL vekalet alacağının 09.12.2004 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine; birleşen İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/481 E. sayılı dava dosyası kapsamındaki davanın kısmen kabulü ile asıl davada hüküm altına alınan 5.200 TL vekalet alacağının mahsubuyla 32.287,01 TL vekalet alacağının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, asıl davada 5.200 TL asıl alacağa faiz işleterek hüküm altına alınmakla bu miktarın mahsubuyla kalan alacak miktarı olan 32.287,01 TL vekalet alacağı yönünden 09.12.2004 tarihi ile birleşen dava tarihi itibarıyla hesaplanan 30.416,64 TL işlemiş faiz alacağının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş; karara karşı, taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 25.06.2020 tarihli ve 2019/2985 E., 2020/5155 K. sayılı ilamıyla; "1-Asıl dava yönünden yapılan incelemede; .... alınan ek bilirkişi raporlarında alacak miktarına ilişkin farklı rakamlar tespit edilmiş olup, mahkemece, bu raporlardan hangisinin benimsendiği ve dolayısıyla alacak miktarının ne olduğu kararda gösterilmemiştir. Oysa ki, kısmi dava niteliğinde olsa da davacının talep edebileceği miktarının tam ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, bundan sonra taleple bağlı kalınarak alacağın dava konusu yapılan bölümü ile ilgili hüküm kurulması gerekmektedir. Mahkemece, bilirkişi ek raporlarından hangisinin ve neden kabul edildiğinin gerekçeleri gösterilerek kararda belirtilmesi ve böylece alacak miktarının tamamı belirlendikten sonra, taleple bağlı kalınarak bir karar verilmesi gerekirken, bu yapılmayarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Birleşen dava yönünden yapılan incelemede; davacı, İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/481 E. sayılı dosyası üzerinden birleştirme talepli olarak ek dava açmış, davalı davaya cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Ne var ki, mahkemece, ek dava yönünden zamanaşımı itirazı hakkında bir karar verilmemiştir. Davalının zamanaşımı itirazı hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı itirazı hiç tartışılmaksızın yazılı şekilde işin esasına girilerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
D. Dördüncü Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan mahkemenin 25.05.2021 tarihli ve 2020/254 E., 2021/1294 K. sayılı kararı ile; asıl davanın kabulüne, 5.200,00 TL vekalet alacağının 09.12.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; birleşen İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/481 esas sayılı davasının kısmen kabulüne kısmen reddine, asıl davada hüküm altına alınan 5.200,00 TL vekalet alacağının mahsubu ile 32.287,01 TL vekalet alacağının birleşen dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen davada dava tarihine kadar işlemiş 30.416,64 TL işlemiş faizin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; karara karşı, taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairece verilen 26.01.2022 tarihli ve 2021/8435 E., 2022/433 K. sayılı ilamla; "1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, tarafların asıl davaya yönelik tüm temyiz itirazları ile davalının birleşen davaya yönelik sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2- .... mahkemece; birleşen davadaki alacak kalemleri yönünden, zamanaşımı süreleri ve zamanaşımını kesen nedenler ayrı ayrı değerlendirilerek, zamanaşımı süresinin geçip geçmediği hususunda karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde zamanaşımı değerlendirmesi yapılması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
E. Mahkemece Verilen Direnme Kararı
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının aynı alacak kalemlerine ilişkin ilk defa açtığı davanın zamanaşımını ek dava için de kestiği, asıl davanın açıldığı tarih itibariyle zamanaşımı geçmemiş olduğundan aynı alacak kalemlerine ilişkin miktar arttırımı mahiyetindeki ek dava yönünden de zamanaşımının geçmediğinin kabulü gerektiği, mağduriyetlerin giderilmesi açısından ve kanun koyucunun bu mağduriyetlere dönük yapmış olduğu düzenlemeler de nazara alınarak Yargıtay'ın da içtihat değişikliğine gitmesi isabetli olacağından ilk kararda direnilmesine, asıl davanın kabulüne, 5.200 TL vekalet ücreti alacağının 09.12.