Logo

5. Hukuk Dairesi2023/6483 E. 2024/527 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydındaki yüzölçümü ile gerçek yüzölçümü arasındaki fark nedeniyle davacıların zarara uğradığı iddiasıyla Hazine aleyhine açılan tazminat davasının kabul edilip edilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın satış tarihinde tapuda yüzölçümü farkına ilişkin şerhin mevcut olması ve davacıların bu şerhi bilerek satış işlemini gerçekleştirmesi nedeniyle, davacıların 4721 sayılı Kanun'un 3. maddesi uyarınca iyiniyetli olmadıkları ve bu nedenle Hazine'nin 1007. maddesi uyarınca sorumlu tutulamayacağı değerlendirilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1739 Esas, 2023/860 Karar

KARAR : Yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/229 Esas, 2021/289 Karar

Taraflar arasındaki tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul ili, Sultanbeyli ilçesi, ... Mahallesi, 1534 parsel sayılı taşınmazda müvekkilleri paydaşken 22.04.2014 tarihinde hisselerini 3. kişilere satarak devrettiklerini, dava konusu taşınmazın tapusunun 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına ilişkin Kanun'un (7143 sayılı Kanun) Geçici 1 inci maddesi gereğince 24.05.2018 tarihinde kamulaştırıldığını, taşınmazın tapu kaydında yüzölçümü her ne kadar 276.062,00 m² görünüyor olsa da 7143 sayılı Kanun gereği yapılan devir akabinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında tersimat hatası nedeniyle tapuya yüzölçümünün eksik olarak tescil edildiginin, gerçek yüzölçümünün 486.569,08 m² olduğunun tespit edildiğini, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemlerinin bir bütün olduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan devlet sorumlu olduğundan, müvekkillerinin küçük yüzölçümü üzerinden satış yapmaları nedeniyle zarara uğradıklarını belirterek 4721 Sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca oluşan zararının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, bu nedenle davanın zaman aşımı nedeni ile reddi gerektiğini, davacıların kadastro tespitine itiraz edenler arasında bulunmadığını, haklarını kadastro yargılamasında ileri sürme ve savunma olanağı bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle, tersimat hatası nedeniyle zarara uğradığını iddia eden davacı tarafın tapu siciline yapılan yolsuz tescili düzeltme yolu ile zararını önleme imkanı varken tazminat yolu ile devletin sorumluluğuna gitmesinin hukuka aykırı olduğunu, yerel mahkeme tarafından zararın gerçekleştiğinin kesin bir ilamla tespiti yapılmaksızın Devlete karşı açılan tazminat davasının kabulünün usul ve kanuna aykırı olduğunu, devletin sorumlu tutulması içi zarar ile tapu sicilinin yolsuz tutulması arasında gerekli uygun illiyet bağı bulunması gerektiğini, davacı tarafın tersimat hatası sebebiyle kadastroya itiraz edenler arasında bulunmadığı, bu yola başvurmaksızın kadastro sürecindeki hatalı uygulama nedeniyle istemde bulunamayacağı, kadastro çalışma faaliyetleri sırasındaki işlemler tapu sicili tutma kavramı içinde mütalaa edilemeyeceğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tazminat isteğine dayanak taşınmazın tapu kaydına Ümraniye Kadastro Müdürlüğünün 23.06.2008 tarihli yazıları ile koordinatlarla hesaplanan alanın 487.285,20 m² olduğuna ilişkin şerh verildiği, davacıların taşınmazı satmasına ilişkin satış senetlerinde taşınmazın yüzölçüm miktarına ilişkin şerhin aynen gösterildiği, davacıların taşınmaz hissesini sattığı tarihte taşınmazın tapu kaydında bu şerhin mevcut olduğu, davacılar tarafından şerhin getirdiği hak ve yükümlülükle taşınmazın devredildiği, hakların kazanılmasına ilişkin olan 4721 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca “durumun gereğine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimsenin iyiniyet iddiasında bulunamayacağı” hususu dikkate alınarak, davacının somut olayda iyiniyetli olduğunun kabulü mümkün olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine dair esas hakkında yeniden karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; benzer uyuşmalık içeren başka bir dava için yapılan bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi'nin 24.11.2021 tarihli ve 2019/4977 başvuru numaralı kararında taşınmazdaki salt "Davalıdır." kaydı bulunan taşınmazın başka bir kişiye satılmış olmasının, tapu sicilini doğru oluşturma sorumluluğunu ihlal etmesinin sonuçlarına katlanmaktan devleti kurtarmayacağının belirtildiğini, bu kararda belirtildiği üzer şerhin varlığının mülkiyet hakkının ihlal edildiği gerçeğini değiştirmediğini, davacıların satış ve devir işlemini gerçekleştiği tarih itibarıyla tapu sicilinde tescilli olan yüzölçümünün 276.062 m² olduğunu, davacıların bu yüzölçüme göre satış ve devir yaptığı için zarara uğramış olduklarını, tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak, birbirini takip eden sıralı işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devlet'in sorumlu olduğunu ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosya kapsamından dava konusu İstanbul ili, Sultanbeyli ilçesi, ... Mahallesi, 1534 parsel sayılı 276.062,00 m² yüzölçümü ile tescilli taşınmazda davacı Rıdvan Durak'a ait hissenin 11.03.2016 tarihinde, ...'e ait hissenin 05.06.2013 tarihinde, diğer davacılara ait hisselerin ise 02.05.2014 tarihinde dava dışı kişilere satıldığı, tapunun beyanlar hanesine Ümraniye Kadastro Müdürlüğünün 23.06.2008 tarihli yazıları ile koordinatlarla hesaplanan alanın 487.285,20 m² olduğuna ilişkin şerh verildiği, satış senetlerinde taşınmazın yüzölçüm miktarına ilişkin şerhin aynen gösterildiği, satış aşamasından sonra 2019 yılında Sultanbeyli Kadastro Müdürlüğünce 7143 sayılı Kanun'un Geçici 1 inci maddesine dayalı olarak dava konusu taşınmazda 3402 Kadastro Kanunu'nun 41 inci maddesi uyarınca yapılan teknik hataların düzeltilmesi çalışması ile taşınmazın yüzölçümünün 486536,79 m² olarak düzeltildiği, yapılan çalışmanın 14.11.2019 tarihinde kesinleşerek tapuya tescil edildiği, davacı tarafından satış tarihinde payına isabet eden miktarın küçük gösterildiği gerekçesiyle tapu sicilinin yanlış tutulması nedenine dayalı olarak eldeki tazminat davasının açıldığı anlaşılmıştır.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ispat kuralları ile Bölge Adliye Mahkemesinin kararında belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irad kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

16.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.