Logo

8. Hukuk Dairesi2024/3304 E. 2024/7357 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Uygulama kadastrosu sonucunda davalı adına kayıtlı taşınmazın yüzölçümünün artması nedeniyle Hazine adına tespit edilen taşınmaza eklenmesi gerektiği iddiasıyla açılan uygulama kadastrosu tespitine itiraz davasında, fiili kullanım sınırının mı yoksa tesis kadastrosu sınırlarının mı esas alınacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Uygulama kadastrosunda fiili kullanım sınırının değil, teknik belgelerinde hata yoksa tesis kadastrosu sınırlarının esas alınması gerektiği, tesis kadastrosu ile uygulama kadastrosu arasında sabit kabul edilebilecek bir sınırın bulunmadığı ve teknik belgelerde de hata olmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2153 E., 2023/1313 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ : Elazığ Kadastro Mahkemesi

SAYISI : 2022/12 E., 2022/108 K.

Taraflar arasındaki uygulama kadastrosu tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının, davacı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Elazığ ili Merkez ilçesi Harmantepe köyü çalışma alanında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22/2-a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu sonucunda, tapuda davalı adına kayıtlı bulunan eski 533 parsel sayılı 2.750 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 122 ada 110 parsel numarasıyla 3.977,26 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir.

Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde; uygulama kadastrosu sırasında tescil harici alandan ekleme yapılarak davalıya ait taşınmazın yüzölçümünün arttığını, bu miktarın Hazine adına ham toprak vasfıyla tespiti yapılan 122 ada 105 parsel sayılı taşınmaza eklenmesi gerektiğini ileri sürerek, eski hale getirilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; "... dava dilekçesi, kadastro tutanakları, tapu kayıtları, altlık teşkil eden belgeler, keşif, mahalli ve tespit bilirkişi beyanı, jeodezi, ziraat, jeoloji ve fen bilirkişi heyeti ve tüm dosya kapsamının yapılan incelemesinde, dava konusu taşınmazın yenileme çalışmalarında çalışmaya esas teşkil edecek ilgili tüm belge ve bilgilerin toplandığı, mahallinde 20/06/2022 tarihinde keşif yapıldığı, dava konusu taşınmazın bulunduğu köyde ilk tesis kadastrosunun 1973 yılında tamamlandığı, dava konusu 122 ada 110 parselin, 105, 106 ve 111 parsel ile olan müşterek sınırının sabit sınır ve yolla olan müşterek sınırının geçerli sınır olarak tespit gördüğü, hava fotoğraflarının incelenmesinde 105 parselin 110 parsel ile olan müşterek sınırının tesis kadastrosu çalışmaları sırasında oluşturulan sınırla uyumlu olmadığı, yenileme çalışmaları sonucu oluşturulan tüm kadastral sınırların zeminle uyumlu olduğu, yüz ölçümünde meydana gelen azalışların nedeninin ise tesis kadastrosunda sınırlandırma ve alan hesabında yapılan hatadan kaynaklandığı bu nedenle yapılan yenileme çalışmasının doğru olduğu ..." gerekçesiyle davanın reddine, davaya konu 122 ada 105 parsel ile 122 ada 110 parsel sayılı taşınmazların uygulama kadastro tespiti gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hükme karşı, davacı Hazine vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, "... tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince, ilk derece mahkemesince toplanan deliller, yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporlarına göre, fen bilirkişisi, harita bilirkişisi ve jeodezi bilirkişisi tarafından tanzim edilen 03.10.2021 tarihli müşterek imzalı raporda (teknik raporda); tesis kadastrosunun yapıldığı yıl (1972) olan 1972 hava fotoğrafının ve güncel (2021) ortofoto görüntüsünün ada raporuyla da irtibatlı şekilde değerlendirildiği, buna göre, dava konusu parselin ilk tesis kadastrosu çalışmaları sonucunda oluşturulan sınırlarında kısmen sınırlandırma hatası yapıldığı, davacı Hazinenin iddiasında geçen yönleri karşılayacak şekilde yapılan değerlendirmeye göre parselin kuzey sınırında yenileme çalışmaları sonucunda düzeltme yapıldığı, bu sınırların zeminde mevcut olup, çekişmesiz olarak kullanıldığı ve sabit nitelikli sınır olarak belirlendiği, (gerçekten de parselin kuzey sınırında 122 ada 110 parsel sayılı davalı adına kayıtlı taşınmaz bulunduğu, bu yönün sabit sınır olarak belirlendiği), söz konusu sınırların tesis kadastrosunun yapıldığı 1972 yılına en yakın tarihli hava fotoğrafında sabit nitelikte olduğu, düzeltmenin ve düzeltmeye göre yapılan yüzölçüm hesaplamalarının bu haliyle doğru olduğu, 18.07.2022 tarihli ziraat bilirkişi raporunda, teknik raporla birbirini teyit eder mahiyette taşınmazın kadastro sırasında oluşturulan pafta ve sınırlarının zemindeki doğal ve yapay sınırlarla uyumlu olduğunun bildirildiği, bilirkişi raporlarının yeterli bilimsel ve teknik incelemeye dayalı olduğu da nazara alındığında uygulama kadastrosunda bir isabetsizlik bulunmadığı, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunun anlaşıldığı ..." gerekçesiyle, istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353/(1)-b.1 inci maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş ve iş bu karar, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince, yenileme çalışmaları sonucu oluşturulan tüm kadastral sınırların zeminle uyumlu olduğu, yüz ölçümünde meydana gelen azalışların nedeninin ise tesis kadastrosunda sınırlandırma ve alan hesabında yapılan hatadan kaynaklandığı, bu haliyle yapılan yenileme çalışmasının doğru olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesince aynı gerekçeyle, davacı Hazinenin istinaf başvurusu reddedilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.

