"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/43 Esas, 2022/558 Karar
DAVA TARİHİ: 04.06.2012
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Adana ili, ......Mahallesi 384 parsel sayılı taşınmazın davalı idare tarafından kamulaştırılması üzerine Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1986/250 Esas, 1987/953 Karar sayılı kararı ile davalı idare adına hükmen tapuya tescil edildiğini, davacının bugüne kadar kamulaştırma işleminden haberdar olmadığını, yıllardır Almanya'da yaşamakta olup Türkiye'de ikametgahının bulunmadığını, davacıya usulüne uygun şekilde yapılmış tebligat bulunmadığı gibi kamulaştırma bedelinin de ödenmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kamulaştırma bedelinin günün koşullarına uyarlanarak şimdilik 400.000,00 TL tazminatın kamulaştırma tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faiziyle birlikte davalı idareden tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın 26.10.1984 tarihli kamulaştırma kararına istinaden usulüne uygun olarak kamulaştırıldığını, eldeki davanın 30 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından reddi gerektiğini, davacının adres bilgisine ulaşılamaması üzerine ilanen yapılan tebligatın geçerli ve hukuka uygun olduğunu, aksinin kabulü halinde kamulaştırma bedelinin kamulaştırma tarihinden itibaren uygulanacak en yüksek faiziyle birlikte tahsilinin talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 11.11.2013 tarihli ve 2012/706 Esas, 2013/561 Karar sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulü ile 140.305,00 TL tazminat bedelinin dava tarihi olan 04.06.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin 11.11.2013 tarihli ve 2012/706 Esas, 2013/561 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan temyiz incelemesi sonucunda; bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağı, dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi, somut emsal olarak incelenen taşınmazın ise satış tarihi itibarıyla imar düzenlemesi sonucu meydana gelen imar parselleri olup olmadıklarının, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye imar ve tapu müdürlüklerinden, dava konusu taşınmaz ile emsal alınan taşınmazın ilk tesisinden itibaren tedavüllerini gösterir tapu kayıtlarının tapu müdürlüğünden getirtilip, incelenen emsal imar parseli olup da dava konusu taşınmazın bu nitelikte olmaması halinde, dava konusu taşınmazın bulunacak değerinden, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18 inci maddesinin ikinci fıkrası gözetilerek düzenleme ortaklık payına tekabül edecek oranda indirim yapılması gerektiği düşünülmeden eksik inceleme ile hüküm kurulmasının; dava konusu taşınmazın emsalle karşılaştırılmasında emlak vergi değerlerinin göz önünde tutulması gerektiğinin düşünülmemesinin; değerlendirmeye esas alınan emsal taşınmazın 20.09.2007 tarihli satışına ilişkin tapu kaydı ve resmi satış akit tablosunun onaylı örneğinin tapu müdürlüğünden getirtilip bilirkişi raporu denetlenmeden eksik incelemeyle hüküm kurulmasının doğru görülmediği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 04.07.2019 tarihli ve 2016/254 Esas, 2019/91 Karar sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulü ile 140.306,04 TL tazminat bedelinin dava tarihi olan 04.06.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 04.07.2019 tarihli ve 2016/254 Esas, 2019/91 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda; dava konusu taşınmazın Adana Büyükşehir Belediye Encümeninin 26.10.1984 tarihli ve 10724 sayılı kararı ile toplu konut iskan alanı olarak kamulaştırıldığı, davacıya noter tebligatı yapılmadığı, dava konusu taşınmazdaki davacı payının Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1986/250 Esas, 1987/953 Karar sayılı kararı ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 16 ncı maddesi uyarınca davalı idare adına tescil edildiği, 21.12.2019 tarihinde kabul edilerek 24.12.2019 tarihli ve 30988 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7201 sayılı Kanun'un 6 ncı, 7 nci maddeleri ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen Ek-3 maddesi ve geçici 15 inci maddesi; 09.06.2021 tarihinde kabul edilerek 19.06.2021 tarihli ve 31516 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7327 sayılı Kanun'un 20 ve 22 nci maddeleri gözetilerek kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat bedelinin tespiti için alınacak raporun sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın kısmen kabulü ile 16.687,27 TL tazminat bedelinin dava tarihi olan 04.06.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını, dava konusu taşınmazın arsa vasfında olduğunu, arazi olarak vasıflandırılmasının doğru olmadığını, davalı idare lehine nispi vekâlet ücreti takdir edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; usulüne uygun yapılan kamulaştırma işlemine istinaden kamulaştırma bedeli bankaya depo edilerek davaya konu taşınmazın davalı idare adına hükmen tapuya tescil edildiğini, kamulaştırma bedelinin davacı tarafından bankadan çekilmemesi nedeniyle aynı taşınmaz için tekrardan kamulaştırma bedeli ödenmesinin hukuka aykırı olduğunu, davanın reddi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, dava konusu taşınmazın 1987 yılındaki nitelikleri gözetilerek net gelirine göre yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.
4 . 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi .
