Logo

7. Hukuk Dairesi2024/4199 E. 2024/5223 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Meraya tecavüzün önlenmesi ve kâl davasında, yıkım masraflarının davacıya yüklenmesinin doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: İcra ve İflas Kanunu'nun 30. maddesi uyarınca yıkım masraflarının icra aşamasında borçludan tahsil edileceği, bu nedenle mahkeme kararında yıkım masraflarının davacıya yüklenmesine dair hükmün hatalı olduğu gözetilerek, hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

EK KARAR TARİHİ : 10.09.2024

SAYISI : 2012/700 E., 2024/278 K.

DAVALILAR : ... vd.

DAVA TARİHİ : 06.07.2012

KARAR : Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine

Taraflar arasında görülen ve temyiz incelemesinden geçen meraya el atmanın önlenmesi ve kâl davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; 1954 parsel numarası verilerek sınırlandırmaya tabi tutulan mera nitelikli taşınmaza davalıların bir kısım ilaveler yapmak ve tel örgü çekmek suretiyle tasarrufa giriştiklerini belirtip adı geçenlerin hukuki temelden yoksun haksız elatmalarının önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 24/04/2008 tarihli ve 2007/16 Esas, 2008/59 Karar sayılı ilamı ile davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 13.10.2008 tarih ve 2008/10429 Esas, 2008/11438 Karar sayılı ilamı ile; ‘‘...Dosya içerisinde bulunan ... Kadastro Müdürlüğünün 22.04.2008 tarihli yazısı ile anılan yerde Tersimat hatası olduğu ve pafta ile zemin durumunun uyuşmadığı, 3402 sayılı yasanın 22-a maddesi ve 2859 sayılı Tapu ve kadastro paftalarının yenilenmesi hakkındaki yasa uyarınca çalışma başlatıldığı, aciliyet ve önem sırasına göre nizalı bölgede de çalışma yapılacağı bildirildiğinden, Kadastro Müdürlüğünün bölgede yapacağı pafta yenileme çalışmalarının sonuçlanması bekletici mesele kabul edilerek bu çalışmalar bittikten sonra ortaya çıkacak yeni pafta ve buradaki taşınmaz sınırları esas alınmak suretiyle sonuca gidilmesinin gerektiği...’’ gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 03.07.2024 tarihli ve 2012/700 Esas, 2024/278 Karar sayılı kararı ile; davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz talebinde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacı Hazine’nin mera parseline müdahalenin men’i ve muhdesatların kâl’ini talep ettiği halde, Mahkemece sadece müdahalenin önlenmesi kararı verip kâl talebinin karşılanmadığını, 123 ada 57 parsel sayılı taşınmazlarda bulunan ve 16.06.2023 tarihli raporda A, B, C, D, E, F, G ve H harfleri ile gösterilen alan üzerinde bulunan taş duvar ve tel örgünün kâl’ine karar verildiği halde kâl masraflarının davacı üzerinde bırakılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, meraya el atmanın önlenmesi ve kâl istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).

2. 31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile; “...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanunu'nun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.

3. Meraya el atmanın önlenmesi, sınırlandırılması davaları kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle Hazine tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.

4. Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.

5. Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki 3.2. paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

2. İcra ve İflas Kanununun 30. maddesi hükmü gereğince bir işin yapılmasına dair olan ilamın icra müdürlüğüne verilmesi üzerine borçluya bir icra emri gönderilerek ilamda gösterilen süre içinde ve eğer süre verilmemişse işin mahiyetine göre başlama ve bitirme zamanları tayin edilerek icra müdürlüğü tarafından o işin yapılması emredilir. Borçlu emir gereğini yerine getirmezse lazım gelen masraf icra müdürü tarafından bilirkişiye hesaplattırılarak ayrıca bir hüküm gerekmeksizin bu masraf borçludan tahsil edilir. Bu nedenle Mahkemece yıkım masraflarının davacıdan tahsiline karar verilmesi doğru değildir. Bu husus hükmün infazı aşamasında halolunacak bir husus olup bu yanlışlık hükmün bozulmasını gerektirmiş ise de, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HMK’nın 370/2. maddesi gereğince hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1) Yukarıda 3.1. numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,

2) Yukarıda 3.2. numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, Mahkeme kararının beşinci paragrafının üçüncü satırında yer alan ‘‘(masrafı davacıya ait olmak üzere)’’ kelimelerinin hükümden çıkarılmasına, hükmün DEĞİŞTİRİLMİŞ ve DÜZELTİLMİŞ bu şekliyle ONANMASINA,

Harçlar Kanununun 13/j maddesi gereğince davacı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

25.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.