Logo

8. Hukuk Dairesi2024/2658 E. 2024/7415 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Uygulama kadastrosu sonucu belirlenen taşınmaz sınırı ile davacı tarafından ileri sürülen sınır uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, uygulama kadastrosu itiraz davasında gerekli araştırma ve incelemenin yapılmamış olması, özellikle tesis kadastrosu ve uygulama kadastrosu sınırları arasındaki farklılıkların nedeninin somut olarak ortaya konulmaması, taşınmazlar arasındaki sınırın hangi tipte olması gerektiğinin tespit edilmemesi ve tesis kadastrosu sırasında hata yapılıp yapılmadığının belirlenmemesi, ayrıca davacının talebinin mülkiyet talebi niteliğinde olup olmadığının ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmemesi gözetilerek, istinaf mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/38 E., 2024/328 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ : Tokat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/521 E., 2023/568 K.

Taraflar arasındaki uygulama kadastrosu davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı ... ve ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... ve ... vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve duruşma isteminin davanın niteliği itibariyle reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Uygulama Kadastrosu sonucunda Tokat ili Merkez ilçesi ... köyü çalışma alanında bulunan ve tapuda davacı ... adına kayıtlı bulunan eski 51 parsel sayılı 5.524,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 148 ada 26 parsel numarasıyla ve 6.082,57 metrekare yüzölçümlü olarak; davalılar ... ve ... adına paylı olarak tapuda kayıtlı bulunan eski 41 parsel sayılı 5.920,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 148 ada 19 parsel numarasıyla ve 5.802,76 metrekare yüzölçümlü olarak tespit ve tescil edilmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde, uygulama kadastrosu sırasında kendisine ait 148 ada 26 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün eksildiği ve sınırının yanlış belirlendiğini ve eksiklik ile yanlışlığın davalılara ait 148 ada 19 parsel sayılı taşınmazdan kaynaklandığı ve taşınmazlar arasındaki sınırın yaklaşık 100 yıllık duvar olduğunu belirterek hatanın düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; "davanın yenileme kadastrosu çalışmaları sırasında yapıldığı iddia olunan hatalı tespit nedeniyle tapu iptal tescil istemine ilişkin olduğu, keşif mahallinde yapılan mahkeme gözlemi ile mahalli bilirkişi beyanlarına göre parseller arasında oldukça eski bir yığma duvar bulunduğu, bu duvarın sınır olduğu ve günümüze kadar bu sınırın hiç değişmediği, keşif neticesinde düzenlenen 23.06.2023 havale tarihli bilirkişi heyeti raporunda, dava konusu taşınmazlar arasındaki müşterek sınırın, kadastro yapım yılından önceki 1955 yılı hava fotoğraflarına göre, bugüne kadar değişmediği ve sabit sınır sayılabilecek tonç sınır olduğu, krokide görüleceği üzere, ilk tesis kadastro haritası ile uygulama haritasının çakıştırılmasında, uygulama haritasının (A) harfi ile gösterilen kısmında ilk tesis kadastrosundan kaynaklı hata yapıldığı, 1955, 1961 yılı hava fotoğraflarında 25 ve 26 no'lu parsellerin evvelce bir bütün parsel olduğu (tapulama tutanağına göre eski 51 no'lu parselin miktar fazlasının eski 50 no'lu parsel olduğu) için arasında herhangi bir sınır görülmediği, ada bazında yapılan uygulamanın genel olarak doğru yapıldığı, dava konusu parsellerin diğer sınırlarında tecviz dışında herhangi bir hataya rastlanmadığı, rapordaki (A) harfi ile tespit edilen yüzölçüm farkının esasında sınırın çok geniş olmasına bağlı olduğu, keşif esnasında mahalli bilirkişilerin gösterdikleri sınırların yeni ölçülerine göre dava konusu taşınmazların müşterek sınırı yönüyle olması gereken sınırların çevrelediği (A) harfi ile gösterilen 707,08 metrekarelik kısmın 19 no'lu parselin tapu yüzölçümünden (5.802,76 metrekare) eksiltilerek, yeni yüz ölçümünün 5.095,68 metrekare olması gerektiği, (A) harfi ile gösterilen 707,08 metrekarelik kısmın 26 no'lu parselin tapu yüz ölçümüne (6.082,57 metrekare) eklenerek yeni yüz ölçümünün 6.789,65 metrekare olması gerektiğinin belirtildiği, tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki sınırın yığma taş duvar olduğu, bu sınırın bugüne kadar değişmediği, tesis kadastrosunda teknik yetersizlik nedeni ile hatalı ölçüm yapıldığı bu nedenlerle (A) ile gösterilen kısmın davacıya ait parsele eklenmesi gerektiği tapuda hisseleri kalmayan dahili davalı ..., ... ve ... yönünden pasif husumet yokluğundan red kararı verilmesi gerektiği" gerekçesiyle davanın dahili davalı ..., ... ve ... yönünden pasif husumet yokluğundan usulden reddine, davanın davalı ... ve ... yönünden kabulüyle 148 ada 19 parsel sayılı taşınmazın 23.06.2023 havale tarihli harita bilirkişisi heyet raporunda (A) harfi ile gösterilen 707,08 metrekarelik kısmına ilişkin adı geçen davalılar adına kayıtlı tapu kaydının iptaliyle bu kısmın davacıya ait aynı yer 148 ada 26 parsel sayılı taşınmaza eklenerek davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, 23.06.2023 havale tarihli harita bilirkişisi heyet raporunun kararın eki sayılmasına karar verilmiş; hükmün, davalılar ... ve ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; "dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı, çekişmeli taşınmazlara yönelik tesis kadastro tespitinin 1957 yılında yapıldığı, teknik bilirkişinin raporunda paftaların grafik yöntem ile üretildiğinin açıklandığı, taşınmazların tesis kadastro tespit tarihine en yakın hava fotoğrafı olan 1955 yılına ait hava fotoğrafının incelenmesinde, çekişmeli 148 ada 19 ve 26 parseller arasında tonç (sınırda ki yükselti) bulunduğu ve zemindeki bu sınır ile 1955 tarihli hava fotoğrafındaki bu sınırın birbirleri ile örtüştüğünün belirlendiği, tesis kadastrosu sırasında sınırlandırma hatası yapıldığı, yapılan bu sınırlandırma hatasının ise mahkemece yapılan keşif neticesinde düzenlenen teknik bilirkişi raporu ile belirlendiği,, bu nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı" gerekçesiyle davalılar ... ve ... vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar; davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Uygulama kadastrosunun amacı, tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim (tersimat) ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermektir. Uygulama kadastrosuna itiraz davaları, kadastro faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yöneliktir.

