"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : Çanakkale Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Çanakkale ili ... ilçesi ... köyü çalışma alanında bulunan 131 ada 72 parsel sayılı 947,52 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, Geçici 8 inci madde çalışmaları sırasında Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğundan söz edilerek komisyon kararı ile tarla niteliğinde davalı hazine adına tespit edilmiştir.
Davacı vekili, dava konusu 131 ada 72 parsel sayılı taşınmazın tespit harici bırakıldığını, sonrasında 3402 sayılı Kanun'un Geçici 8 inci maddesi uyarınca yapılan çalışmalar sırasında Hazine adına tespit edildiğini, taşınmaza komşu olan 71 parsel sayılı taşınmazla birlikte dava konusu taşınmazı 1984 yılından beri ekip biçerek kullandığını belirterek, Hazine adına yapılan tespitin iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, "keşifte dava konusu parselin tarım arazisi vasfında bulunduğu, üzerinde herhangi bir bitki örtüsü bulunmadığı, civarındaki tarım alanları ile benzerlik gösterdiği, hatta Maliye Hazinesi adına kayıtla 131 ada 71 numaralı parsel ve davacının da müşterek malik olduğu 131 ada 73 numaralı parsellerle birlikte bir bütün halinde kullanıldığı, 1974, 1997, 2011, 2018 tarihli hava fotoğrafları incelemesinde 1974 yılı dışında taşınmazların komşu parsellerle birlikte renk, piksel ve doku olarak benzerlik gösterdiği ve sınırlarının belirgin olarak anlaşılmakta olup 1997 tarihinden beri komşu parselle bir bütün halinde kullanıldığının gerçeğin resmi olan hava fotoğrafları ile tespit edildiği, mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarından davacı ve öncesinde de babası tarafından dava konusu parselin ekonomik amaca uygun bir şekilde işletildiği, hatta hazineye ait arazinin de icarla kullanıldığının belirtildiği, davacının delil olarak sunduğu ecrimisil ihbarnamesinde dava konusu parselin komşusu olan eski 45 yeni 131 ada 71 numaralı parselin işgal tarihinin 01.10.2001 yılı olarak belirtildiği bu durumun dahi tek başına davacının zilyetlik başlangıcının en erken 2001 yılı olduğuna delil oluşturduğu, ancak, mahalli bilirkişi tanık beyanları ve 1997 tarihli hava fotoğrafları ile başlangıç süresinin en erken 1997 yılı olarak kabul edilmesi gerektiği, parselin sınırında yer alan dere nedeniyle jeolog bilirkişisinden alınan ek raporla dava konusu parselin aktif dere yatağında kalmadığı ve dereden kazanımın söz konusu olmadığını belirlendiği, davacı adına senetsiz araştırmasında 40/100 dönüm norm sınırlaması bakımından engel taşınmaz kazanımının bulunmadığı, böylece çekişmesiz, ekonomik amaca uygun zilyetlikle birlikte aralıksız 20 yılı aşkın süredir zilyet olan davacı yönünden 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi hükümlerinin davacı yararına oluştuğu" gerekçesiyle davanın kabulüne, çekişmeli Çanakkale ili ... ilçesi ... köyü 131 ada 72 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına yapılan tespitin iptali ile, davacı ... oğlu ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hükmün davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf talebi esastan reddedilmiş; hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, her ne kadar, dava konusu taşınmazın ekonomik amaca uygun zilyetlikle birlikte aralıksız 20 yılı aşkın süredir davacı tarafından kullanıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, dosya içeriğinden, dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında dere yatağı olması sebebi ile tespit dışı bırakıldığı, batı ve kuzey yönlerinin ise dere ile komşu olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, 17.05.2022 tarihinde yapılan keşif sonrası alınan jeolog bilirkişi asıl ve ek raporlarında, her ne kadar, taşınmaz ile dere arasında 8-10 m ye kadar kot farkı olduğu belirtilmiş ise de, gerek hava fotoğraflarından gerekse rapora eklenen krokilerden bu hususun tespit edilemediği, yine, derenin aktif olma özelliğini kaybedip kaybetmediği, taşınmazın derenin etkisinden kurtulup kurtulmadığı, kurtulmuş ise hangi tarihte kurtulduğu da açıklanmamıştır. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayanılarak hüküm kurulması usul ve kanuna uygun düşmemektedir.
Hal böyle olunca, doğru sonuca varılabilmesi için, mahkemece, yeniden, mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile 1 ... ve fotogrametri mühendisi, 1 fen elemanı, 3 ziraat mühendisi, 3 kişilik jeoloji mühendisi bilirkişi heyetinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve yapılacak bu keşifte yerel bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, taşınmaz üzerindeki zilyetliğin hangi tasarruflarla, kim tarafından ve ne şekilde ve ne zamandan beri sürdürüldüğü, taşınmazın sınırında geçmişten bugüne kadar herhangi bir değişiklik olup olmadığı, taşınmazın kullanımına ara verilip verilmediği hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, beyanlar arasında çelişki oluştuğu takdirde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkinin giderilmesine çalışılmalı; jeolog bilirkişi kurulundan dava konusu taşınmazın batı ve kuzey sınırında bulunan dere yatağından kazanılıp kazanılmağını, halen kısmen ya da tamamen aktif dere yatağında kalıp kalmadığı, aktif dere yatağında kalmıyor ise derenin etkisi altında kalan yerlerden olup olmadığı, komşu parseller ile arasında kot farkının olup olmadığını açıklayan nitelikte ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; 3 kişilik ziraat bilirkişi kurulundan çekişmeli taşınmazın eğimi, niteliği, toprak yapısı, bitki örtüsü, taşınmazın imar-ihyasının hangi tarihte tamamlandığı, taşınmazın üzerinde ekonomik amaçlı zilyetliğe ne zaman başlanıldığını ve kullanım durumunu kesin olarak belirleyen bilimsel verilere dayalı, taşınmazın değişik yönlerden çekilmiş ve sınırları işaretlenen fotoğrafları ile desteklenmiş ve önceki bilirkişinin raporunu irdeleyen ayrıntılı rapor alınmalı; ... ve fotogrametri mühendisi bilirkişiye hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aletiyle inceleme yaptırılarak, çekişme konusu taşınmazların önceki ve şimdiki niteliklerini, sınırını ve taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini açıklayan rapor düzenlettirilmeli, sunulan raporda çekişmeli taşınmazın uydu fotoğrafları üzerindeki konumunun gösterilmesi istenmeli; fen bilirkişisinden, keşfi takibe ve denetlemeye imkan verir kroki ve ayrıntılı rapor alınmalı; dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanları, teknik raporlar ile denetlenmeli; bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç : Yukarıda belirtilen nedenlerle;
Davalı Hazine vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi'nin 15.05.2024 tarihli ve 2023/389 Esas, 2024/928 Karar sayılı istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararının KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi hükmünün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun)
371 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.01.2025 tarihinde oy birliği ile karar verildi.