5. 16.11.2022 tarihli ve 7421/4 maddesi ile yapılan değişiklik sonrası eklenen ek fıkra ile birlikte Anayasa Mahkemesinin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı 28.07.2023 tarihli ve 32262 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan iptal kararı nedeniyle güncellenen Ek Madde 3 ve Geçici Madde 15.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre; taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. 21.12.2019 tarihinde kabul edilerek 24.12.2019 tarihli ve 30988 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 7201 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile 2942 sayılı Kanun’a eklenen ek madde 3’ün birinci fıkrasının ikinci cümlesindeki; “...dava tarihi itibarıyla... ” ibaresi ve 7201 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi ile eklenen Geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “...ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak... " ibaresi 28.07.2023 tarihli ve 32262 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
4. Bu durumda; eldeki davanın 04.06.2012 tarihinde açıldığı gözetildiğinde Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; " Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine..." gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre karara bağlanır" genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararı nazara alınarak dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atma olgusunun 04.11.1983 tarihinden sonra gerçekleştiği gözetilerek dava konusu taşınmazın dava tarihindeki niteliğine göre dava tarihi itibarıyla değerlendirme yapılarak tazminat bedelinin belirlenmesi gerektiğinden, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Taraflardan peşin alınan temyiz harçlarının istenildiğinde iadesine,
04.06.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
2019 yılında 7201 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na (2942 sayılı Kanun) eklenen Ek Madde 3’ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 6830 sayılı Kanun ve 2942 sayılı Kanun’un mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerine göre usulüne uygun kamulaştırılıp, idareler adına tescil edilen ancak bedelleri eski malikleri adına bankaya yatırıldığı halde hak sahiplerine ödenmeyen taşınmazların kamulaştırma bedellerinin belirlenmesi yöntemini düzenlemektedir. 7201 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile getirilen 2942 sayılı Kanun’un Geçici 15 inci maddesinin 2 nci fıkrası ise Ek Madde 3 ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda da uygulanmasını öngörmektedir. Bu düzenleme Dairemizin de kabulünde olduğu üzere; hukuka uygun geçerli bir kamulaştırma bulunmadan ve mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerde belirtilen şartlar yerine getirilmeden tescil kararı verilmiş taşınmazlara ilişkin olarak açılan kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı davaları kapsamamaktadır (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 16.01.2020 tarihli ve 2019/7050 Esas, 2020/577 Karar sayılı kararı).
Yukarıda anılan Dairemiz kararından sonra bu tür kamulaştırmasız el atma sayılabilecek halleri de kapsamak üzere TBMM tarafından 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına 2021 yılında 7327 sayılı Kanun’un 20 nci maddesi ile eklenen, 3 üncü cümle ile usulsüz kamulaştırma işlemlerine rağmen idare adına tescil edilen taşınmazların değerinin tespitinde de 1 inci ve 2 nci cümlelerde belirtilen usulün uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü de 7327 sayılı Kanun’un 22 nci maddesiyle ihdas edilmiş olup 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün usulsüz kamulaştırmalarda bedel tespiti yöntemini düzenleyen birinci fıkrasının 3 üncü cümlesinin derdest davalarda da uygulanmasını hüküm altına almaktadır.
Bir şeyin bütünü ifade edildiğinde, bütünü ile birlikte onun parçalarının da tek tek sayılması gerekmez. Eğer 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 16 ncı ve 17 nci maddelere göre yapılan bütün tescil hallerini kapsıyor olsaydı, aynı maddeye 3 üncü cümle eklenmez ve 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi ihdas edilmezdi.
2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci ve geçici 17 nci maddelerinin her ikisinin de özel hüküm olduğu; Geçici Madde 17 nin sonraki hüküm olduğu da nazardan uzak tutulmamalıdır.
Somut olayımızda nazara alınacak hükümlerden;
2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararıyla iptal edilmek suretiyle, 2942 sayılı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda uygulanamayacağı öngörülmüş ise de; bahse konu iptal kararından etkilenebilecek derdest davalar, mülga 16 ve 17 nci maddelere göre usulünce kamulaştırılıp da bedeli malikleri adına bankaya yatırılmış olduğu halde hak sahiplerine ödenmeyen bedellere ilişkin olanlardır.
Bu yöntemin usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin derdest davalarda uygulanmasını engelleyecek bir iptal kararı ise söz konusu değildir. Zira “… dava tarihi itibariyle…” ibaresi hariç 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün kalan kısmı yönünden bir iptal durumu söz konusu olmayıp Ek 3 üncü madde hükmü değer tespiti yöntemi yönünden halen yürürlüktedir. 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü yönünden de herhangi bir iptal durumu söz konusu olmayıp bu madde hükmü de halen yürürlüktedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya baktığımızda davanın konusunun usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin olduğu ve bu davada da 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi, aynı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü cümlesi ile bu cümlenin atfıyla aynı fıkranın 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin uygulanması gerektiği,
Uygulama yapılırken de Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden de uygulanmaları gerekeceğinden davaya konu taşınmazın idare adına tescil edildiği tarih, değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri de gözetilmek suretiyle tespit edilecek bedelin TÜİK tarafından açıklanan Yİ-ÜFE Endeksi Tablosundaki değişim oranları esas alınmak suretiyle “KARAR TARİHİ” itibarıyla güncellenmesi sonucu ortaya çıkan bedelin hak sahibine ödenmesi gerektiği düşünülmektedir.
Hâl böyle iken eldeki davada uygulanmasına yer olmayan, 2942 sayılı Kanunun geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “...ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresinin, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi gerekçe gösterilerek “Bozma”cihetine gidilmesi hukuka uygun görülmediğinden çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. 04.06.2024