Uygulama kadastrosu yapılırken öncelikle zeminde bulunan ve tesis kadastrosu tarihinde mevcut olan sabit nokta ve sınırlardan, aynı döneme ya da yöreye ait farklı amaçlarla üretilmiş haritalar ile benzeri verilerden yararlanılarak yapılan teknik çalışmalarla, tesis kadastrosuna ait pafta haritaları ortofoto üzerine işlenmekte; haritanın zemine uygun olmaması halinde farklılıkların nerelerden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı tespit edilip varsa hatalar yöntemine uygun şekilde giderilmekte, düzenlenen ada raporu ile yapılan teknik çalışmalar ve gerekçeleri açıklanmakta; bundan sonra yönetmelikte açıklanan ilkeler çerçevesinde taşınmazların bütün sınırları tek tek değerlendirmeye tabi tutularak ilk tesis kadastrosu sırasındaki gerçek fiili duruma ulaşılmaya çalışılarak, uygulama tutanağı düzenlenmekte ve uygulama kadastrosu haritaları üretilmektedir. İşte, uygulama kadastrosuna itiraz davaları, uygulama kadastrosu faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yönelik davalardır. Bu nedenle mahkemelerce, uygulama faaliyetine eşdeğer ve amaca uygun bir araştırma yapılması zorunludur.