Şöyle ki; dava konusu taşınmazın komşu tescil harici alanla olan sınırı uygulama kadastrosunda sabit sınır olarak esas alınmış ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda da bu sınırın tesisten önceki hava fotoğrafı ile de uyumlu olduğu ve tesis kadastrosundaki bu hatanın uygulama kadastrosu ile giderildiği açıklanmıştır. Ne var ki; bilirkişilerce bildirilen bu durum, fiili kullanım sınırına ilişkin olup uygulama kadastrosu yapılırken fiili kullanım sınırının değil, teknik belgelerinde bir hata yok ise tesis kadastrosu sonucu düzenlenen paftadaki sınırların dikkate alınacağı, davanın mahiyeti gereği fiili kullanım durumuna değer verilmeyeceği kuşkusuzdur.

Sabit sınır, 26361 sayılı Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilinde Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uyulacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmeliğin 4 üncü maddesinde ".. l) Sabit sınır: Zeminde mevcut olup kadastro, tapulama, değişiklik belgeleri veya bilirkişi beyanlarına göre değişmediği belirlenen çekişmesiz sınırı,.." olarak tarif edilmiş olup, dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler incelendiğinde, tesis kadastrosu tarihi itibariyle dava konusu taşınmazın tescil harici alanla arasında sabit kabul edilebilecek bir sınırın mevcut olmadığının anlaşılmış olması karşısında, teknik belgelerde de her hangi bir hatanın bulunmaması nedeniyle bu sınırın geçerli sınır olarak kabul edilmesi suretiyle tesis sınırlarına dönülmesi gerekirken yukarıda yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.

Hal böyle olunca; İlk Derece Mahkemesin, uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet uyuşmazlığını çözmek olmadığı, tesis kadastrosu sırasında tescil harici alanla ile dava konusu taşınmaz arasında sabit kabul edilebilecek her hangi bir sınırın bulunmadığı ve teknik belgelerde de bir hata bulunmadığından tesis kadastrosundaki sınırların dikkate alınması gerektiği, somut olayda tesis kadastrosu sonucu oluşan sınırlardan ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmadığı gözetilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olduğundan hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA;

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.