"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2017/36 E., 2023/22 K.
KARAR : Davanın reddi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davacı ... ve arkadaşları, müdahil davacı ..., duruşmasız olarak asli müdahil Hazine ve davalı ... İdaresi vekilleri tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 18.02.2025 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü temyiz eden davacı ..., asli müdahil Gayrimenkul Değerler Ticaret AŞ vekili Avukat ..., asli müdahil Hazine vekili Avukat ... ... ile karşı taraftan ... ve müşterekleri vekili Avukat ..., ... vekili Avukat ... katılımıyla duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında Karaca köyü 255, 257 ve 258 parsel sayılı sırasıyla 4.751,35 metrekare, 462,14 metrekare ve 1.588,03 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, tarla niteliğiyle bir bütün halinde atalarından intikalen gelen zamanaşımı zilyetliği nedeniyle; yine, 286, 293, 313, 337, 363, 378, 442, 444 ve 461 parsel sayılı sırasıyla 4241,61 metrekare, 3.814,84 metrekare, 6.577,93 metrekare, 446,34 metrekare, 321,83 metrekare, 1.284,80 metrekare, 3.600,48 metrekare, 703,64 metrekare ve 1.032,35 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, tarla niteliğiyle ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle; 859 parsel sayılı 1.7322,97 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, zeytinlik niteliğiyle ve Eylül 1968 tarihli ve 2 sıra numaralı tapu kaydı ile dava dışı 858 sayılı parsel ile bir bütün olduğundan söz edilerek ... adına tesbit edilmişlerdir.
Karaca köyü, 437 parsel sayılı 1.088,30 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ise, tarla niteliğiyle ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... adına tesbit edilmiştir.
Davacı ... ve ... (Onay), taşınmazların murislerine ait Şubat 1962 tarih ve 1, 2 ve 3 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığı, bir bölümü eski Gelibolu yeni adıyla Çamlı köyü sınırları içinde 373 ilâ 633 parsel sayısıyla tesbit görmüş ise de, Söğüt Çiftliği olarak geçen bölümünün Karaca köyü sınırları içinde kaldığı, tapudaki paydaşların ölümünden sonra davalı gerçek kişi yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşullarının oluşmadığı, kadastro tesbitinin iptali ve tapudaki payları oranında, tapu makileri adına tapuya tescili iddiasıyla dava açmışlardır.
... ve arkadaşları, ... ve arkadaşları tarafından açılan davaya aynı iddia ile katılmışlardır.
... ve ... ise, tapu malikleri mirasçılarından ..., ..., ... ve bunların mirasçısı ... 'nin payını 1991 ilâ 1994 yılları arasında düzenlenen dört adet noter satış vaadi sözleşmesiyle satın aldığı, sözü edilen kişilere düşecek payın ½'şer pay ile adlarına tapuya tescili; Hazine ise, parsellerin etrafı orman ile çevrili orman içi açıklığı olduğundan Hazine adına tescili istemiyle davaya katılmıştır.
Mahkemece; 461 sayılı parselin batısında tapulama dışı bırakılan alanla ilgili davanın ayrılmasına, Karaca köyü 255, 257, 258, 286, 293, 313, 337, 363,437, 442, 444, 461 ve 859 parsel sayılı taşınmazların tesbit gibi tapuya tesciline, Karaca köyü 378 sayılı parselin (A) ile gösterilen 49,76 m² bölümünün kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde kaldığından kadastro dışı bırakılmasına, aynı krokide (B) ile gösterilen bölümün tesbit gibi tapuya tesciline, 859 sayılı parselin beyanlar hanesine 1. derece doğal sit alanında kaldığının yazılmasına, ... ve ...'ın davasında görevsizliğe karar verilmiş, hükmün Hazine, Orman İdaresi ve ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerilmesi;10.12.2013 tarihli ve 2013/6725 Esas, 2013/11403 Karar sayılı ilamı hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamında özetle; "davacılardan ...'nin, 14.10.2010 tarihinde öldüğü, Mahkemece, ...'nin adı geçen mirasçıları davadan ve duruşma gününden haberdar edilmeden tahkikat sona erdirilerek karar verildiği, hukukî dinlenilme hakkının ihlal edildiği bu sebeple ,...'nin tüm mirasçılarına yöntemince tebliğe edilerek, dava hakkında bilgilendirilmeleri ve davacı sıfatıyla davayı takip edebilmelerine olanak tanınması" gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu, davacılar ... ve arkadaşları ile katılan davacı Hazinenin davasının reddine, çekişmeli 437, 286, 293, 313, 378, 255, 257, 258, 363, 442, 444, 461, 337 ve 859 parsel sayılı taşınmazların tesbit gibi tescillerine karar verilmiş, hükmün davacılar ... ve arkadaşları vekili, katılan Hazine vekili ve davalı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; 09.06.2015 tarihli ve 2015/5877 Esas, 2015/5521 Karar sayılı ilamı hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamında özetle; " Orman İdaresi tarafından açılmış bir dava veya usulüne uygun olarak verilen bir asli müdahale dilekçesinin bulunmadığı veya adına tescil edilmiş dava konusu olan taşınmaz olmadığı anlaşıldığından, temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerektiği,dava konusu 859 parsel sayılı taşınmazın yüksek eğimli makilik ve evveliyatının orman sayılan yerlerden olduğu, davacılar ... mirasçıları ve arkadaşlarının dayandığı tapu kapsamında kalsa bile 4785 sayılı Kanun ile Devletleşen ormanlardan olduğu ve 5658 sayılı Kanun uyarınca iadeye