"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2023/21 E., 2024/19 K.
KARAR : Davanın reddine
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine dair 26.06.2009 tarihli kararda direnilmesine karar verilmiştir.
Karar bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Hukuk Genel Kurulunun 29.03.2023 tarihli ve 2019/614 Esas, 2023/282 Karar sayılı kararı ile anılan hüküm usulden bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince 06.03.2024 tarihli kararda da "davanın reddine dair 26.06.2009 tarihli kararda direnilmesine ve davanın reddine" karar verilmesi üzerine hüküm karar davacı ... vekili tarafından temyiz edilmekle duruşmalı inceleme talebi davanın niteliğinden dolayı reddedildikten sonra 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 Sayılı Kanun) 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yapılan inceleme sonucunda gereği düşünüldü:
K A R A R
2613 sayılı Kanun uyarınca yapılan kadastro çalışmalarında Kırklareli ili ... ilçesi ... mahallesi çalışma alanında bulunan 418 ada 106 parsel sayılı 18.022,00 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydına nedeniyle paylı olarak ... ve müşterekleri adına tespit edilmiştir.
Davacı ... vekili, taşınmazın 40 yıldan fazla bir zamandır müvekkilinin zilyet ve tasarrufunda olduğunu, tespite esas alınan tapu kayıtlarının hiçbir şekilde dava konusu taşınmaza uymadığını ileri sürerek davalılar adına yapılan tespitin iptali ile 418 ada 106 sayılı parselin müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Lüleburgaz (Kapatılan) 1. Kadastro Mahkemesinin 26.06.2009 tarihli ve 1988/46 Esas, 2009/17 Karar sayılı kararı ile; "komşu parsellere ait eski tapu kayıtlarının dava konusu taşınmazı ... vereseleri olarak okuması ile dosya kapsamındaki tanık beyanları ve deliller uyarınca davalıların dayandığı K. Sani 1325 tarih ve 21 sıra numaralı tapu kaydının dava konusu taşınmaza uyduğu, davacının haricen satın alma iddiasını belge ile ispat edemediği, zilyetlik yönünden; davacının kadastro tespitinden önce dava konusu taşınmaza zilyet olduğu sabit ise de kadastronun 1974 yılında yapıldığı, zilyetliğin 1953 yılından sonra kurulduğunun komşu 68 sayılı parselin dayanak kayıtlarından anlaşıldığı, bu durumda davacı zilyetliğinin 1953 ilâ 1974 yılları arasında tam olarak belirlenemeyen bir tarihte başladığı, davacı tarafın 1954 yılında zilyetliğinin başladığı iddiasını kesin delillerle kanıtlayamadığı, kaldı ki 1954 yılında zilyetliğin başladığı kabul edilse dahi davalıların tutunduğu ve dava konusu taşınmaza uyan tapu kayıtları karşısında zilyetliğin sonucu değiştirmeyeceği, dayanılan tapu kaydı maliki ... kızı ...’nin 1941 yılında öldüğü ve 20 yıl geçmeden Ağustos/1953 tarih ve 137 sıra numaralı tapu kaydı ile tapunun tedavül gördüğü, bu nedenle tapu kaydının geçerliliğini yitirmediği, davacı zilyetliğinin haksız olduğu" gerekçesiyle davacının davasının reddi ile dava konusu taşınmazın davalılar ... ve arkadaşları adına miras payları oranında tesciline karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 03.11.2010 tarihli ve 2009/8476 Esas, 2010/6370 Karar sayılı kararı ile; "...Davalı tarafın tutunduğu ve tespitte esas alınan Ocak 1325 tarih 21 sayılı tapu kaydının dava ve temyize konu 418 ada 106 parsel sayılı taşınmazı kapsadığı gibi, taşınmaz üzerinde tespit gününde davacı ... yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-c maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının da gerçekleşmediği mahkemece yapılan keşif, uygulama ve toplanıp değerlendirilen delillerle belirlenmiştir. Davacı, gerek ... ve ...'ye ait gerekse diğer tapu maliklerine ait payları tapu dışı yolla satın aldığını da kanıtlayamamıştır. Bu nedenler ve hüküm yerinde gösterilen diğer gerekçelere göre mahkemece oluşturulan hükümde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı ...'nun yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile…" hükmün onanmasına karar verilmiş, davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 02.02.2012 tarihli ve 2011/3248 Esas, 2012/434 Karar sayılı kararı ile; ''...Taraflar arasında görülmekte olan dava sonucunda yerel mahkemesinden verilen hükmün dairemizce duruşmasız olarak yapılan incelenmesi sonunda onanmasına karar verilmiş ise de, dosyanın duruşmasız yapılmasına ilişkin kararın yeniden incelenmesi davacı tarafından istenilmekle ve duruşma için gereken masrafların davacılar tarafından mahkemeye verilmesine rağmen yerel mahkemece dosyaya eklenerek Yargıtaya gönderilmemesi nedeniyle sehven duruşma isteminin reddine karar verildiği, bu nedenle davacı tarafın savunma hakkının kısıtlandığı anlaşılmakla..." Özel Dairenin 03.11.2010 tarihli ve 2009/8476 Esas, 2010/6370 Karar sayılı kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmiş, yapılan duruşma neticesinde Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 02.07.2012 tarihli ve 2012/3992 Esas, 2012/5192 Karar sayılı kararı ile; ''davalı tarafın tutunduğu, Ocak-325 tarih 21 sayılı tapu kaydının, maliki ... olup, ...'nın ölümüyle geriye kızları ..., ... ve oğlu ...'in kaldığı, Medeni Kanundan önce ölen ... ve ...'in paylarının intikal görmediği, ...'nin payının ise ölümünden sonra mirasçıları tarafından intikali yaptırılarak 1/3 pay yönünden 07.05.1953 tarih 137 sayılı tapu kaydının oluştuğu, bu tapu kaydının intikali yaptırıldığından hukuki kıymetini koruduğu ancak Medeni Kanundan önce ölen ... ve ... paylarının ise intikali yaptırılmadığından tapunun toplam 2/3 payı yönünden Kadastro Kanununun 13/B-c maddesinde öngörülen hukuki kıymetini yitirip, yitirmediği ile ilgili mahkemece yapılan araştırma ve soruşturmanın hüküm vermeye yeterli bulunmadığı" gereğine hüküm değinilerek bozulmuştur.
