"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/139 E., 2024/77 K.
KARAR : Davanın kabulüne
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen uygulama davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı bir kısım davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Uygulama kadastrosu sırasında ... ili ... ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan ve tapuda davalılar ... ve paydaşları adına kayıtlı bulunan eski 502 parsel sayılı 44.300,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 101 ada 10 parsel numarasıyla ve 43.302,82 metrekare yüzölçümlü; davacı Hazine adına kayıtlı bulunan eski 501 parsel sayılı 30.000,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 101 ada 11 parsel numarasıyla ve 25.835,47 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir.
Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde; mülkiyeti Hazineye ait 101 ada 11 parsel sayılı taşınmazın uygulama kadastrosu sırasında yüzölçümünün küçültüldüğünü, davalılara ait taşınmazda ise artma meydana geldiğini öne sürerek Hazine aleyhine oluşan eksikliğin giderilmesini istemiş, bir kısım davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerine ait 101 ada 10 parsel sayılı taşınmazın da uygulama kadastrosu sonucunda yüzölçümünde azalma meydana geldiğini savunarak davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin 11.02.2020 tarihli ve 2019/81 Esas, 2020/37 Karar sayılı kararıyla; "dava konusu taşınmazın yapılan kadastro tespitlerinde bir hata olmadığı ve zemindeki yüzölçüm eksilmesinin denizin kıyı kesiminden toprak eksilterek karaya doğru ilerlemesinden kaynaklandığı, bu durumun dosya kapsamına alınan Harita Genel Komutanlığından temin edilen 1953 tarihli 487-153 numaralı 2009 ve 2015 tarihli hava fotoğrafları, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden temin edilen 1962 tarihli hava fotoğrafı, F37-b-12d ve F37-b-17-a nolu 1:5000 ölçekli fotogrametrik kadastral paftası, 1957 ve 2009 tarihli 1:25000 ÖLÇEKLİ F37-B4 nolu memleket haritasından yararlanarak raporlarını tanzim eden bilirkişi heyetince de tespit edildiği ve dinlenen mahalli bilirkişi beyanlarının da bu doğrultuda olduğu anlaşıldığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuş, Bölge Adliye Mahkemesinin 27.01.2022 tarihli ve 2021/1097 Esas, 2022/108 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesince, aynı gerekçeler ile davacı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.
Dairemizin 28.03.2023 tarihli 2022/3914 Esas, 2023/1850 Karar sayılı ilamıyla; "Bölgede tesis kadastrosunun fotogrametrik usulde yapılmasından dolayı orjinal ölçü krokisi bulunmadığı, fen bilirkişilerince 1953 ve 1962 tarihli hava fotoğrafında yapılan inceleme ile davacı ve davalı taşınmazları arasındaki sınırın hava fotoğraflarının çözünürlüğünün yetersiz olması nedeniyle tam olarak belli olmadığı, 2009 ve 2015 tarihli hava fotoğraflarındaki sınır ile uygulama sınırının uyumlu olduğu bildirildiği, ancak; yapılan keşif sonucunda zeminde mevcut bulunan çit sınırının uygulama sırasında sabit sınır olarak esas alınmış ise de; çit sınırının tespitten önce var olduğu, yerinin hiç değişmeksizin sabit sınır niteliğini aldığı yönünde somut bir delil bulunmadığı gibi aksine çitin sonradan yapıldığı anlaşılmakla bu haliyle sabit sınır olarak alınması mümkün bulunmadığı, tesis paftası ile uygulama paftasının çakıştırılması suretiyle düzenlenen haritada ada bazında da bir kayma olmadığı, komşu taşınmazların kendi aralarındaki tesis sınırı ile uygulama sınırının birbiriyle çakıştığı, eldeki dosyada ise davacı Hazine taşınmazı ile davalı taşınmaz arasındaki tesis sınırına uyulmayarak davacı Hazine parselinin aleyhine olacak şekilde uygulama sınırının geçirildiği anlaşıldığı,