tabi bulunmadığından, dayanılan tapu kayıtlarının 859 sayılı parsele ilişkin olarak hukuki kıymetini kaybettiği, 3573 sayılı Kanun uyarınca zeytincilik parselasyon sahasına ayrılarak dağıtıma tâbi tutulduğu ve oluşturulan tapu kaydının 06.09.1968 tarihinde ... ve ... Balcı adına tescil edildiği, daha sonra ikiye ifraz edilerek dava dışı 858 parsel diğer malik ... Balcı'ya, çekişmeli 859 sayılı parsel ise ...'e düştüğü, 06.09.1968 tarihli ve 2 sıra sayılı tapu kaydının genel arazi kadastrosu sırasında da 858 ve 859 sayılı parsellere uygulandığı ve 858 sayılı parsele ilişkin aynı davacı ve katılanlar tarafından açılan davanın, kadastro mahkemesinin 13.07.2009 gün 1991/340-840 sayılı kararı ile reddedildiği ve hükmün Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 13.11.2012 tarihli ve 2011/11381 Esas, 2011/12646 Karar sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği gözönüne alındığında, davalıların dayandığı 06.09.1968 tarihli ve 2 sıra sayılı tapu kaydının çekişmeli taşınmaza ait olduğu anlaşıldığından, 859 parsel sayılı taşınmaza yönelik davacılar ... ve arkadaşları vekili ile Hazine vekilinin bu parsele yönelik temyiz itirazlarının reddi ile bu parsel açısından hükmün onanması gerektiği, 255, 257, 258, 286, 293, 313, 337, 363, 378, 437, 442, 444 ve 461 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazları bakımından ise, dosya kapsamında toplanan delillerin hüküm kurmaya yeterliolmadığı, dava konusu taşınmazların sınırında bulunan taşınmazların varsa tesbitine dayanak tapu kayıtları getirtilerek taşınmazları ne olarak gösterdikleri belirlenmediği, usulüne uygun olarak olaylara dayalı şekilde zilyetlik şartlarının oluşup oluşmadığı araştırılmadığı, çekişmeli 378 parsel sayılı taşınmazın (A)=49,76 m² bölümünün orman kadastro sınırları içinde kaldığı ve özel mülkiyete konu olamayacağı ve mahkemece verilen önceki hükmün davalı gerçek kişiler aleyhine usûlü kazanılmış hak oluşturduğu gözetilmediği, davacılar ... ve arkadaşlarının dayandıkları tapu kayıtlarının uygulamasına ilişkin olarak yapılan araştırma ve inceleme de hüküm kurmaya elverişli olmadığı, çekişmeli taşınmazın, cinsi Mihrişah Valide ... Vakfı olan Hisarönü, Ergöz ve Gelibolu - Söğüt Çiftlik tapuları kapsamında olup olmadığı, bu tapu kayıtları kapsamında ise, geldisi olan Mihrişah Valide ... Vakfının mülk araziden tahsis edilen, sahih ve icareteynli vakıf olup olmadığı, Mart 1290 tarihli 18, 19 ve 20 numaralı çiftlik tapularından paylaşım ve intikal yoluyla oluşan Ağustos 1326 tarihli 2, 3 ve 4 numaralı tapularda malik olarak görülen ... ... kızı ... Hanım'ın kök tapu kaydı maliki ... ... (... ...) Efendi'nin kızı olup olmadığı, tapu kayıtlarının doğru temele dayanıp dayanmadığı , çekişmeli taşınmazın bilinen en eski tarihte kimin tarafından kullanıldığı, kimden kime kaldığı, kadastro mahkemesine aktarılan tescil davasında dayanılan zilyetliğin Medeni Kanunun yürürlüğünden 10 yıl önceye uzanıp uzanmadığı, Arazi Kanunnamesinin 20 ya da 78 nci madde hükümlerinin yürürlükte olup olmadığı ve somut olayda uygulanıp uygulanamayacağı; çiftlik tapu malikleri ile Hisarönü köyünden 79 kişi arasında görülüp kesinleşen Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/333-51 sayılı kararının ve davacıların sunduğu diğer kararların, davanın tarafları için kesin hüküm niteliğinde bulunup bulunmadığı, çekişmeli taşınmazın bu kararların kapsamında kalıp kalmadığının araştırılmadığı, Mahkemece çiftlik tapu kaydına tutunan davacı gerçek kişilerin iddiaları ve sundukları deliller, dayandıkları tapu kayıtları yöntemince uygulanmadığı, tapu kaydı uygulaması yönünden, Kadastro Mahkemesinin 05.04.2001 tarihli ve 1996/11-16 sayılı kararı kesin hüküm olarak kabul edilmiş ve bu dosyadaki tapu uygulamasına dayanılmışsa da, bu karar, o davanın tarafı olan tapu malikleri ... ve paydaşları yönünden 3402 sayılı Kadastro Kanun'un 34 üncü maddesi gereğince kesin hüküm oluştursa da, Kadastro Mahkemesinin sözü edilen 1996/11 Esas sayılı dosyasında taraf olmayan Hazine ve bu dosyanın davacıları olan ve zilyetlikle edinme iddiasında bulunan gerçek kişiler yönünden kesin hüküm oluşturmayacağı, Arazi Kanunnamesinin 78 nci maddesi hükmüne değer verilmesi nedenleriyle, Arazi Kanunnamesinin Medenî Kanuna aykırı düşmeyen hükümlerinin, bu arada konuyla ilgili 20 ve 78 nci maddelerinin yürürlükte olduğunun kabulü ile somut olayda anılan kanun hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının araştırılıp tartışılması gerektiği,mahkemece, tapu kaydının çekişmeli parselleri kapsamadığı, bir an için kapsadığı kabul edilse bile, taşınmazların Medenî Kanunun yürürlüğünden önce tapu malikleri dışındaki kişiler tarafından 10 yıldan fazla süreyle zilyet edilmesi nedeniyle, Arazi Kanunnamesinin 20 ve 78 nci maddeleri gereğince tapu kaydına değer verilemeyeceği kabul edildiğine göre, dayanılan tapu kayıtlarının çekişmeli taşınmaza uyup uymadığı, başka bir anlatımla dava konusu taşınmazın davacılar ve katılan gerçek kişilere ait tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığı konusunda yapılan uygulamanın yetersiz olması bir yana, zilyetliğe dayanan davacı ve önceki zilyetlerin Medenî Kanun'un yürürlüğe girdiği 1926 yılından önce