Logo

5. Hukuk Dairesi2023/3261 E. 2023/10380 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının mahkeme kararıyla iptalinden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Tapu kaydının iptali nedeniyle oluşan zararın belirlenmesinde gelir yöntemi uygulanmasında isabetsizlik bulunmadığı, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gözetilerek temyiz isteminin reddine ve yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/138 Esas, 2022/184 Karar

KARAR : Kabul

Taraflar arasındaki taşınmazın tapu kaydının mahkeme kararı ile iptalinden kaynaklanan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu ... ilçesi, ... köyü 1930 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının Hazine tarafından açılan tapu iptal ve tescil davası sonucunda bir kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığından tapusunun iptal edilerek tescil harici bırakılmasına karar verildiğini, bu durumun müvekkilinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek müvekkilinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava, süresinde açılmadığından zamanaşımı ve hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddi gerektiğini, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.01.2009 tarihli ve 2008/95 Esas, 2009/61 Karar sayılı kararı ile dava konusu Konya ili, ... ilçesi, ... köyü, Hüyük Yeri mevkii, 3.858,00 m² yüzölçümlü 1930 parsel sayılı taşınmazın 1.958,00 m²lik kısmının ... Gölü kıyı kenar çizgisinin göl tarafında kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptali ile kıyı niteliği ile kamuya tetkinine karar verildiği, ancak ilgili mahkeme kararının henüz kesinleşmediğini, Yargılay 1. Hukuk Dairesinin 23.02.2012 tarihli ve 2011/13802 Esas, 2012/1826 Karar sayılı kararında ifade edildiği gibi 22.02.2000 dava tarihi itibari ile Konya Valiliğinin 29.06.1996 tarihli işlemi ile tespit ettiği ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığının 12.03.1997 tarihli onayı ile yürürlüğe giren kıyı kenar çizgisinin, Konya İdare Mahkemesinin 14.12.2000 tarihli ve 2000/167 Esas, 2000/1729 Karar sayılı kararı iptal edildiği, bu nedenle anılan iptal kararı ile kıyı kenar çizgisinin yeniden belirlenmesi ve açılan davalara uygulanmasının zorumlu duruma geldiğini, bu doğrultuda 29.11.1997 tarihli ve 1996/5 Esas 1997/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kıyı kenar çizgisinin saptanmasına ilişkin ilke ve kuralların belirtildiğini, bu doğrultuda Mahkemece yapılan 06.07.2001 tarihli keşif neticesinde değişik zaman ve ölçütlerde hazırlanmış memleket haritaları ile hava ve uydu fotoğrafları jeoloji arazi incelemeleri verileri topoğrafik haritalar yardımı ile ... Gölü kıyı kenar çizgisi kotunun 958.65 m olduğu tespit edildiği, keşif sonrası bilirkişi raporlarında da dava konusu taşınmazın içtihadı birleştirme kararında öngürülen biçimde belirlenen kıyı kenar çizgisine göre göl tarafında kaldığının anlaşıldığı, buralardan yararlanılması kamuya ait olduğu edinilmesinin mümkün olmadığı, davacılar dava dilekçesinde taşınmazın değerinin tespiti ile tespit edilecek değerin tazminat olarak kabulünü talep ettiklerini, taşınmazın tapu kaydında davacılar elbirliği ile mülkiyet sahibi olup, arularında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığını, tüm ortakların birlikte hareket etme zorunluluğu olmasına rağmen, bir kısım davacıların taşınmazın değerinin tamamını talep etmelerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddi ile yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece 14.12.2015 tarihli ve 2015/499 Esas, 2015/581 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1.Mahkemenin 14.12.2015 tarihli ve 2015/499 Esas, 2015/581 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Yargıtay 20.(Kapatılan) Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda, tapunun iptalinden kaynaklanan tazminat davalarının görülebilmesi için tapunun iptaline ilişkin mahkeme kararlarının kesinleşmiş olmasına gerek yoktur. Esasen, tapu kaydının iptaline ilişkin idarece dava açılmadan önce dahi tapu maliklerinin taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmının tapu kaydının iptal edilerek terkini ile tazminat davasını açması da mümkündür. Tapunun iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesi, tapusu iptal edilen kısmın yüzölçümünün ve zararın meydana geldiği tarihin belirlenebilmesi için önemli olup kesinleşmeden önce açılan tazminat davalarında değerlendirme tarihi tazminat davasının açıldığı tarihtir. Buna göre, mahkemece işin esasına girilip taşınmazın niteliği ve zararın kapsamı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar

Mahkemenin 07.01.2020 tarihli ve 2019/2 Esas, 2020/5 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne dava tarihinden itibaren faizi ile davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin 07.01.2020 tarihli ve 2019/2 Esas, 2020/5 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda, tapu kaydı mahkeme kararı ile iptal edilen taşınmaza gelir metodu esas alınarak tazminata hükmolunmasında yöntem itibarı ile bir isabetsizlik olmadığı; ancak taşınmazda bulunan ağaçların yaş ve cinsine göre değerlendirme (dava) tarihindeki resmi verileri getirtilip bilirkişi raporu denetlenmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması, dava konusu taşınmazın konumu ve bilirkişi raporlarında belirtilen özellikleri dikkate alınarak, belirlenen m² birim fiyatı üzerinden objektif değer artışı uygulanması gerekirken, objektif değer artışı uygulanmayarak az tazminata hükmedilmesi hatalı olduğundan kararın bozulmasına karar verilmiştir.

D.Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun Yargıtay bozma ilamına uygun olarak tanzim edilmediğini, objektif değer artışı uygulanması gerektiğini, taşınmazın sulu tarım arazisi vasfında olduğunu, bölgede benzer özellik taşıyan komşu taşınmazlara daha yüksek bedel belirlendiğini, belirlenen bedelin düşük olduğunu ileri sürerek temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; kıyı kenar çizgisi içinde kalan yerler devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerler olduğundan tazminat hakkının doğmayacağını, alınan tapu kayıtlarının hukuki değeri olmadığını, verim ve satış bedelinin yüksek, masrafların düşük alınarak bedelin yüksek belirlendiğini, yeterli araştırma yapılmadan eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğini ileri sürerek temyiz isteminde bulunmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesi.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Dava konusu ... ilçesi, ... köyü 1930 parsel sayılı, 3.558 m² yüzölçümlü taşınmazın senetsizden tarla niteliği ile 1977 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında davacıların mirasbırakanı Yakup Uslu adına tespit ve tescil edildiği, beyanlar hanesine “iş bu parsel kıyı kenar çizgisinin göl tarafında kalmaktadır” şerhinin 27.01.1999 tarihinde konulduğu, Hazine tarafından 1930 ve dava dışı parseller hakkında açılan dava üzerine ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/95 Esas, 2009/61 Karar sayılı ilamıyla 1930 parsel sayılı taşınmazın 1.958 m² yüzölçümlü kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptaline, kıyı olarak kamuya terkinine karar verilmiştir.

3.Tapu kaydı mahkeme kararı ile iptal edilen erik bahçesi niteliğindeki ... ilçesi, ... köyü 1930 parsel (yeni 151 ada 16 parsel) sayılı taşınmaza gelir metodu esas alınarak tazminata hükmolunmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.

4.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olmadığından usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine, davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

06.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.