Hal böyle olunca: taşınmazlar arasında sabit sınırın bulunmaması, sonradan yapıldığı anlaşılan çit sınırının da sabit sınır olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenle kadastro paftası ile uygulama paftasının çakıştırılmak suretiyle tesis kadastrosu sonucu olaşan sınıra göre uygulama sınırın belirlenmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek davanın reddine karar verilmesinde isabet bulunmadığı.." belirtilerek temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; özetle Daire bozma ilamında belirtilen gerekçeler ve ilaveten, "davaya konu taşınmazları ayıran sabit sınır bulunmadığından harita bilirkişilerinden tesis kadastrosu sonucu oluşan sınıra göre uygulama sınırının belirlenmesi suretiyle düzenledikleri ek rapora göre davalılara ait taşınmazdan 2221,35 metrekare yüzölçümündeki kısmın davacı Hazineye ait taşınmaza eklenmesi gerektiği" gerekçesiyle, davanın kabulü ile; dava konusu 101 ada 11 parsel ve 10 parsel sayılı taşınmazların 22/a uygulamasındaki ölçü ve sınırlandırmasının iptaline, jeodezi ve fotogrametri mühendisleri tarafından düzenlenen 05.12.2023 tarihli ek raporda şekil 7 de (A2) ile gösterilen gösterilen 2221,35 metrekarelik kısmın davalı parsel olan 101 ada 10 nolu parselden düşülerek davacıya ait olan 101 ada 11 nolu parselin alanına eklenmesine, şekil 8 de gösterilen alan hesabına göre (A2)=2221,35 metrekarelik alan davalı 101 ada 10 nolu parselin alanından düşülerek 41081,47 metrekare olarak, davacıya ait olan 101 ada 11 parselin alanına (A2)=2221,35 metrekare eklenerek 28056,82 metrekare olarak tapuya kayıt ve tesciline, 05.12.2023 tarihli ek raporunun kararın eki sayılmasına karar verilmiş, hüküm bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, yapılan yargılama ve uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirmesine, uyulan bozma ilamı doğrultusunda hüküm verildiğine ve 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de bulunmadığına göre, uyulan bozma ilamında ve İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçeler dikkate alındığında temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup aşağıda yazılı nedenler dışında kalan sair hususlara yönelik temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
2. Davalı vekilinin yargılama giderleri ve vekalet ücreti hakkındaki temyiz itirazlarına gelince;
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) kamu tarafından açılan davalarda yargılama giderleri başlıklı 36 ncı maddesinde; kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekalet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunamayacağı düzenlenmiştir.
Somut dosya kapsamına göre davanın 3402 sayılı Kanun'un 22/a bendinde düzenlenen uygulama kadastrosuna karşı genel mahkemede açılan itiraz davası niteliğinde olup, yargılama gideri ve vekalet ücretinin de anılan madde kapsamında belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır.
Ne var ki; İlk Derece Mahkemesi hükmünün 5, 6, ve 9 numaralı bentlerinde davalı aleyhine olacak şekilde hüküm tesis edildiği, davalı taraf aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmesi ve davacı Hazine lehine vekalet ücreti takdir edilmesi isabetsiz ise de bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438 nci maddesinin yedinci fıkrası hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.
SONUÇ: 1. Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin diğer aşağıdaki bendin dışındaki temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile; İlk Derece Mahkemesi kararının, hüküm fıkrasının (5, 6, 9) numaralı bentlerinin hüküm fıkrasından çıkarılarak yerine 5. bent olarak "Davalı taraftan harç alınmasına yer olmadığına", 6. bent olarak "Davacı Hazine tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı Hazine üzerinde bırakılmasına", 9. bent olarak "Kendini vekille temsil ettiren davacı Hazine lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına", ibarelerinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3402 sayılı Kanun'un 36/A maddesi gereğince harç alınmasına mahal olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
25.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.