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; birleşen 2014/481 E. sayılı davanın kısmen kabul kısmen reddine, asıl davada hüküm altına alınan 5.200 TL vekalet ücretinin mahsubu ile 32.287,01 TL vekalet ücreti alacağının birleşen dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen davada dava tarihine kadar işlemiş 30.416,64 TL faizin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili, davacı tarafından beş yıllık zamanaşımı süresi içinde birleşen davaya konu dosya alacakları da dahil bakiye vekalet ücreti alacakları için asıl dava dosyasından talep edilen 5.200 TL vekalet ücret alacağı düşülerek, beş yıl dolmadan 30.09.2009 tarihinde...7. İcra Müdürlüğünün 2009/19871 E. sayılı dosyasından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, birleşen dosyada ek dava ile talep edilen bir kısım vekalet ücret alacağı davasının zamanaşımı süresi içinde açıldığını, 31.03.2016 tarihli bilirkişi raporundaki 170.118,47 TL alacak hesabından 24.072,00 TL alacağın dışlanarak hüküm kurulması ve hüküm fıkrasında tespit hükmüne yer vermemesi nedeniyle kararın bozulmasını, davanın 2005 tarihinde açılmış olması, geciken adaletin her geçen gün davacının haklarını ihlal etmesi ve bozma konusu hususların yeniden yargılama yapılmasını gerektirmemesi gözetilerek hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesini, birleşen davada kabul edilen 62.703,65 TL tutar için AAÜT uyarınca davacı yararına hesaplanan nispi vekalet ücreti 10.032,58 TL olması gerekirken, davacı yararına 9.200,00 TL maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, kararın bu yönden bozulmasını, bozma konusu hususun yeniden yargılama yapılmasını gerektirmemesi gözetilerek hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı vekili, davacının aynı alacakla ilgili olarak ikinci bir dava ile vekalet ücreti talep ettiğini, birleşen davaya konu alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının sonuçlandırdığı işlerin araştırılmadığını, davacının tahsil ettiği veya hukuki yardımla sonuçlandırdığı hiçbir iş bulunmadığını, protokoller kapsamında yapılan tahsilatlara binaen davacının hak ettiği vekalet ücretlerinin düzenli olarak ödendiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının hukuki hizmeti varsa bile sarf ettiği emek ve mesaiye karşılık hak ve nesafete göre ücret verilebileceğini, sözleşmeyi haksız fesheden davacı lehine tam vekalet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyetle bağdaşmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet ilişkine dayalı alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun "Avukatlık ücreti" kenar başlıklı 164 üncü maddesi şöyledir:
"Avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder.
Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.
İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz.
Avukatlık asgari ücret tarifesi altında vekalet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir. Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.
Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez."
2. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun "İşi sonuna kadar takip etme zorunluluğu ve başkasını tevkil" kenar başlıklı 171 inci maddesi şöyledir:
"Avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.
Avukata verilen vekaletnamede başkasını tevkile yetki tanınmış ise, yazılı sözleşmede aksine açık bir hüküm olmadıkça, işi başka bir avukatla birlikte veya başka bir avukata vererek takip ettirebilir. Vekaletnamede, bunun düzenlendiği tarihten sonra açılacak veya takip edilecek bütün dava ve işlerde vekalete ve başkasını tevkile genel şekilde yetki verilmişse, avukat, bu tarihten sonraki dava ve işlerde müvekkilinden ayrıca vekalet almaya lüzum kalmaksızın işi başka bir avukatla birlikte veya başka bir avukata vererek takip ettirebilir.
İkinci fıkradaki hallerde, avukatın müvekkile karşı sorumluluğu devam eder. Birlikte takibettiği veya işi tamamen devrettiği avukatların kusurlarından ve meydana getirdikleri zarardan dolayı müvekkile karşı hem şahsen hem de diğer avukatla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Şu kadar ki, bu hüküm, 12 nci maddede yazılı bir iş sebebiyle başka bir yerde çalışmak zorunluğunda olduğu için işi tamamen başkasına devreden avukatlar hakkında uygulanmaz.
