Logo

8. Hukuk Dairesi2024/3629 E. 2024/5749 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı tarafından kabul edilen, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 2/B maddesi uygulamasına itiraz ve tapu iptali tescil istemli davada, hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan davanın kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının yargılama sırasında davayı kabul beyanının, hak düşürücü sürelerin dolmuş olmasından bağımsız olarak kesin hüküm etkisi doğurduğu ve davaya son verdiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1820 E., 2024/692 K.

HÜKÜM/KARAR : Davanın Reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Mustafakemalpaşa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/159 E., 2021/723 K.

Taraflar arasındaki 6831 sayılı Orman Kanunu' nun 2/B maddesi uygulamasına itiraz ve tapu - iptali tescil istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının, davalı ... tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı ... İdaresi vekili dava dilekçesinde; irtifak hakkına konu olana sahaların 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi çalışmasına konu edilemeyeceğini ileri sürerek, Bursa ili Mustafakemalpaşa ilçesi Akçapınar mahallesi 458 parsel sayılı taşınmazın irtifak hakkı tesis edilen ve mevzuata aykırı olarak hatalı 2/B madde uygulaması ile orman sınırı dışına çıkarılan 2.598,53 m2'lik kısmının davalı adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı ..., yargılama sırasında 09.12.2019 tarihli celsede imzalı beyanıyla davayı kabul ettiğini ifade etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulü ile Bursa ili Mustafakemalpaşa ilçesi Akçapınar Mahallesi 458 parsel sayılı taşınmazın bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 2.598,52 metrekarelik kısmının davalı adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına kayıt ve tesciline karar verilmiş; hükme karşı, davalı ... tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi'nce, "... davacı ... Yönetiminin, çekişmeli taşınmazın 2.598,53 m2 yüzölçümlü kesiminin Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 14/10/1981 tarih ve 4877 sayılı oluru ve Maliye Bakanlığı'nın 23/10/1981 gün ve 28377 sayılı oluru ile TEDAŞ lehine 49 yıllığına tesis edilen izin ve irtifak hakkı kapsamında kaldığı halde orman kadastro komisyonunca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılıp, 6292 sayılı Kanun hükümleri uyarınca satışının yapıldığını, izin ve irtifak hakkı tesis edilen yerlerde 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi uygulamasının yapılamayacağını ileri sürerek tapu iptali tescil istemiyle eldeki davayı açmış olduğu, ne var ki, Orman Yönetiminin, yörede yapılan orman rejimi dışına çıkarma işlemlerinin iptali için öngörülen hak düşürücü süre geçtikten eş söyleyişle 683 sayılı Kanun' un 2/B madde uygulaması kesinleştikten çok sonra iş bu davayı açtığı, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi uygulamasının 05/06/1996 tarihinde ilan edilerek kesinleşmiş olduğu, davacı ... Yönetimi tarafından askı ilan süresi içinde 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi uygulamasına itiraz edilmediğinden bu uygulamanın kesinleşmiş olduğu, kullanım kadastrosundan ve 6292 sayılı Kanun uyarınca yapılan satış işleminden sonra kesinleşen 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi uygulamasını dava etme imkanının bulunmadığı, ilk derece mahkemesince, değinilen yönler gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile davanın kabul edilmesinin isabetsiz olduğu ..." gerekçesiyle, istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiş ve iş bu karar, davacı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince, Orman İdaresinin yörede yapılan orman rejimi dışına çıkarma işlemlerinin iptali için öngörülen hak düşürücü süre geçtikten, eş söyleyişle 683 sayılı Kanun' un 2/B madde uygulaması kesinleştikten çok sonra iş bu davayı açtığı, kullanım kadastrosundan ve 6292 sayılı Kanun uyarınca yapılan satış işleminden sonra kesinleşen 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi uygulamasını dava etme imkanının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

6831 sayılı Orman Kanunu' nun 11 nci maddesinde, "Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak Hazine hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz." hükmüne yer verilmiştir.

Eldeki dava, çekişmeli taşınmazın orman rejimi dışına çıkarılmasına ilişkin kadastro işleminin kesinleştiği 05.06.1996 tarihinden itibaren 6831 sayılı Kanun' un 11 nci maddesinde düzenlenen on yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış ise de, yargılama sırasında ...' in, 09.12.2019 tarihli celsedeki imzalı beyanıyla davayı kabul ettiği anlaşılmaktadır.

6100 sayılı HMK’nin 308 inci maddesinde, " Kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur."; 309 ncu maddesinde " Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. "; 310 ncu maddesinde, " Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. "; 311 nci maddesinde ise, " Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir. " hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre; usul hukuku anlamında kabul, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda, davaya son veren taraf işlemlerinden olup, kesin hükmün sonuçlarını doğurur. Ancak irade bozukluğu hallerinde kabulün iptali istenebilir. Diğer bir anlatımla davalı, irade fesadı halleri dışında kabulden dönemez.

Ayrıca; 6100 sayılı HMK' nin "Ön inceleme duruşması" başlıklı 140 ncı maddesi; " (1) Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. (2) Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulh ve arabuluculuğun esasları, süreci ve hukuki sonuçları hakkında aydınlatarak sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder; bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin eder. (3) Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür. " hükmünü;

Anılan Kanun' un "Süreler hakkında karar" başlıklı 142 nci maddesi ise; " (1) Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri inceleyerek karara bağlar." hükmünü içermekte olup, buna göre, usul hukukumuzda, süreler hakkındaki kararın, ön inceleme inceleme duruşmasında tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların belirlenmesinden ve tarafların hakim tarafından sulhe ve arabuluculuğa davet ve teşvik edilmelerinden sonra, yani uyuşmazlığa ilişkin olarak taraf irade ve işlemlerine öncelik tanınmak suretiyle, bu yöndeki girişimlerden sonuç alınamaması durumunda, tahkikata başlanmadan önce verileceği anlaşılmaktadır.

Bu itibarla; zamanaşımı ve hak düşürücü süre gibi benzeri durumlar ile davayı kabul beyanı söz konusu olduğunda; hak düşürücü sürenin bir hakkı ortadan kaldıran -sona erdiren- niteliğe sahip bulunması, davayı kabulün ise davalının üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir davada, kamu düzenine aykırı bir sonuç doğurmaması şartıyla davacı tarafın ileri sürdüğü hakkın gerçekte var olup olmadığından bağımsız olarak, davaya son veren ve kesin hükmün sonuçlarını doğrun bir taraf işlemi olması karşısında, mahkemelerce, davayı kabul beyanına üstünlük tanınmak suretiyle işlem yapılması gerektiği açıktır.

Somut olayda; eldeki davanın konusunun, tapuda davalı adına kayıtlı bulunan taşınmazın bir bölümü olduğu ve davalının bu taşınmaz üzerinde serbestçe tasarrufta bulunma hak ve yetkisinin bulunduğu; davalının, yargılamanın devamı sırasında, 6100 sayılı Kanun' un 309 ncu maddesinde gösterilen şekilde (duruşmadaki imzalı beyanıyla) davayı kayıtsız ve şartsız olarak kabul etiği ve davalı tarafça söz konusu kabul beyanının, irade bozukluğu hallerinden birinden kaynaklandığının iddia ve ispat olunmadığı anlaşılmakta olup, bu durum karşısında Bölge Adliye Mahkemesince, davalının usulüne uygun bir biçimde alınan kabul beyanı dikkate alınarak, buna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve bu nedenle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

7139 sayılı Kanun'un 33 üncü maddesi uyarınca Orman İdaresinden harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.