zilyet olup olmadıkları, zilyetlikleri varsa ne zaman ve ne şekilde başladığı, zilyetliğin çekişmesiz, aralıksız, malik sıfatıyla devam edip etmediği konularındaki araştırma ve bu konuda toplanan deliller de hüküm kurmaya yeterli olmadığı, bu nedenle mahkemece; aynı tapu kayıtlarına dayanılarak açılan bir çok davadan, muteriz davacılar ... mirasçıları ve arkadaşlarının dayandığı delillerin eksiksiz olarak toplandığı aynı nitelikteki dava dosyalarından birisi kılavuz dosya seçilerek; tapu kayıtlarının uygulanması,bu tapu kayıtlarının revizyon gördüğü ya da hükmen bu tapuların uyduğu belirlenen kadastro parselleri, gerekirse mahkemedeki tüm dosyalar ve tapu sicile devredilmiş tüm dosyalar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle saptanması, Vakıf Taşınmazları ve Vakıf Hukuku Konusunda uzman bilirkişiler belirlenip, dosyadaki tarafların tutunduğu mülknameden başlanarak tüm kayıtlar ve belgeler incelettirilmeli, Mihrişah Valide ... Vakfının mülk araziden tahsis suretiyle edinilip edinilmediği, sahih vakıflardan olup olmadığı yönünde rapor düzenlettirilmesi,çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere ait, en eski tarihlisinden en yeni tarihte düzenlenen memleket haritaları dahil, yöreye ait tüm memleket haritaları ile hava fotoğraflarının dosyasına eklenmesi, tapu kaydının 3402 sayılı Kanun'un 20 ve 21 nci maddeleri hükmüne göre, sabit sınırlarla bağlantısı kesilmemek suretiyle, bu sınırlardan başlanarak, genel kadastroda revizyon gördüğü, çiftlik tapu sahipleri adına kesinleşen parseller de dikkate alınmak suretiyle uygulanarak, kayıtların yüzölçümüyle kapsadığı alanlar tereddüte yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi, tapu kaydının yüzölçümüyle kapsadığı alanlar içinde kalıp 4785 sayılı Kanun hükümlerine göre devletleştirilen orman alanları belirlenmesi, devletleşen orman alanları var ise,bu alanlarının yüzölçümü, tapu kayıtlarının yüzölçümünden düşüldükten sonra, artan bölümün tarım alanları ve yerleşim alanları için hüküm ifade edeceği, başka deyişle birbirlerine sınır olduğu ve toplam 14000 dönüm yüzölçümünde olduğu anlaşılan bu üç tapu kaydının yüzölçümüyle kapsadıkları alan içinde kalan ormanların devletleştirme kapsamında olduğu gözönünde bulundurularak, devletleştirilen orman alanının yüzölçümü, tapu kaydı miktarından düşüldükten sonra, kalan miktarın bir bütün halinde çiftliğin tapu kaydı kapsamındaki diğer araziler olabileceği düşünülerek muteriz davacıların tapu kayıtlarının kapsamının belirlenmesi, anlatılan şekilde yapılacak uygulama ve değerlendirme sonucunda, dava konusu taşınmazların, muteriz davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı ile kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde kalması ve nitelik yitirdiği gerekçesiyle orman sınırı dışına çıkarıldığının belirlenmesi halinde, 1744 sayılı Kanun ile değişik 2 nci madde ile mi yoksa 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde çalışması ile mi dışarı çıkarıldığı belirlenerek, dayanılan tapu kaydı malikleri adına mı yoksa Hazine adına mı orman sınırı dışına çıkarıldığının tesbit edilmesi, Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığının belirlenmesi halinde ise, bu neviden taşınmazların 6831 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunla eklenen ek madde 10 uyarınca orman sınırları dışına çıkarılma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemeyeceğinden, niteliği belirlenmek suretiyle Hazine adına tesciline karar verilmesi,şayet, dava konusu taşınmazların davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı içinde kaldığı ve orman tahdidi dışında olduğu belirlendiği takdirde; kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme iddiasında bulunan davalı gerçek kişi ile tapu kaydına tutunan davacı gerçek kişilerin tanıkları ve yerel bilirkişiler taşınmaz başında dinlenip, zilyetliğin kiracı ya da malik sıfatıyla olup olmadığı, Medenî Kanunun yürürlüğünden en az 10 yıl öncesine dayanan zilyetlik olup olmadığı, varsa zilyetliğin başlangıcının ne şekilde hatırlandığı veya kendilerine bu bilgilerin ne şekilde aktarıldığı sorulup, somut olaylara dayalı yeterli ve kesin yanıtların alınması, tarafların dayandıkları deliller ile özellikle Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/333 Esas, 1994/51 Karar ve Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/104 Esas ve 1961/25 Karar sayılı kararları ile 1989/103 Esas sayılı dava dosyası krokileri yerine uygulanması, çiftlik ve tapu sahipleri tarafından sunulan kiralamaya ilişkin 1940 yılından sonra noterde düzenlenen taahhüt senetleri kendilerine okunarak, bu belgelerde söz edilen kişi ve taşınmazlar ile çekişmeli taşınmazın ve taşınmaza zilyet olanın ilgisinin olup olmadığı hususundaki bilgilerinin sorulması, değerlendirme sonucunda, dava konusu taşınmazın davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı ve orman tahdidi dışında kaldığı belirlendiği ya da tapu kaydı kapsamında kalmakla birlikte tapu kaydının, davalı yararına hukuki kıymetini kaybettiği kabul edildiği takdirde ise, kazandırıcı zamanaşımı koşullarının oluşması nedeniyle davalı gerçek kişiler adına tesbit gibi tesciline karar verilmesi, bu karar verilirken 378 parselin (A)=49,76 m² bölümüne ilişkin olarak orman sınırları içinde kaldığından davalılar aleyhine önceki hükmün usulü kazınılmış hak oluşturduğu gözetilerek hüküm kurulması" gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu ;dosya kapsamında toplanan delillerin hüküm kurmaya yeterliolmadığı, dava konusu taşınmazların sınırında bulunan taşınmazların varsa tesbitine dayanak tapu kayıtları getirtilerek taşınmazları ne olarak gösterdikleri belirlenmediği, usulüne uygun olarak olaylara dayalı şekilde zilyetlik şartlarının oluşup oluşmadığı araştırılmadığı, çekişmeli 378 parsel sayılı taşınmazın (A)=49,76 m² bölümünün orman kadastro sınırları içinde kaldığı ve özel mülkiyete konu olamayacağı ve mahkemece verilen önceki hükmün davalı gerçek kişiler aleyhine usûlü kazanılmış hak oluşturduğu gözetilmediği, davacılar ... ve arkadaşlarının dayandıkları tapu kayıtlarının uygulamasına ilişkin olarak yapılan araştırma ve inceleme de hüküm kurmaya elverişli olmadığı, çekişmeli taşınmazın, cinsi Mihrişah Valide ... Vakfı olan Hisarönü, Ergöz ve Gelibolu - Söğüt Çiftlik tapuları kapsamında olup olmadığı, bu tapu kayıtları kapsamında ise, geldisi olan Mihrişah Valide ... Vakfının mülk araziden tahsis edilen, sahih ve icareteynli vakıf olup olmadığı, Mart 1290 tarihli ve 18, 19 ve 20 numaralı çiftlik tapularından paylaşım ve intikal yoluyla oluşan Ağustos 1326 tarihli 2, 3 ve 4 numaralı tapularda malik olarak görülen ... ... kızı ... Hanım'ın kök tapu kaydı maliki ... ... (... ...) Efendi'nin kızı olup olmadığı, tapu kayıtlarının doğru temele dayanıp dayanmadığı, çekişmeli taşınmazın bilinen en eski tarihte kimin tarafından kullanıldığı, kimden kime kaldığı, kadastro mahkemesine aktarılan tescil davasında dayanılan zilyetliğin Medeni Kanunun yürürlüğünden 10 yıl önceye uzanıp uzanmadığı, Arazi Kanunnamesinin 20 ya da 78 nci madde hükümlerinin yürürlükte olup olmadığı ve somut olayda uygulanıp uygulanamayacağı; çiftlik tapu malikleri ile Hisarönü köyünden 79 kişi arasında görülüp kesinleşen Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/333-51 sayılı kararının ve davacıların sunduğu diğer kararların, davanın tarafları için kesin hüküm niteliğinde bulunup bulunmadığı, çekişmeli taşınmazın bu kararların kapsamında kalıp kalmadığının araştırılmadığı,mahkemece çiftlik tapu kaydına tutunan davacı gerçek kişilerin iddiaları ve sundukları deliller, dayandıkları tapu kayıtları yöntemince uygulanmadığı, tapu kaydı uygulaması yönünden, Kadastro Mahkemesinin 05.04.2001 tarihli ve 1996/11-16 sayılı kararı kesin hüküm olarak kabul edilmiş ve bu dosyadaki tapu uygulamasına dayanılmışsa da, bu karar, o davanın tarafı olan tapu malikleri ... ve paydaşları yönünden Kadastro Kanun'un 34 üncü maddesi gereğince kesin hüküm oluştursa da, Kadastro Mahkemesinin sözü edilen 1996/11 Esas sayılı dosyasında taraf olmayan Hazine ve bu dosyanın davacıları olan ve zilyetlikle edinme iddiasında bulunan gerçek kişiler yönünden kesin hüküm oluşturmayacağı, Arazi Kanunnamesinin 78 nci maddesi hükmüne değer verilmesi nedenleriyle, Arazi Kanunnamesinin Medenî Kanuna aykırı düşmeyen hükümlerinin, bu arada konuyla ilgili 20 ve 78 nci maddelerinin yürürlükte olduğunun kabulü ile somut olayda anılan kanun hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının araştırılıp tartışılması gerektiği,mahkemece, tapu kaydının çekişmeli parselleri kapsamadığı, bir an için kapsadığı kabul edilse bile, taşınmazların Medenî Kanunun yürürlüğünden önce tapu malikleri dışındaki kişiler tarafından 10 yıldan fazla süreyle zilyet edilmesi nedeniyle, Arazi Kanunnamesinin 20 ve 78 nci maddeleri gereğince tapu kaydına değer verilemeyeceği kabul edildiğine göre, dayanılan tapu kayıtlarının çekişmeli taşınmaza uyup uymadığı, başka bir anlatımla dava konusu taşınmazın davacılar ve katılan gerçek kişilere ait tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığı konusunda yapılan uygulamanın yetersiz olması bir yana, zilyetliğe dayanan davacı ve önceki zilyetlerin Medenî Kanunun yürürlüğe girdiği 1926 yılından önce zilyet olup olmadıkları, zilyetlikleri varsa ne zaman ve ne şekilde başladığı, zilyetliğin çekişmesiz, aralıksız, malik sıfatıyla devam edip etmediği konularındaki araştırma ve bu konuda toplanan deliller de hüküm kurmaya yeterli olmadığı, bu nedenle mahkemece; aynı tapu kayıtlarına dayanılarak açılan bir çok davadan , muteriz davacılar ... mirasçıları ve arkadaşlarının dayandığı delillerin eksiksiz olarak toplandığı aynı nitelikteki dava dosyalarından birisi kılavuz dosya seçilerek; tapu kayıtlarının uygulanması,bu tapu kayıtlarının revizyon gördüğü ya da hükmen bu tapuların uyduğu belirlenen kadastro parselleri, gerekirse mahkemedeki tüm dosyalar ve tapu sicile devredilmiş tüm dosyalar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle saptanması, Vakıf Taşınmazları ve Vakıf Hukuku Konusunda uzman bilirkişiler belirlenip, dosyadaki tarafların tutunduğu mülknameden başlanarak tüm kayıtlar ve belgeler incelettirilmeli, Mihrişah Valide ... Vakfının mülk araziden tahsis suretiyle edinilip edinilmediği, sahih vakıflardan olup olmadığı yönünde rapor düzenlettirilmesi,çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere ait, en