Bir kısım davalılar vekilinin karar düzeltme yoluna başvurması üzerine Lüleburgaz (Kapatılan) 1. Kadastro Mahkemesinin 16.11.2012 tarihli ek kararı ile; yeniden karar düzeltme yoluna başvurulamayacağı gerekçesiyle karar düzeltme isteminin reddine karar verildikten sonra dosya esasa kaydedilmiş, 19.03.2013 tarihli ve 2012/47 Esas, 2013/45 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, davacı vekili temyizi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.11.2015 tarihli ve 2013/7-1317 Esas, 2015/2405 Karar Sayılı ilâmı ile; ''...Somut olayda; Yerel Mahkemece davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece önce onanmış, daha sonra davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Özel Dairece; “duruşma için gereken masrafların davacılar tarafından mahkemeye verilmesine rağmen yerel mahkemece dosyaya eklenerek Yargıtaya gönderilmemesi nedeniyle sehven duruşma isteminin reddine karar verildiği” gerekçesiyle onama kararı kaldırılarak duruşmalı yapılan inceleme sonunda yukarıda yazılı gerekçelerle yerel mahkeme kararı bozulduğu, bozma ilamı üzerine bu kez de bir kısım davalılar vekili Av. ... süresi içinde verdiği dilekçe ile karar düzeltme isteminde bulunduğu; ancak, inceleme yetkisi ve takdiri Yargıtaya ait olan karar düzeltme istemi konusunda dosyanın ilgili Daireye gönderilip, Dairece verilecek kararın beklenmesi ve buna göre takibi işlemlerin yapılması gerekirken yerel mahkemece “karar düzeltme kanun yolu neticesinde verilmiş karara karşı yeniden karar düzeltme talebinde bulunulamayacağı” gerekçesiyle karar düzeltme talebinin reddine dair ek karar verildiği, ek kararın bir kısım davalılar vekiline tebliğ edildiği, tebliğ üzerine davalı vekili 30.11.2012 havale tarihli dilekçe ile Yerel Mahkemece karar düzeltme isteminin reddine karar verilmesinin mümkün olmadığını belirterek, karar düzeltme dilekçesinin incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi talebinde bulunduğu, ancak; Yerel Mahkemece dosya esasa kaydedilerek direnme kararı verildiği,
Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece HUMK.440 ve devamı maddelerinde belirtilen usul işlemleri tamamlanmadan dosya esasa kaydedilerek duruşma açılmak suretiyle direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan yok hükmünde bulunan direnme kararı kaldırılarak bir kısım davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin incelenmesi için dosyanın, Özel Daireye gönderilmesine bu nedenle temyiz itirazları bu aşamada inceleme konusu yapılmadığı" gerekçesiyle direnme kararının kaldırılmasına ve bir kısım davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin incelenmesi için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesine, temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 04.10.2016 tarihli ve 2016/8750 Esas, 2016/7498 Karar sayılı ilâmı ile; ''...Yargıtay Daireleri tarafından verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna başvurulması halinde, karar düzeltme istemlerini süre ve içerik olarak inceleyip değerlendirme görevi, ilgili Yargıtay Dairesine ait bulunduğu, Bu nedenle; mahkemenin ek karar ile bir kısım davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar verilmesinde isabet bulunmadığı, hal böyle olunca; bir kısım davalılar vekilinin isteminin kabulü ile, karar düzeltme isteminin reddine ilişkin mahkemenin 16.11.2016 tarihli ek kararlarının ortadan kaldırılmasına,
Dosya kapsamına göre, Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesince önce onanmasına karar verildiği, davacı vekilinin onama ilamına karşı karar düzeltme isteminde bulunması üzerine anılan Dairece istem kabul edilerek hükmün araştırmaya yönelik olarak bozulduğu, bu kez de bir kısım davalılar vekilince bozma kararının ortadan kaldırılması ve hükmün tekrar onanması istemiyle tekrar karar düzeltme isteminde bulunduğunun (ilamın 1. paragrafında belirtilen ve ortadan kaldırılan ek karara konu olan talep) belirlendiği, Ne var ki; Yargıtay Dairelerinin karar düzeltme istemi sonucunda vermiş olduğu kararlara karşı yeniden karar düzeltme isteminde bulunulamayacağı…" gerekçesiyle bir kısım davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
