Logo

5. Hukuk Dairesi2023/3684 E. 2023/11418 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, babasından kalan ve kadastro çalışmaları sonucu orman kadastrosuna dahil edilen taşınmaz için Hazine'den tazminat talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği, ayrıca 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12. maddesi gereği kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 20 yıldan fazla süre geçtiği ve davacının murisi adına kadastro sonucu herhangi bir tapu kaydı oluşmadığı gözetilerek, davanın reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/2226 Esas, 2022/3053 Karar

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/194 Esas, 2021/402 Karaar

Taraflar arasındaki 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 inci maddesine dayanan tazminat davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

Davacı temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 21.11.2023 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü davacı asıl ... ile davalı Hazine vekili Avukat ... gelmişlerdir.

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde özetle; İstanbul ili, Ümraniye ilçesi, ... Mahallesindeki 6 ada 4 parsel sayılı taşınmazı 16.02.1955 tarihinde 722 metrekare yüzölçümlü olarak babası tarafından üzerinde herhangi bir şerh olmadan tapudan satın alınmak suretiyle malik olduğunu, taşınmazın 335 metrekarelik kısmı 1972 yılında yapılan tapulama ile orman sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle bedelsiz olarak Hazine adına tescil edildiğini ve 23.11.1944 tarihli ve 83 nolu yevmiye numaralı işlem ile orman olarak Hazine adına tescil edildiğini ve orman vasfı ile 6173 sayılı parsele revizyon gördüğünü, orman niteliğinde olmadığı gibi herhangi bir bedel ödenmediğini, Mahkeme kararı ile tapusunun da iptal edilmediğini ve günümüzde geçerli 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu, Anayasa hükümleri ve ilgili Yargıtay kararları gereğince iptal edilen tapu için tazminat ödenmesinin yerleşmiş hukuk prosedürü olduğunu ve 6173 parsel sayılı taşınmaza dahil edilen 335 metrekarelik bölüm yönünden mülkiyet hakkı ihlal edildiğinden 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereği zararının davalı Hazinden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın zaman aşımı ve hak düşürücü süre nedeniyle reddinin gerektiğini, öte yandan esasa girilecek olsa dâhi davanın reddinin gerektiğini, zira Ümraniye İlçesi ... Mahallesinde 7238 sayılı parselin bulunduğu bölgede Göztepe Devlet Ormanının ilk olarak orman kadastrosu tarafından 3116 sayılı Orman Kanunu'na (3116 sayılı Kanun) göre orman olarak tahdidinin yapıldığını, 23.11.1944 tarihinde tescil edildiğini, daha sonra bölgede 1972 yılında yapılan kadastro çalışmalarının soncunda arazinin tamamının 6173 parsel numarası ile Hazine adına tescil edildiğini, ikinci defa yapılan tapulama sonucu dava konusu 7238 parselin Halit Generalfeyziyoğlu adına tespit edildiğini, Hazine tarafından açılan dava sonucunda İstanbul Anadolu 11. (Eski Üsküdar 2.) Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.11.1994 tarihli ve 1992/37 Esas, 1994/803 Karar sayılı kesinleşmiş Mahkeme kararı ile tekrar Hazine adına tesciline karar verildiğini, 10.01.2019 tarihli ve 784 yevmiye ile Maliye Hazine adına hükmen tescil işleminin yapıldığını belirterek haksız açılan davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı istinaf dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin Mahkeme kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu, tapulu 722 m²lik taşınmazın babası tarafından satın alındığını, 335 m²lik bölümün Hazine adına bedelsiz olarak tescil edildiğini, öncesi orman olmayan taşınmazın orman olarak tahdit edildiğini, taşınmazın alındığı dönemde tapuda herhangi bir orman şerhinin yer almadığını, Göztepe Devlet Ormanı olması gereken bölgede orman olmadığını, zamanaşımı süresinin de dolmadığını, Anayasa Mahkemesinin 2017/15166 Karar sayılı kararı ile zamanaşımı yönünden yeni bir iç hukuk yolu oluşturulduğunu, mülkiyet hakkının kutsal olduğunu ve zamanaşımı süresine tabi olmayacağını, taşınmazın Hazine adına tescil edilmesinin yolsuz tescil niteliğinde olduğunu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafında da benzer taleplerde tazminata hükmettiğini belirterek hükmün kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede ilk orman tahdidi (Devlet ormanlarının sınırlaması) 3116 sayılı Kanun'a göre ... köyü sınırları içinde 1943 yılında yapılıp, ilan edilerek 11.09.1943 tarihinde kesinleştiği, bu çalışmalarda dava konusu taşınmazın bulunduğu yer Göztepe Devlet Ormanı içinde bırakıldığı ve 23.11.1944 tarihinde Göztepe Devlet Ormanı adıyla tapuya Hazine adına kayıt ve tescil yapılmış olduğu, 1973 tarihinde Yukarı Dudulu'da yapılan tapulama ilk tesis kadastrosu çalışmalarında taşınmazın orman sıınrları içinde olması nedeniyle tespit dışı bırakıldığı, bilahare 1979 yılında yapılan 1744 sayılı Kanun uyarınca yapılan uygulama ile taşınmazın bulunduğu yerin orman sınırları dışına çıkarıldığı, 1983 yılında yapılan tapulama çalışmaları ise taşınmazın 387 m² yüzölçüm miktarı ile 7238 parsel olarak davacının murisi ... adına tespit edildiği, bu tespite karşı Milli Emlak Müdürlüğünce davalı ... aleyhine 13.01.1992 tarihinde Üsküdar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde tapu iptal davası açıldığı, yapılan yargılama neticesinde 16.11.1994 tarihli ve 1992/37 Esas, 1994/803 Karar sayılı kararı ile taşınmazın Hazine adına tesciline karar verildiği, hükmün temyiz edilmeksizin 16.07.1996 kesinleştiği, hükmün tapuda hemen infaz edilmediği, 10.01.2019 tarihinde taşınmazın beyanlar hanesine 2/b şerhi verilerek Hazine adına tescil edildiği, davacı tarafından tapunun bedelsiz olarak iptal edilmesi nedeniyle tazminat istemiyle eldeki davanın açıldığı, davacının 6292 sayılı Kanun kapsamında yapmış olduğu iade başvurunun Milli Emlak Dairesi Başkanlığınca reddedildiği somut olayda, dava konusu taşınmazın Mahkeme kararı ile tapusunun iptal edildiği 1996 yılından itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olduğu, davalı Hazine vekilinin süresinde zamanaşımı definde bulunduğu, Anayasa Mahkemesinin 25.07.2017 tarihli ve 2014/6673 kararı gereği. 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolmuş eldeki dava yönünden, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararından yaklaşık 10 yıl sonra açıldığı ve 18.11.2009 tarihinden itibaren oluşan iç hukuk yolu itibariyle, eldeki davanın makul süre içinde açıldığının kabulünün mümkün olmadığı, davacı tarafından 6292 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi kapsamında idari başvurunun reddine ilişkin karara karşı idari yargıda herhangi bir dava açılmadığı, talebinin münhasıran tazminat talebine ilişkin olduğu ve zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşıldığından Mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmediği anlaşıdığından davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiş, ayrıca davanın; babasının 1955 yılında tapuda satın alarak malik olduğu 722 metrekarelik kısmın bedelsiz olarak orman olduğu gerekçesiyle Hazine adına tescil edilen 335 metrekarelik (halihazırda yüzölçümü 315,29 metre kare olduğu) kısma ilişkin olduğu hâlde istinaf incelemesinde Mahkeme kararı ile tapusu iptal edilen ve 7238 parsele revizyon gören 387 (halihazırda yüzölçümü 406,71 metrekare olduğu) metrekarelik kısma ilişkin inceleme yapıldığı, bu nedenle de kararın hatalı olduğunu ileri sürerek temyiz itirazında bulunmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; dava konusu taşınmazın ilk geldisinin Haziran 1330 tarihli ve 81 No.lu tapu olduğu, 1954 yılındaki Mahkeme kararı ile yüzölçümü 215160 metrekare olarak düzeltilerek ifrazen ve seviyyen Nurettin Berksun ve diğerleri adına tedavül gördüğü, 16.02.1955 tarihinde 722 metrekare yüzölçümlü 6 ada 4 parselin tapuda üzerinde herhangi bir şerh olmaksızın davacının babası tarafından satın alınmak suretiyle malik olunduğu, 3116 sayılı Kanun'a göre devlet ormanı olarak tahdit edilerek, 23.11.1944 tarihinde ...adına tescil edilen ve 1972 yılında yapılan genel kadastro çalışmaları sırasında devlet ormanı vasfı ile Hazine adına tescil edilen 6370 parsel olarak revizyon gören parselin de içinde bulunduğu arazi parçası ile birlikte kısmen orman rejimi dışına çıkarılan taşınmazın 387 merekarelik kısmının 7238 parsel olarak davacının babası adına tespit gördüğü, sonrasında kesinleşen Mahkeme kararı ile öncesi orman olduğundan Hazine adına tescil edildiği,dava konusu edilen 335 metrekalik kısmı ise devlet ormanı vasfı ile 6370 parsel olarak Hazine adına revizyon gördüğü ve bu kısmın bedelsiz olarak Hazine adına tescil edildiğinden bahisle mülkiyet hakkı ihlal edildiği gerekçesiyle 4721 sayılı Kanun'un 1007 inci maddesinden kaynaklanan tazminat istemli eldeki bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.