eski tarihlisinden en yeni tarihte düzenlenen memleket haritaları dahil, yöreye ait tüm memleket haritaları ile hava fotoğraflarının dosyasına eklenmesi, tapu kaydının 3402 sayılı Kanun'un 20 ve 21 inci maddeleri hükmüne göre, sabit sınırlarla bağlantısı kesilmemek suretiyle, bu sınırlardan başlanarak, genel kadastroda revizyon gördüğü, çiftlik tapu sahipleri adına kesinleşen parseller de dikkate alınmak suretiyle uygulanarak, kayıtların yüzölçümüyle kapsadığı alanlar tereddüte yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi, tapu kaydının yüzölçümüyle kapsadığı alanlar içinde kalıp 4785 sayılı Kanun hükümlerine göre devletleştirilen orman alanları belirlenmesi, devletleşen orman alanları var ise,bu alanlarının yüzölçümü, tapu kayıtlarının yüzölçümünden düşüldükten sonra, artan bölümün tarım alanları ve yerleşim alanları için hüküm ifade edeceği, başka deyişle birbirlerine sınır olduğu ve toplam 14000 dönüm yüzölçümünde olduğu anlaşılan bu üç tapu kaydının yüzölçümüyle kapsadıkları alan içinde kalan ormanların devletleştirme kapsamında olduğu gözönünde bulundurularak, devletleştirilen orman alanının yüzölçümü, tapu kaydı miktarından düşüldükten sonra, kalan miktarın bir bütün halinde çiftliğin tapu kaydı kapsamındaki diğer araziler olabileceği düşünülerek muteriz davacıların tapu kayıtlarının kapsamının belirlenmesi, anlatılan şekilde yapılacak uygulama ve değerlendirme sonucunda, dava konusu taşınmazların, muteriz davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı ile kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde kalması ve nitelik yitirdiği gerekçesiyle orman sınırı dışına çıkarıldığının belirlenmesi halinde, 1744 sayılı Kanun ile değişik 2 nci madde ile mi yoksa 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde çalışması ile mi dışarı çıkarıldığı belirlenerek, dayanılan tapu kaydı malikleri adına mı yoksa Hazine adına mı orman sınırı dışına çıkarıldığının tesbit edilmesi, Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığının belirlenmesi halinde ise, bu neviden taşınmazların 6831 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunla eklenen ek madde 10 uyarınca orman sınırları dışına çıkarılma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemeyeceğinden, niteliği belirlenmek suretiyle Hazine adına tesciline karar verilmesi,şayet, dava konusu taşınmazların davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı içinde kaldığı ve orman tahdidi dışında olduğu belirlendiği takdirde; kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme iddiasında bulunan davalı gerçek kişi ile tapu kaydına tutunan davacı gerçek kişilerin tanıkları ve yerel bilirkişiler taşınmaz başında dinlenip, zilyetliğin kiracı ya da malik sıfatıyla olup olmadığı, Medenî Kanunun yürürlüğünden en az 10 yıl öncesine dayanan zilyetlik olup olmadığı, varsa zilyetliğin başlangıcının ne şekilde hatırlandığı veya kendilerine bu bilgilerin ne şekilde aktarıldığı sorulup, somut olaylara dayalı yeterli ve kesin yanıtların alınması, tarafların dayandıkları deliller ile özellikle Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/333 Esas, 1994/51 Karar ve Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/104 Esas, 1961/25 Karar sayılı kararları ile 1989/103 Esas sayılı dava dosyası krokileri yerine uygulanması, çiftlik ve tapu sahipleri tarafından sunulan kiralamaya ilişkin 1940 yılından sonra noterde düzenlenen taahhüt senetleri kendilerine okunarak, bu belgelerde söz edilen kişi ve taşınmazlar ile çekişmeli taşınmazın ve taşınmaza zilyet olanın ilgisinin olup olmadığı hususundaki bilgilerinin sorulması, değerlendirme sonucunda, dava konusu taşınmazın davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı ve orman tahdidi dışında kaldığı belirlendiği ya da tapu kaydı kapsamında kalmakla birlikte tapu kaydının, davalı yararına hukuki kıymetini kaybettiği kabul edildiği takdirde ise, kazandırıcı zamanaşımı koşullarının oluşması nedeniyle davalı gerçek kişiler adına tesbit gibi tesciline karar verilmesi, bu karar verilirken 378 parselin (A)=49,76 m² bölümüne ilişkin olarak orman sınırları içinde kaldığından davalılar aleyhine önceki hükmün usulü kazanılmış hak oluşturduğu gözetilerek hüküm kurulması" gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu; dava konusu 859 parsele ilişkin verilen hüküm Yargıtay (Kapatılan) 20.Hukuk Dairesinin 2015/5877 Esas, 2015/5521 Karar sayılı kararı ile onandığı ve kesinleştiği anlaşıldığından bu parsele yönelik yeniden karar tesisine yer olmadığına, Davacılar ... ve arkadaşları ile Müdahil Davacı Hazinenin davasının ve diğer davacıların davasının reddi ile;
Muğla ili Marmaris ilçesi Karaca köyünde bulunan davaya konu 437, 286, 293, 313, 378, 255, 257, 258, 363, 442, 444, 461, 337 parsel sayılı taşınmazların kadastro komisyon tutanaklarındaki tespit gibi tapuya tescillerine, müdahil davacılar ... ve ..., müdahil davacı ... ve müdahil davacı ... AŞ'nin davasının görevsizlik nedeniyle reddine, 859 parsele yönelik hüküm kesinleştiğinden yeniden hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacılar ... ve arkadaşları, asli müdahil Hazine, davalı ... İdaresi, asli müdahil Gayrimenkul Değerler AŞ tarafından temyiz edilmiştir.
