"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/564 Esas, 2024/590 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bala Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/281 Esas, 2022/393 Karar
Taraflar arasındaki taşınmazın tapu kaydının hatalı oluşması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı ... temsilcisi tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... temsilcisi tarafından temyiz edilmekle; temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
Miktar veya her paydaş için değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihaî kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın her paydaş için değeri kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre; davacı ...’in 26.11.2022 tarihli ölümü ile mirasçılarına düşen hisseler itibarıyla herbir mirasçısı yönünden hüküm altına alınmış olan ve temyize konu edilen miktarlar Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL’nin altında kalmaktadır.
Bu nedenle, işbu davacılar yönünden davalı idare vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verildikten sonra, davalı idarenin davacı ... yönünden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davaya konu Ankara ili, ......., ilçesi, ........ Mahallesi 31 parsel sayılı taşınmazın davacılar tarafından 663.600,00 m² iken satın alındığını, sonrasında ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 41 inci maddesine göre alanının 563.400,00 m² olarak düzeltildiğini, yüzölçümünün azaltılmış olmasından dolayı uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... temsilcisi cevap dilekçesinde özetle; idari yargının görevli olduğunu, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçtiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, illiyet bağının ve kusursuz sorumluluğun bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve tespit edilen bedelin yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı ... temsilcisi istinaf dilekçesinde özetle; hükmedilen miktarın fahiş olduğunu, metrekare birim değerinin neye göre hesaplandığının belli olmadığını, illiyet bağının bulunmadığını ve kusursuz sorumluluğun doğmadığını ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosya kapsamından; 1951 yılında yapılıp kesinleşen genel arazi kadastrosu sırasında Ankara ili, Bala ilçesi, Bektaşlı Mahallesi 31 parsel sayılı 663.600,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın tarla niteliği ile İsmail Güneş adına tespit ve tescil edildiği, daha sonra satışlarla el değiştirdiği, 2/5 payın 15.12.2006 tarihinde satış yoluyla davacı ...’e, 3/5 payın 17.08.2018 tarihinde satış yoluyla davacı ...’a geçtiği, Bala Kadastro Müdürlüğünün 13.11.2019 tarihli işlemi ile planimetre hesaplamalarının yanlış yapıldığı, yanlış yapılan hesaplama neticesinde oluşan yüzölçüm üzerinden tescilin yapıldığı, 31 parselin tersimatında hata olmadığı, yüzölçümünün 563.400,00m² olduğu belirtilerek 3402 sayılı Kadastro Kanun’un 41 inci maddesi uyarınca 31 parselin yüzölçümünün 563.400,00m² olarak düzeltildiği, anılan işlemin davacılara tebliğ edildiği, davacıların düzeltme işleminin iptali isteğiyle dava açmadıklarından anılan işlem kesinleşmekle 14.11.2019 tarihinde tapuda düzeltme yapıldığı, düzeltme işlemiyle taşınmazın yüzölçümünde 100.200,00 m² azalma oluştuğu, daha sonra 31 parselin 11.06.2020 tarihinde 3083 sayılı Kanun uyarınca yapılan toplulaştırma sonucunda 1174 ada 3 ve 4 parsellere gittiği, davacıların düzeltme işleminin kesinleşmesinden itibaren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146 ncı maddesinde belirtilen 10 yıllık süre içinde tazminat istemiyle istinaf incelemesine konu davayı açtıkları anlaşıldığı, ilk tesis kadastro çalışmalarında tespit ve tescile tabi tutulan taşınmazın, sonradan yüzölçümünün 3402 sayılı Kanun’un 41 inci maddesi uyarınca yapılan düzeltme işlemiyle azalması nedeniyle oluşan zararın da kadastro işlemlerinden kaynaklandığı, taşınmazın yüzölçümündeki düzeltme işlemiyle oluşan eksikliğin komşuda kalmadığının, düzeltme işleminin doğru yapıldığının belirlenmesi halinde davacının zararının 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında tazmin edilmesi, dava tarihi itibarıyla taşınmazın eksilen kesiminin zeminin gerçek değerinin belirlenmesi gerektiğini, somut olaya gelince; 1951 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında 663.600,00 m² yüzölçümlü olarak tespit ve tescile tabi tutulan 31 parsel sayılı taşınmazın, sonradan 3402 sayılı Kanun’un 41 inci maddesi uyarınca yapılan düzeltme işlemi sonucu yüzölçümü 563.400,00 m² olarak düzeltilmiş olup düzeltme işleminin doğru yapıldığı, eksiliğini sebebinin planimetre hesaplamalarının yanlış yapılmasından kaynaklandığı, davacıların kayden paylı mülkiyet üzere maliki oldukları taşınmazlarının satın alma tarihinden sonra yapılan düzeltme işlemi sonucu yüzölçümündeki azalma sebebiyle zararların oluştuğu, anılan zarardan davalı Hazinenin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca sorumlu olduğu, hükme dayanak yapılan iki ziraat mühendisi bir fen bilirkişi tarafından ortak düzenlenen raporda; tazminat istemine konu taşınmazın yüzölçümü büyük olduğundan tesis kadastrosu sırasında planimetre karnesinde alan hesabı yapılırken üç parça halinde alan hesabı yapıldığı, ancak yüzölçümünde hesap hatası yapıldığı, yanlış çarpım sonucu 100.200,00 m² alanın fazla yazıldığı, taşınmazın arazi niteliğinde olduğu, bölgede buğday-nohut münavebesi yapıldığı, taşınmazın konumu, serbest piyasa rayiçlerine dava tarihi itibarıyla m²sinin 10,00TL olduğu belirtildiğini, UYAP ortamında yapılan incelemede Bala ilçesi, Kesikköprü Mahallesi 665 ve 1732 parsellerin kuru tarım arazi niteliği ile 05.05.2008 tarihi itibarıyla net gelir yöntemiyle m²si 6,34TL’den tazminata hükmedildiği, temyiz üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2014/26878 Esas, 2015/10178 Karar sayılı kararıyla onadığı tespit edildiği, anılan davada tespit edilen 6,34TL/m² birim fiyatı karşısında istinafa konu davada tazminat istemine konu taşınmazın dava tarihi olan 2021 yılı itibarıyla tespit edilen 10,00 TL/m² birim fiyatı Dairece uygun bulunduğundan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı ... temsilcisi temyiz dilekçesinde özetle; zarar ile tersimat hatasının arasında illiyet bağının bulunmadığını, davacının tapulama çalışmalarının takip etmediğini ve yüzölçüm nedeniyle gerekli itirazlarda bulunmadığını, taşınmazın düzeltme kapsamında olduğuna dair gerekli şerhin tapu kayıtlarında bulunup bulunmadığına bakılmadığını, niza konusu taşınmaz satın alınırken gerekli dikkat ve özen gösterilmiş olsa idi taşınmazın gerçekte ne kadar olduğunu zemin durumundan anlaşabileceğini, yüzölçüm farkının bilinmeyecek veya fark edilmeyecek kadar küçük olmadığını, raporun hatalı ve eksik olduğunu, zamanaşımı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Davalı Hazinenin Davacı ... Haricindeki Davacılara İlişkin Temyizi Yönünden;
Davalı ... temsilcisinin temyiz dilekçesinin miktar yönünden REDDİNE,
B. Davalı Hazinenin Davacı ...’a İlişkin Temyizi Yönünden;
Davalı ... temsilcisinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verilmiştir.