Avukat tarafından işe başka avukatlar teşrik edilmiş ise, avukat bundan dolayı ayrı bir ücret istiyemiyeceği gibi, işi birlikte takip eden avukat da müvekkilden herhangi bir ücret istiyemez. İş tamamen başka bir avukata bırakılmış ise, tevkil eden ve tevkil olunan avukatlar ücret sözleşmesindeki miktarı aşmamak şartiyle, harcadıkları mesaiye karşılık olan ücreti müvekkilden istiyebilirler. Ancak, tevkil eden avukat müvekkilden peşin ücret almışsa, harcadığı mesaiye karşılık olan miktarın fazlasını tevkil ettiği avukata ödemekle yükümlüdür."
3. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun "İş sahibinin işi başka bir avukata vermesi" kenar başlıklı 172 nci maddesi şöyledir:
"İş sahibi, ilk anlaşmayı yaptığı avukatının yazılı muvafakatı ile, başka avukatları da işin kovuşturma ve savunmasına katabilir.
İş sahibi, ilk avukatın muvafakatını kendisine tevdi veya tebliğ edilecek bir yazı ile en az bir haftalık süre vererek talep eder. Avukat bu süre içinde cevap vermemişse muvafakat etmiş sayılır.
İlk avukatın muvafakat etmemesi halinde, vekalet akdi kendiliğinden sona erer. İş sahibi, muvafakat etmiyen avukata ücretin tamamını ödemekle yükümlüdür.
İlk avukatın muvafakatı ile işin başka avukatlar tarafından da takibi halinde iş sahibi, ilk avukatın ücretinden kısıntı yapamaz. Bu halde avukatların müvekkile karşı sorumluluğu konusunda 171 inci maddenin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır."
4. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun "Avukatın işi takipten vazgeçmesi, azli ve ücretin gününde ödenmemesi" kenar başlıklı 174 üncü maddesi şöyledir:
"Üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret istiyemez ve peşin aldığı ücreti geri vermek zorundadır.
Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.
Anlaşmaya göre avukata peşin verilmesi gereken ücret ödenmezse, avukat işe başlamakla zorunlu değildir. Bu sebeple doğabilecek her türlü sorumluluk iş sahibinindir. Yazılı sözleşmedeki diğer ödeme şartlarının yerine getirilmemesinden dolayı avukat işi takip etmek ve sonucunu elde etmekten mahrum kalırsa sorumluluk bakımından aynı hüküm uygulanır."
5. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 147 nci maddesi (mülga 818 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 26 ncı maddesi) "Aşağıdaki alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanır:
1. Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler. 2. Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri. 3. Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan alacaklar. 4. Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar. 5. Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar. 6. Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar." hükmünü içermektedir.
3. Değerlendirme
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yeniden yapılan incelemede; somut olayda, taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin 22.11.2004 tarihinde sona erdiği, zamanaşımı süresinin bu tarih itibariyle işlemeye başlayacağı, davaya konusu yapılan alacak kalemleri için 30.09.2009 tarihinde icra takibi başlatıldığı, yetki itirazı üzerine yetkili icra dairesinden 14.10.2010 tarihinde yeniden ödeme emri gönderildiği, birleşen davanın ise 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde 01.12.2014 tarihinde açıldığı, Dairece verilen 26.01.2022 tarihli bozma ilamındaki değerlendirmenin hataya dayalı olduğu anlaşılmıştır.
2. Asıl dava dosyası yönünden; tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hakim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, davacı ve davalı vekilleri tarafından ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
3. Birleşen dava dosyası yönünden; tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hakim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, birleşen dava dosyası yönünden davacı ve davalı vekillerinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi gerekmektedir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Kanun'un 439 uncu maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden asıl ve birleşen davada davacıya yükletilmesine,
6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
14.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.