1. Davalı ... İdaresinin temyiz itirazları bakımından;
Orman İdaresi tarafından açılmış bir dava veya usulüne uygun olarak verilen bir asli müdahale dilekçesinin bulunmadığı veya adına tescil edilmiş dava konusu olan taşınmaz olmadığı anlaşıldığından, temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2. Davacılar ... ve arkadaşları ileasli müdahil Gayrımenkul Değerler Ticaret AŞ'nin temyiz itirazları bakımından;
Davacılar ... ve arkadaşları, çekişmeli taşınmazın Hisarönü mevkiinde kain 4000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarihli ve 9/18 defter varak sayılı, sınırları “Mezar Gediği”, “Kırvasilbeli”, “Dikilitaş” ve “Löngöz Çiftliği” olan, Ergös (Ergöz/Öküz/ Löngöz) mevkiinde kain 3000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/19 defter varak sayılı, sınırları “Mezar Gediği”, “İnbükü”, “Dikilitaş”, “Gülenya Beli” ve “Löngöz Çiftliği” olan, Gelibolu Maa Söğüt Çiftliği mevkiinde kain 7000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarih 9/20 defter varak sayılı, sınırları “Kocaalan Dağı ve Balan Dağı”, ”Taşbük”, “Löngöz”, “Gökbel”, “Karadağ”, “Mezar Gediği” ve “Çilecik Gediği” olan üç adet kök tapu kayıtları ile bu kayıtlardan gelme Ağustos 1326 tarih 2, 3 ve 4 numaralı ve Şubat 1962 tarih 1, 2 ve 3 numaraları tapu kayıtları kapsamında kaldığını ileri sürerek dava açmışlar, davalı taraf ise kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanmaktadır.
Davacı ... ve arkadaşlarının dayandığı Mart 1290 tarihli ve 20 sayılı tapudan gelen Şubat 1962 tarihli ve 1 sayılı 7000 dönüm yüzölçümlü Gelibolu maa Söğüt mevkili çiftlik tapusunun, Çamlı Köyünde yapılan kadastro çalışmasında 373 ilâ 633 sayılı parsellere revizyon gördüğü, temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemizde bulunan aynı bölgeye ilişkin dava dosyalarından anlaşılmaktadır. Bu dava dosyalarında bulunan bir kısım kadastro tespit tutanaklarının edinme sütununda, tapu kaydının kuzey hududuna denk gelen Çilecik Gediği ve Taşbükü İskelesi hudutlarından çizgi çekilmek suretiyle güneyde kalan bölümlerin tapu kaydı kapsamında kalan yerler olduğu belirtilerek kadastro çalışması sırasında 373 ila 633 parsellere revizyonunun yapıldığı, hattın kuzeyinde kalan taşınmazların ise çiftlik tapusu kapsamı dışında kaldığı kabul edilerek, başkaca nedenlere dayalı olarak (kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ya da başkaca tapu kayıtları) tespitlerin yapıldığı belirtilmektedir.
Mahkemece kılavuz dosya kabul edilen 2014/26 Esas sayılı dava dosyasında, Çamlı köyünün kadastro sonucu oluşan tapu kütükleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesine göre; 758.45, 25 metrekare tapulama ya da komisyon kararı ile tapu malikleri adına kesinleşen yerler ile 1.228.606,67 metrekare hükmen tapu malikleri adına kesinleşen yerler olmak üzere toplam 1.987.033,92 metrekare yüzölçümündeki çok sayıda taşınmazın çiftlik tapu malikleri adına tescil edildiği, 5 kişilik fen bilirkişi raporunda da, tapu malikleri adına tespit edilen ve hükmen ya da dava açılmaksızın kesinleşen bu parsellerin dış sınırları esas alınarak ve doğrusal olarak birleştirilmek suretiyle kapsam tayin edilmesi halinde bu sahanın 6.454.610 metrekare olduğu, tapu kaydı miktarı olan (7000 dönüm = 6.395.240 metrekare) ile uyumlu olduğu ve kayıt miktarına göre eksiği bulunmadığı (devletleştirilen orman alanı düşülmeksizin) bildirilmiştir.
Mahkemenin 2014/26 Esas sayılı dosyanın konusunu her ne kadar Hisarönü köyünde yapılan kadastro sonucu tespit tutanağı düzenlenmiş taşınmaz oluştursa da, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda, 2014/26 Esas sayılı dosyanın kılavuz dosya seçilerek, davacıların dayandıkları üç çiftlik tapusunun kapsamının belirlenmesi için keşif yapıldığı, “Gelibolu maa Söğüt Çiftlik” tapusunun da keşifte uygulandığı, keşif sonucunda 5 fen bilirkişisi tarafından düzenlenen rapor ve ekinde düzenlenen haritalarda, tapunun sınırlarında okunan; “Kocaalan”, “Belan Dağı”, “Taşbükü”, “Löngöz Çiftliği”, “Çilecik Gediği”, “Günbel (Gökbel)”, “Karadağ”, “Mezargediği” sınırlarının gösterildiği, her bir sınırın kendi içinde geniş alanlar içeren mevkii, dağ isimleri olduğu, bozma ilamında da belirtildiği üzere bu sınırların gayri sabit hudutlu olup, tapu kaydının miktarıyla geçerli olacak şekilde kapsam tayin edilmesi gerektiği ve diğer çiftlik tapularında da olduğu üzere bu tapu kaydının da birbiriyle kesişmeyen hudutlarının bulunduğu tartışmasız ise de, bu sınırlar kapsamında kalan Çamlı köyü kadastro çalışma alanında, tapu malikleri adına tespit edilen, dava açılmaksızın ya da hükmen kesinleşen taşınmazların bulunduğu dikkate alındığında, tapu kaydının kapsamının da bu taşınmazların oluşturduğu alan olarak değerlendirilmesi gerektiği, 5 kişilik fen bilirkişi heyetince hazırlanan asıl rapor, ya da fen bilirkişilerince ayrı ayrı hazırlanan 3 ayrı ek raporda da bu şekilde kapsam tayin edilmeye çalışıldığı, bu şekilde yapılan kapsam tayini Dairemizce de uygun bulunmakla birlikte, tapu kaydının kapsadığı alanın yüzölçümünün belirlenmesi noktasında fen bilirkişi heyetince hataya düşüldüğü kanaatine varılmıştır.
