"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1865 Esas, 2024/773 Karar
KARAR : Kabul
TEMYİZ EDENLER : Taraf vekilleri
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın Hazine adına tescili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; Ankara ili, ..., Mülk Mahallesi 277 ada 18 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile kamulaştırılan taşınmazın Hazine adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın çiftlik arazisi olduğunu, acele el koyma dosyasında takdir edilen bedelin düşük olduğunu, dava konusu taşınmazın yaklaşık 280.000 m²lik bölümünün kadastro yenilemesi çalışmaları sonucu mükerrer oluştuğunu, kamulaştırılacak alanın ihtilaflı alanlardan olup olmadığının tespiti gerektiğini, taşınmazın gerçek değerinin belirlenmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 08.06.2021 tarihli ve 2020/29 Esas, 2021/292 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne ve kamulaştırma bedelinin tespiti ile tespit edilen bedelden acele el koyma bedelinin mahsubu ile oluşan fark bedelin davalılara derhal ödenmesine, dava konusu taşınmazın 142.733,03 m²lik kısmının ifraz edilerek bu kısmın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin 08.06.2021 tarihli ve 2020/29 Esas, 2021/292 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 02.11.2022 tarihli ve 2021/1208 Esas, 2022/1990 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin 02.11.2022 tarihli ve 2021/1208 Esas, 2022/1990 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda münavebeye alınan buğday verimi 220 kg ve bostan verimi 1000 kg alınmak suretiyle dava konusu taşınmazın metrekare birim bedelinin 18,93 TL olarak belirlendiği, ancak kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen 08.09.2022 havale tarihli ek raporda, %16-20 eğimli, erozyon problemi olan, su tutma kapasitesi ve toprak derinliği az olan, bakımsız ve ıslah edilmemiş 4 üncü sınıf kuru tarım arazisi niteliğindeki dava konusu taşınmazın eğimden dolayı rüzgar nedeniyle üst tabakasındaki besin elementleri ve organik maddece zengin olan en verimli toprakların aşağılara doğru kaydığı, ... suları ile birlikte üst tabakadaki en verimli toprakların aşağılara indiği ve toprağın su tutma kapasitesinin azalarak verim verme kapasitesinin düşeceği, bu eğimdeki bir topraktan sulamadan da tam randıman alınamayacağını, zira eğimden dolayı sulama suyunun yeterli derecede toprağa işlemeden eğime doğru ineceği, bu nedenle dava konusu taşınmazda dekara buğday veriminin 220 kg ve dekara bostan veriminin 1000 kg olarak belirlendiği, belirtilen özelliklere sahip dava konusu taşınmazdan 350 kg buğday ve 1500 kg bostan alınması imkanının bulunmadığı belirtilmiş olup dava konusu taşınmaza İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporu esas alınarak değer biçilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesinin talebi doğrultusunda alınan ek bilirkişi raporu uyarınca 350 kg buğday ve 1500 kg bostan verimi uygulanarak belirlenen 36,27 TL/m² birim bedeli esas alınmak suretiyle fazlaya hükmedilmesi, taşınmazın değeri belirlenirken bilirkişi raporunda ‘korucu ücreti’ üretim masraflarına dahil edilmek suretiyle eksik bedel tespiti hatalı olduğu gibi, dava konusu taşınmazın tapu kaydında Ayaş ilçesi, ...köyü, 130 ada ve 131 adadaki parseller ile mükerrer olduğuna dair şerh bulunduğu, mükerrerliğin giderilmesi amacıyla açılan davanın Ankara Batı 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/166 Esas sayılı dosyasında derdest olduğu ve bilirkişi raporunda da kamulaştırılan kısmın mükerrer alanda kalıp kalmamasına göre arta kalan kısımda değer azalışı yönünden seçenekli rapor düzenlendiği dikkate alınarak Ankara Batı 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/166 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmediğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilamında Ankara Batı 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/166 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiği belirtilmiş ise de bilirkişi raporlarında kamulaştırmaya konu bölümün mükerrerlik arz eden ve davaya konu edilen bölümde kalmadığının açıkça belirtildiği, kısmi kamulaştırma sonucu mükerrerlik olması halinde arta kalan ve raporlarda (D) harfi ile gösterilen 88.954,96 m²lik bölümde taşınmazın kullanım amacı, geometrik şekli ve yüzölçümü dikkate alındığında değer azalışı olmayacağı, (E) harfi ile gösterilen 4.049,96 m²lik bölümün ise mükerrerliğin olmadığının tespiti halinde kamulaştırmaya konu alan haricinde kalacağından bütün olarak bakıldığında değer azalışı olmayacağı, mükerrerliğin kabulü halinde ise bu bölümün kısmi kamulaştırma sonucu arta kalan alan olmayıp mükerrerlik sonucu diğer parsellerin malikleri adına tescili durumunda arta kalan alan olarak davalı adına ayrı bir parsel numarasıyla tescil edileceği ve bu yönüyle idareden değer azalışı istenemeyeceği, bu nedenle 2017 yılında açılan ve görevsizlikle geldiği Ankara Batı 