İlk Derece Mahkemesince, amacına ve yöntemine uygun bir araştırma yapılabilmesi için öncelikle, denetime veri teşkil etmek üzere, Harita Genel Müdürlüğü web sitesinin "Hgm-Geoportal" sayfasına girilmek suretiyle taşınmazın bulunduğu köyü/mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı olduğu araştırılıp belirlenmek ve tarihleri açıkça yazılmak suretiyle tesis kadastrosunun yapıldığı tarihe en yakın tarihli hava fotoğraflarının Harita Genel Müdürlüğünden getirtilmesi, temin edilebilen en eski ve güncel ortofoto ve uydu fotoğrafları, tesis kadastrosuna ait pafta haritası, varsa bu haritada değişiklik yapan ifraz haritaları, mahkeme ilamları ve eki olan haritalar, varsa uygulama kadastrosu sırasında yararlanıldığı anlaşılan diğer haritalar, dava konusu taşınmaza ilişkin tesis kadastrosu ve uygulama kadastrolarına ait ölçü çizelgesi, hesap cetveli ve ölçü krokileri gibi bilgi ve belgelerin toplanması gerekmektedir. Bundan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, harita ya da jeodezi mühendisi teknik bilirkişilerin katılımı ile keşif yapılmalıdır. Keşif sırasında çekişmeli taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı, bitki örtüsü, zeminde mevcut ağaçların yaşı gibi hususlar ile zeminin jeolojik yapısının değerlendirilmesine ihtiyaç duyulan hallerde uzman ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişi de keşif heyetine dahil edilmelidir. Yapılacak keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan tesis kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olan sabit sınır ya da yapılar bulunup bulunmadığı sorularak varsa yerleri fen bilirkişilerine işaretlettirilmeli, fotoğrafları çekilmeli, taraflar keşif sırasında hazır bulunmakta ise zeminde ortak sınır üzerinde uzlaşıp uzlaşmadıkları tespit edilip gerektiğinde imzaları ile beyanları tevsik edilmeli, uzlaşılan sınırlar ile iddia edilen sınırlar fen bilirkişi tarafından haritasında işaretlenmeli, keşif sırasında hazır edilmeleri halinde ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişisinden, taşınmazlar arasında değişmeyen doğal ya da yapay sınırlar bulunup bulunmadığı, sınırlarda mevcut ağaçların yaşları gibi hususlarda bilgi alınmalı, fen bilirkişiden denetime veri teşkil etmek üzere dosya içine getirtilen bilgi ve belgeler ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanarak uygulama kadastrosunu denetlemesi istenmelidir. Teknik bilirkişilerinden, tesis kadastrosunun, paftaların üretim yılı, üretim tekniği, altlığı ve ölçeği gibi hususları da açıklar tarzda hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, sırasıyla tersimat hatası, hesap hatası, ölçü hatası ve sınırlandırma hatası bulunup bulunmadığı, uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen yeni sınırların niteliğinin ne olduğu ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak belirlenip belirlenmediği, uygulama kadastrosunda hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlarda ve "ada raporu" ile "uygulama tutanağı ve haritasını" irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı, gerekçelendirilmiş, denetlenebilir ve ayrıntılı rapor ve haritalar alınmalıdır. Raporun denetime elverişli olması için fen bilirkişisinden, düzenleyeceği haritalardan iki tanesinde hava fotoğrafı üzerinde, iki tanesinde ise ortofoto (yoksa uydu fotoğrafı) üzerinde ilk tesis kadastrosu paftası ve uygulama kadastrosu paftasını çakıştırması istenmeli; çakıştırmaların birer tanesinin ada bazında değerlendirme yapmaya elverişli geniş ölçekli olması, diğerinin ise dava konusu taşınmaz ve çevresini gösterir şekilde daha dar ölçekli olması istenmelidir. Fen bilirkişileri haritasında, uygulama kadastrosunda yanlışlık varsa, infazı kabil bir hükme esas olmak üzere doğru sınırların nasıl olması gerektiği de gösterilmelidir. Açıklanan yönteme uygun inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmeli; değerlendirme yapılırken uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve mülkiyet uyuşmazlıklarının uygulama kadastrosuna ilişkin davalarda tartışma konusu yapılamayacağı göz önünde bulundurulmalıdır.

İlk Derece ile Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda yazılı şekilde karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme yeterli değildir. Şöyle ki, davacı taraf, uygulama kadastrosu ile taşınmazlar arasındaki sınırın yanlış belirlendiğini, taşınmazlar arasındaki sınırın 100 yılı aşkın bir zamandan beri zeminde mevcut bulunan duvarın olduğunu iddia etmiş, davalılar ise aşamalarda davacıların tesis kadastro sınırlarını aşmak suretiyle hem davalılar adına kayıtlı taşınmaz ile hem de dava dışı Hazine adına kayıtlı olan ve her iki taşınmaza bitişik konumda olan 148 ada 25 parsel (eski 50 parsel) sayılı taşınmazı zeminde birlikte kullandığını savunmuşlardır. Dava konusu taşınmazların uygulama kadastrosu tutanaklarında, ise taşınmazlar arasındaki ara sınır sabit sınır olarak belirtilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince, aşamalarda yapılan keşifler sırasında dinlenen mahalli bilirkişiler, taşınmazlar arasındaki sınırın taş duvar olduğunu beyan etmişlerdir. Hükme esas alınan 22.06.2023 tarihli harita mühendisleri bilirkişi raporunda, taşınmazların tesis kadastrolarına ilişkin ölçü krokilerinde zeminde duvarın bulunmadığını, tesis kadastroları sırasında tersimat, ölçü, hesap ve sınırlandırma hatalarının mevcut olmadığını, uygulama kadastro sonucu tespit edilen sınırların yönetmeliğe uygun olup zemin ile uyumsuz olduğunu, keşif sırasında dinlenen kişilerin beyanlarına göre davacıların iddialarında belirttikleri "duvarın" sabit sınır olarak alınması gerektiğini belirtmişlerdir.