Kırklareli Kadastro Mahkemesinin 25.12.2018 tarihli ve 2017/175 Esas, 2018/70 Karar sayılı kararı ile; " 02.02.2018 tarihli celsede bozma ilâmına uyulmasına karar verildikten sonra, 31.10.2018 tarihli celsede davalılar ..., ..., ... ve ...’ye bozma ilâmı ve duruşma günü tebliğ edilmeden uyma kararı verildiğinden bozma ilâmına uyulmasına ilişkin ara karardan dönülmesine, önceki gerekçeye ek olarak; bozma aşamasında geçen sürede davalılar arasında ölen kişilerin bulunduğu, kök muris ...’nın veraseti yeniden düzenlenerek davalıların paylarının belirlendiği, ancak gerekçeli kararın yazımı aşamasında ...’nun kızı ...’nin kızı ...’nin oğlu ...’in yedi çocuğu olmasına rağmen sehven dört çocuğuna ve alt soyuna pay verildiği görülmüş ise de gerekçeli karar ile kısa karar arasında çelişki yaratmamak adına kısa kararda yazıldığı şekilde hüküm tesis edildiği" belirtilerek direnme kararı verilmiş, direnme kararı süresi içinde davalılar ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Hukuk Genel Kurulunun 29.03.2023 tarihli 2019/614 Esas, 2023/282 Karar sayılı ilamıyla "mahkemece ilk kararda; davacının davasının reddi ile diğer davalılar yanında 45/5040’şar payların da ... mirasçılarından davalılar ..., ... ve ... adına tesciline karar verildiği, Özel Dairece; yapılan araştırma ve soruşturmanın hüküm vermeye yeterli olmadığından bahisle hükmün bozulduğu, mahkemece direnme kararında; davacının davasının reddi ile dava konusu taşınmazın kök mirasbırakan ...'nın bir kısım mirasçıları adına miras payları oranında tesciline karar verilmiş iken ... mirasçılarından davalılar ..., ... ve ... adına pay tesciline karar verilmediği, bir başka ifadeyle ilk karardan farklı olarak direnme kararında davalılar ..., ... ve ... adına pay tesciline karar verilmemiş, anılan davalılar tarafından da bu hususa hasren kararın temyiz edildiği, ilk karar ile direnme kararı arasında farklılık bulunmakta olup bu durumda ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi mümkün, usulüne uygun olarak oluşturulmuş direnme kararının varlığından söz etme olanağı bulunmadığı, Mahkemece HMK’nın 294 üncü ve 297 nci maddeleri gereğince usulüne uygun şekilde hüküm fıkrası oluşturmak ve buna uygun olarak da gerekçeli kararın yazılması" gereğine değinilerek İlk Derece Mahkeme hükmü bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince bozma üzerine dava şimdiki esasa kaydolunmuş ve 06.03.2024 tarihli karar ile; 26.06.2009 tarihli ve 1988/46 Esas.-2009/17 Karar sayılı kararında direnilmesine ve davanın reddi ile 418 ada 106 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş, direnme hükmü yargılama sırasında ölen davacı ...'nun tek mirasçısı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yukarıda davanın safahatinde de anlatıldığı üzere İlk Derece Mahkemesince, 25.12.2018 tarihli direnme kararı ile davacının davanın reddine ve taşınmazın davalı taraf adına tesciline karar verildiği, hükmün davacı ...'nun 12.05.2014 tarihinde ölmesi nedeniyle tek miraçısı ...'na 07.02.2019 tarihinde bizzat tebliğ edildiği, yine bir kısım davalı tarafın temyiz dilekçesinin de 07.03.2019 tarihinde yine bizzat ...'na tebliğ edildiği halde adı geçen tarafından aleyhindeki davanın esastan reddine hükmün temyiz edilmediği, bir kısım davalıların temyizinin ise davalı taraf adına tesciline karar verilen taşınmazda davalılar adına dağıtılan payların yanlış olduğu hususuna ilişkin olup, Hukuk Genel Kurulunun 29.03.2023 tarihli kararıyla da davalıların temyizi kabul edilerek hükmün bu nedenlerle bozulduğu tartışmasızdır.
Diğer bir anlatımla İlk Derece Mahkemesinin davanın reddine dair 25.12.2018 tarihli direnme kararı davacı tarafça temyiz edilmemiş, hakkındaki ret kararı kesinleşmiş olup, eldeki temyize konu 06.03.2024 tarihli yine davanın reddine dair direnme kararı ile de davacı taraf aleyhine ayrıca bir durum yaratılmadığından davacı tarafın temyiz dilekçesinin bu nedenlerle reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Açıklanan sebeplerle;
Davacı ... vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE
İstek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine,
1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
05.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.