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/166 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasının sonuca etkili olmayacağı ve makul sürede yargılanma hakkının zedeleneceği dikkate alınarak bu dava sonucu bekletici mesele yapılmayarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; kapitalizasyon faizi ve objektif değer artış oranı aynı gerekçelere dayanmakta olup mükerrer değerlendirme ile yüksek bedel belirlendiğini, Ankara Batı 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/166 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, bozma sonrası keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkili idarece fazla depo edilip iadesi gereken bedelin açıkça gösterilmesi gerektiğini, kamulaştırma bedeline uygulanan yüksek akdi faizin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; masraflar yüksek alınıp objektif değer artış oranı düşük belirlenmek suretiyle dava konusu taşınmaz için belirlenen bedelin düşük olduğunu, acele el koyma bedelinin 2942 sayılı Kanun’un 18/3 maddesi uyarınca ilerde belli olacak hak sahibine ödenmesine karar verilmesi hatalı olup mahallinde yapılacak keşif ile kamulaştırmaya konu arazinin mükerrer tapu kaydına konu arazi içinde kalıp kalmadığı belirlenebilecekken eksik inceleme ile tedbir kararının devamına karar verilmesinin hatalı olduğunu, taşınmazın arsa vasfında olduğunu ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak davacı idare ile davalı tapu maliki arasındaki kamulaştırma bedelinin tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası, 11 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. Dava konusu taşınmazın 142.733,03 m²lik kısmının kamulaştırmaya konu olduğu ve bu kısım yönünden mülkiyet ihtilafı olmadığı anlaşıldığından Ankara Batı 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/166 Esas sayılı dosyası bekletici mesele yapılmayarak 142.733,03 m²lik kısma değer biçilmek suretiyle hüküm kurulması yerindedir.
4. Buna karşın; davacı idarece toplam depo edilen kamulaştırma bedelinin 3.020.230,92 TL olduğu, Ankara Batı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/145 Esas sayılı acele el koyma dosyasında tespit edilen 2.156.969,08 TL'nin yatırıldığına ilişkin dekontun dosyada bulunmadığı ve davalının da iş bu dosyada taraf olmadığı gözetilmeden, infazda tereddüt yaratacak şekilde ödeme hükmü kurulması hatalıdır.
5. Kabule göre de;
a) Davacı idarece fazla depo edilen 282. 611,41 TL kamulaştırma bedelinin iadesine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi yerinde değildir.
b) Yargıtayın hukukî güvenlik ve hukukî öngörülebilirliğin temini amacıyla içtihat birliğini sağlama görevinin bulunduğu nazara alınarak yapılan değerlendirmeye göre; 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında tespit edilen kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması gerekirken dava tarihinden itibaren kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizin uygulanması ve üçer aylık vadelide nemalandırılmasına karar verilen 2.192.379,33 TL fark bedele Bölge Adliye Mahkemesinin ilk karar tarihine kadar faize hükmedilmesi bozmayı gerektirir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Davalıdan peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
SA.
(Karşı oy)
(Karşı oy)
KARŞI OY
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.
Bu nedenle somut olayda kanaatimizce;
Her ne kadar 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli, 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas - 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmesi ve “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar geçen süre için kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanması”, diğer bir ifadeyle Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak “dava tarihinden itibaren karar tarihine kadar faize hükmedilmesi(aynen temyiz incelememize konu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14 üncü Hukuk Dairesinin; “dava tarihinden Dairelerinin ilk karar tarihine kadar geçen süre için kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranının işletilmesine ilişkin” kararında olduğu gibi)” gerekmekte ise de;
Davalı tarafın, “dava tarihinden itibaren “Yasal Faiz”in dışında bir “Faiz”in uygulanmasına ilişkin” Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26/1 inci maddesinde düzenlenen “Taleple bağlılık ilkesi” kapsamında değerlendirilebilecek bir temyiz talebi de (dosya kapsamında) söz konusu olmadığından, Anayasa Mahkemesi iptal kararının uygulanmadığı Dairemiz Sayın çoğunluğu tarafından verilen, diğer yönleri ve sonuç itibarıyla katıldığımız, “Bozma Kararı”nın, “Değerlendirme” bölümünün 5/b No’lu bendinde yazılı olan gerekçelere (hususen de bu bentte yazılı olan; “davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere karar tarihine kadar yasal faiz uygulanması gerektiği” gerekçesine) “faizin başlangıç tarihi” ve “faizin türü” yönünden, açıkladığımız nedenlerle katılmıyoruz. 06.02.2025