3. 4721 sayılı Kanun'un 1007 inci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun'nun 146 ncı maddesine göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 başvuru nolu 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan ... kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; Hukuk Genel Kurulu kararı ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiştir. Hukuk Genel Kurulu karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından dava açılmasını mümkün kılacak makul süre içinde 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanarak dava açılmalıdır.

4. Buna göre, Anayasa Mahkemesinin 25.07.2017 tarihli ve 2014/6673 başvuru nolu kararı gereği 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolmuş bulunan eldeki dava için 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında dava açılabilmesi imkanı yönünden Anayasa Mahkemesinin belirtilen hak ihlali kararı nazara alındığında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararından sonra 10.06.2019 tarihinde açılan eldeki davanın makul süre içinde açıldığının kabulünün mümkün olmadığı gibi 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki; "bu tutanaklarda belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz" hükmü gereği dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 20 yıldan fazla süre geçtiği, davacının murisi adına kadastro sonucu herhangi bir tapu kaydı oluşmadığı, kadastro sırasında revizyon görmeyen ve işleme tabi olma niteliğini kaybetmiş tapu kaydına dayanılarak 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince tazminat talep edilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesinde sonucu itibarıyla bir isabetsizlik görülmemiştir.

5. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacının yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aleyhine temyiz olunan davalı Hazine yararına 21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 17.100,00 TL vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.