Şöyle ki; “Gelibolu maa Söğüt” çiftlik tapusu 7000 dönüm = 6.395.240 metrekare yüzölçümünde olup bu tapu kapsamındaki 1311 dekar 300 metrekare yerin orman sayılan ve Devletleştirilen, iadeye tabi olmayan alan olarak belirlenmiş olması ve okaliptus fidanlığı olarak 1946 yılında 36.760 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın kamulaştırma işleminin yapılması nedeniyle, bu miktarlarında tapu kaydının yüzölçümünden düşülmesi suretiyle kapsam tayininde esas alınacak miktarının belirlenmesi ve bundan sonra, çiftlik tapu malikleri adına tespit ve tescil edilen (dava açılmaksızın ya da hükmen kesinleşen) taşınmazların dış sınırları esas alınmak suretiyle kaydın arada bağlantı kesilmeksizin kapsam tayin edilmesi gerektiği gözden kaçırılmıştır.
Bu durum karşısında; harita mühendisleri kurulunca, çiftlik tapusu malikleri adına tescil edilmiş bulunan taşınmazlar en kuzeyden başlanmak suretiyle dıştan çevreleyecek şekilde, yukarıda belirtilen Devletleştirilen ve kamulaştırılan alanlarda gözetilmek suretiyle kaydın kapsamının tereddütsüz belirlenmesi gerektiği Dairemizce kabul edilmiştir.
Eldeki dosya kapsamına gelince; çekişmeli taşınmazların Karaca köyünde bulunduğu, davacılar ... ve arkadaşlarının dayandıkları “Gelibolu maa Söğüt” mevkili çiftlik tapu kayıtlarının sınırlarının tamamının gayri sabit hudutlu olup bu sınırların geniş alanları ifade ettikleri gibi, bu sınırlar arasında kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunduğu, çekişmeli taşınmazların da ancak her biri geniş alan içeren sınırlarda hayali bir nokta alınmak suretiyle ve yine hayali düz çizgilerle sınırlarının birleştirilebilen alanda kaldığı, bu hayali çizgilerle birleştirilen alanın tapu kayıtlarının miktarının 20 katından çok daha fazla bir alanı kapsadığı, dava konusu taşınmazların davacıların dayandıkları diğer çiftlik tapularının sınırları itibarıyla belirlenen kapsamı dışında bulunduğu, tapu malikleri adına Karaca köyünde adlarına tespit ve tescil edilen taşınmaz olmadığı, Çamlı köyü kadastro çalışma alanında ise, tapu malikleri adına tespit edilen, dava açılmaksızın ya da hükmen kesinleşen taşınmazların bulunduğu dikkate alındığında, “Gelibolu maa Söğüt” mevkili çiftlik tapu kaydının kapsamının da Çamlı köyünde bulunan bu taşınmazların oluşturduğu alan olarak değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Diğer bir anlatımla; miktarıyla geçerli bu tapu kaydına, miktarı itibarıyla kapsam tayin edilirken yukarıda da işaret edildiği üzere Çamlı köyünde çalışma alanında çiftlik tapu malikleri adına tespit ve tescil edilen (dava açılmaksızın ya da hükmen kesinleşen) taşınmazların kuzeyden başlayarak ve taşınmazların dış sınırları esas alınmak suretiyle arada bağlantı kesilmeksizin kapsam tayin edildiğinde, Çamlı köyü ile Karaca köyü birbirinden bağımsız ve köy tarım arazileri arasında ormanlar, tepeler, bulunduğuna göre aynı tapu kaydına dayalı olarak iki ayrı köyde iki ayrı kapsam tayin edilmesi hukuken mümkün bulunmamaktadır. Bu durumda; Mahkemece, Karaca köyünde bulunan dava konusu taşınmazlar hakkında ... ve arkadaşlarının davasının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
3. Asli müdahil Hazine vekilinin dava konusu 437, 286, 293, 313, 255, 257, 258, 363, 442, 444, 461, 337 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazları bakımından;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyulan bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, mevcut deliller takdir edilerek karar verildiğine, uygulanması gereken hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığına, bozmaya uyulmakla taraflar lehine ve aleyhine kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça imkan olmadığı gibi 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de var olmadığına göre, İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçeler dikkate alındığında temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup asli müdahil Hazinenin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden hükmün bu parseller açısından ONANMASINA,
4. Asli müdahil Hazinenin 378 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazları bakımından;
Mahkemece dava konusu 378 parselin bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen kısmının kesinleşen orman sınırı dışında ve orman sayılmayan yerlerden olduğu belirlenerek davalılar adına tesciline karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak taşınmazın (A) harfli kısmı açısından; Mahkemenin 25.10.2010 tarihli ve 1991/357 Esas, 2010/832 Karar sayılı ilamında; "Karaca köyü 378 sayılı parselin (A) harfi ile gösterilen 49,76 metrekare bölümünün kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde kaldığından kadastro dışı bırakılmasına, aynı krokide (B) harfi ile gösterilen bölümün tesbit gibi tapuya tesciline" karar verilmiş, bu kararın bozulması üzerine (A) harfli kısma yönelik temyiz itirazı bulunmamaktadır) 14.01.2015 tarihli ve 2014/18 Esas, 2015/10 Karar sayılı ikinci ilamla taşınmazın tamamının tespit gibi tesciline karar verilmiştir.