Ne var ki, hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazların tesis tarihine en yakın hava fotoğraflarında taşınmazlar arasında duvarın bulunmadığı ve 148 ada 25 ve 26 parsellerin önceden bir bütün olduğu ve dava konusu taşınmazlar arasında sabit sınır sayılabilecek tonç sınırı olduğu belirtilmesine rağmen "tonç" sınırının ölçü krokisinde mevcut olup olmadığı, taşınmazlar arasında başkaca sabit kabul edilebilecek bir sınırın mevcut olup olmadığı değerlendirilmemiş, rapor içeriğinde tersimat hatası bulunmadığı belirtilmesine rağmen tesis ölçü krokisi ile tesis paftasının kroki üzerinde çakıştırılmamış, davacıya ait taşınmazın tapu kütük sayfasından taşınmaz hakkında "ifraz" olduğu belirtilmesi rağmen bu durum üzerinde durulmamış ve uygulama kadastrosu ile tesis kadastro paftasındaki sınır yerlerindeki çakışmamasına rağmen uygulama kadastrosunda tersimat, ölçü, hesap ve sınırlandırma hatasının olmadığı belirtilerek rapor içerisinde çelişki oluşturulduğu gibi tesis kadastrosundan sonraki yapıldığı anlaşılan duvar sınırına neden itibar edilmesi gerektiği rapor içeriğinde denetime elverişli olacak şekilde açıklanmamıştır.

Hal böyle olunca; doğru sonuca varılabilmesi için İlk Derece Mahkemesince, öncelikle yukarıda belirtilen belge, harita ve fotoğraflardan eksik olanların dosya arasına getirilmesi sağlanmalı, dosya bu şekilde ikmal edildikten sonra da mahallinde harita ya da jeodezi mühendisi sıfatına sahip önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu eliyle yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak bu keşifte, üç kişilik uzman bilirkişi kurulundan; yukarıda belirtilen şekilde inceleme ve araştırma yapılması istenmeli, ayrıca taşınmazların tesis kadastrosu sırasında belirlenen ve kesinleşen sınırlarını ve uygulama kadastrosu sırasında belirlenen sınırlarını bir arada ve farklı renkli kalemlerle gösteren, krokili, denetime elverişli, gerekçeli ve ayrıntılı rapor alınmalı, tesis ve uygulama kadastrosu sınırlarının örtüşmemesi halinde sınır farklılıklarının nedeninin somut şekilde ortaya konulması istenilmeli, ayrıca çekişmeli taşınmazların ara sınırının hangi sınır tipinde belirlenmesi gerektiği, bu kapsamda tesis kadastrosu sırasında sınırlandırma ya da tersimat hatası gibi bir hata yapılıp yapılmadığı hususu üzerinde önemle durulmalı, hata mevcut ise bu hatanın hangi verilerle tespit edildiği denetime elverişli şekilde açıklanmalı ve bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Ayrıca davanın uygulama kadastrosuna itiraz davası olduğu gözetildiğinde mülkiyet aktarımına neden olacak şekilde karar verilemeyeceği, her ne kadar davanın uygulama kadastrosuna itiraz davası olarak açılmış ise de bir tersimat, ölçü veya sınırlandırma hatasının söz konusu olmaması halinde diğer bir anlatımla tesis kadastrosu sonucu oluşan sınırlardan ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmaması durumunda tesis kadastrosu ile oluşan sınırların esas alınması gerekeceği ve davacının iddiasının tesis kadastrosu sırasında mülkiyete ilişkin sınırların yanlış belirlendiği yönünde olacağı yani davacının talebinin mülkiyet talebine ilişkin olacağına göre talebin 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 12/3 üncü maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süreye bağlı olacağı hususları üzerinde de durulmalıdır.

SONUÇ: Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.