"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/7 E., 2024/745 K.
DAVA TARİHİ : 02.08.2022
KARAR : İstinaf talebinin esastan reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2023/18 E., 2023/48 K.
Taraflar arasındaki uygulama kadastrosuna itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Uygulama kadastrosu sırasında Kayseri ili İncesu ilçesi Tahirini mahallesinde bulunan eski 128 ada 25 parsel sayılı ve 2.765,15 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 2975 ada 13 parsel numarasıyla ve 3.717,94 metrekare yüzölçümlü olarak komisyon kararı uyarınca tespit edilmiştir.
Davacı vekili, uygulama kadastrosu sonucunda dava konusu taşınmazın yüzölçümünün azaldığını, taşınmazın eski hale getirilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile " Davacı, eski 128 ada 25 parsel yeni 2975 ada 13 parselin malikidir. Davacı, bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen haritada dere olan kısma ilişkin dava açmıştır. 22-A çalışmasıyla (uygulama kadastrosu) davacının, doğu ve güney sınırları genişlemiş, batı ve kuzey sınırları değişmemiştir. Davacının dava ettiği sınırı batı sınırıdır. Batı sınırı uygulama kadastrosuyla geçerli sınır olarak tespit edilmiştir. Dava konusu taşınmazın tesis kadastrosu (mülkiyete yönelik kadastro çalışması) 2002 yılında yapılmıştır. 1980, 1992, 1995 tarihli hava fotoğraflarına bakıldığında; dava konusu taşınmaz ile derenin ayrıldığı sınır, hava fotoğrafları ile tesis ve uygulama kadastrosuyla aynıdır. 2005 yılında ise derenin bir kısmının zilyetliğe konu olduğu içinde kanal olduğu, 2010 yılında ise kullanımın davacının iddia ettiği alanlara ulaştığı görülmüştür. Dava konusu taşımazın batı sınırının, tespit tarihinden sonra yıllara göre değişkenlik göstermesi sebebiyle sabit sınır olmaması dolayısıyla da uygulama kadastrosunda geçerli sınır olarak tespit görüp sabit sınır belirlenmemesinin doğru olduğu, dava konusu alanın önceden akan dere tespit tarihinden bu yana kuru dere olması ve bu yönüyle davanın uygulama kadastrosuna itiraz olarak değil mülkiyet ihtilafı olabileceği, dava konusu taşınmazın uygulama kadastrosuyla yüz ölçümünün arttığı, 2975 ada 13 ve 14 parselin arasındaki sınırın tesis kadastrosunda eş yükselti çizgisi alınarak belirlenmesinin sınırlandırma ve hesap hatasına konu olduğu bu hatanın da uygulama kadastrosu ile giderildiği" gerekçesiyle davanın reddine, komisyon kararı gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 1980, 1992, 1995 tarihli hava fotoğraflarında dava konusu taşınmaz ile derenin ayrıldığı sınır, tesis ve uygulama kadastrosuyla belirlenen sınır olup taş duvar bulunmadığı, 2005 yılında taş duvarın bir kısmı yapılmış olup ve dava konusu edilen bölümde davacının 1980, 1992, 1995 tarihlerinde kullanımının bulunmadığı 2005 yılında kısmen kullanılmaya başlandığı, 2010 yılında kullanımın davacının iddia ettiği alanlara ulaştığı gerekçesiyle uygulama kadastrosunun yasaya uygun yapıldığı belirtilerek istinaf talebini esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçelere, 6100 sayılı Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
S O N U Ç : Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ONANMASINA,
427,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 187,80 TL'nin temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.