Bu hükmün taraflarca temyiz edilmesi üzerine; hüküm araştırmaya yönelik bozulurken,çekişmeli 378 parsel sayılı taşınmazın (A)=49,76 m² bölümünün orman kadastro sınırları içinde kaldığı ve özel mülkiyete konu olamayacağı ve Mahkemece verilen önceki hükmün davalı gerçek kişiler aleyhine usulü kazanılmış hak oluşturduğunun gözetilmesi gereğine değinilmiş, Mahkemece bu bozma ilamına uyulduğu halde; "ilk hükümde parselin (A) ile gösterilen kısmının Orman niteliğiyle tescil harici bırakılmasına karar verilmiş ve bu ilk hükmü davalılar temyiz etmemişse de; incelenen dosya kapsamına göre orman yönetimi tarafından açılmış bir dava ve usulüne uygun katılma olmadığı gibi az yukarıda açıklandığı üzere Kadastro Kanun'un 30/2 maddesi uyarınca Mahkemenin resen malik tespit etme durumu da bulunmadığı, dolayısıyla verilen bu ilk hükümdeki (A) ile gösterilen kısma ilişkin bölümün maddi hataya dayalı olarak verildiğinin kabulü gerektiği, Yargıtay kararlarında vurguladığı üzere maddi hataya dayalı kararlar, usuli müktesep hakkın istisnasını teşkil etmekte olup, mevcut durumda önceki tarihli mahkeme kararının ilgili belirtilen kısmının maddi hataya dayanmış olduğu anlaşıldığından davalılar aleyhine usuli kazanılmış hak olarak da değerlendirilmesinin hakkaniyete uygun ve doğru olmayacağı" gerekçesi ile davanın reddi ve tespit gibi davalılar lehine tesciline karar verilmiştir.
Asli müdahil Hazine yargılama sırasında davaya katılarak, dava konusu taşınmazların orman vasfında olduğunu ileri sürdüğünden, Mahkemece bu doğrultuda ilk hükümde, 378 parsel sayılı taşınmazın kesinleşen orman sınırı içinde kalan (A) harfli kısım açısından orman olarak tescil harici bırakılmasına karar verildiği, bu hükmün davalılarca (A) harfli kısım için temyiz edilmeyerek kesinleştiği, temyize konu kararın gerekçesinde yazan " dava konusu taşınmazın malik hanesinin açık olmaması ve orman idaresinin de bir davasının bulunmadığından usuli kazanılmış hak oluşmayacağı, Yargıtay bozma ilamında yazılan bu hususun maddi hataya dayalı olduğu" yönündeki değerlendirmenin doğru olmadığı, bu değerlendirme yapılırken Hazinenin asli müdahil sıfatıyla davaya katıldığı hususun gözden kaçırılması olduğu anlaşıldığından, asli müdahil Hazinenin temyiz itirazların 378 parselin (A) kısmı için kabulü ile hükmün bu parsel açısından bozulmasına karar verilmek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle;
Davalı ... İdaresinin, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle;
Davacılar ... ve arkadaşları ile asli müdahil Gayrımenkul Değerler Ticaret AŞ vekillerinin temyiz itirazlarının reddine;
(3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asli müdahil Hazine vekilinin dava konusu 437, 286, 293, 313, 255, 257, 258, 363, 442, 444, 461, 337 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarInın reddi ile hükmün bu parseller açısından ONANMASINA,
(4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asli müdahil Hazine vekilinin 378 parsele yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bu parsel açısından BOZULMASINA,
Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 28.000,00 TL avukatlık ücretinin davacılar ... ve arkadaşları ile Gayrimenkul Değerler Ticaret AŞ'den alınarak duruşmada kendisini vekille temsil eden asli müdahil Hazineye verilmesine,
269,85 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 345,55 TL'nin temyiz edenler davacı ... ve asli müdahil Gayrimenkul Değerler AŞ' den ayrı ayrı alınmasına,
1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
18.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
M U H A L E F E T Ş E R H İ
Kararı temyiz eden tapu malikleri; veya halefleri dava konusu taşınmazın bulunduğu yerlere ait üç adet tapu kayıtlarının olduğunu, tapu kaydı olan yerde zilyetliğe üstünlük verilemeyeceğini, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarına dayanılarak kendi adlarına tesciline karar verilmesini istediklerini, daha önce Mahkemece tapu kayıtlarına dayanan davacıların tapu kayıtlarının hukuki geçerliliğini yitirdiği ve uygulama kabiliyeti bulunmadığı gerekçesi ile davalarının reddine karar verildiği, tapuya dayanan davacılar tarafından reddedilen kararların temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16 ve 20. Hukuk Dairelerince tapuya dayanan davacıların dayanak tapu kayıtlarının hukuken geçerli olduğu ve uygulanması gerektiği gerekçesiyle kararların lehlerine bozulduğu, bozma üzerine Mahkeme Hâkimince önceki kararda direnildiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca takriben 20 adet dosyada tapuya dayanan davacıların tapu kayıtlarının hukuken geçerli olduğu ve uygulanması gerektiği gerekçesiyle direnme kararlarının bozulduğu, dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde zilyetler tarafından tapu maliklerine karşı Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan dayanak tapu kayıtlarının geçersiz olduğuna ilişkin davanın reddedilerek kesinleştiği, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde davacılara ait bir kısım yerin kamulaştırıldığı, kamulaştırma bedelinin ödendiği, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde zilyetler tarafından tapu maliklerinden bedeli ödenerek bir çok yerin satın alındığı, satın alınmaya çalışıldığı veya kiralanmak istendiği, Çamlı Mahallesindeki taşınmazlara revizyon görerek bir kısım parsellerin tapu malikleri adına kesinleştiği, revizyon gören tapu kaydının iki sınırı ile Hisarönü’nü kapsayan tapu kaydının iki sınırının aynı olduğu, dolayısı ile diğer tapu kayıtlarının da hukuken geçerli olduğu, bazı davalar da tapu malikleri adına tesciline karar verilen dosyaların (örn.2022/8001 Esas) Dairemizce onandığı ve tapuya dayanan davacıların, tapu kayıtlarının hukuken geçerli olduğuna değer verilmesi gerektiği, Mahkemece yeniden taşınmazların başında keşif yapılarak taşınmazların sınırlarının belirlenerek davacıların tapusunun kapsamında kalan yerlerin tapu malikleri, ırsi veya akdi halefleri adına yazılması gerektiği kanaatinde olduğumdan kararın bozulması gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.