"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1486 E., 2023/1459 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bergama 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/60 E., 2022/188 K.
Taraflar arasındaki kullanım kadastrosuna itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: K A R A R
Kullanım kadastrosu sırasında, İzmir ili Bergama ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 171 ada 9 parsel sayılı 9793,76 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, "6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve ...'ın kullanımında bulunduğu" şerhi yazılarak, tarla vasfıyla Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir.
Davacı ... vekili dava dilekçesinde; İzmir ili Bergama ilçesi ... Mahallesi 171 ada 9 parsel sayılı taşınmazın davalı ... ile müvekkili olan davacının ortak kullanımında olmasına rağmen sadece davalı adına kullanım şerhi verildiğini ileri sürerek, taşınmazda davacı adına da kullanım şerhi verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; " Dava konusu taşınmazın evveliyatında tarafların babasının kullanımında iken vefatından sonra uzun yıllardır davalının kullanımında olduğu, davalının çiftçilik ve hayvancılık yaptığı, dava konusu taşınmaz üzerindeki zeytinlerin davalı tarafından dikildiği, ahırın davalıya ait olduğu, uyumlu tanık anlatımlarına göre davacının uzun yıllardır Bergama' da yaşadığı dava konusu taşınmazı işleyip ekmediği, bu itibarla davacının taşınmazın zilyedi olduğuna dair iddiasını ispatlayamadığı " gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı, davacı ... vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; " Dava konusu taşınmazın, dava tarihinden önce 16/02/2016 tarihinde, 6292 sayılı yasa uyarınca düzenlenen taksitli satış sözleşmesi ile davalı ...'a satıldığı, taksitlerin ödenmesine müteakip 13/01/2021 tarihinde idare tarafından davalı ... adına doğrudan satış hak sahipliği belgesi düzenlenerek tapuya tescil işlemlerinin yapılması için Bergama Tapu Müdürlüğüne gönderildiği, 09/02/2021 tarihinde açılan eldeki dava nedeniyle, tapu kaydına taşınmazın devir ve temlikinin önlenmesi için konulan ihtiyati tedbir nedeniyle davalı ... adına tescil işleminin yapılamadığı, ancak satış işlemi idari yönden iptal edilmedikçe eldeki davanın dinlenme imkanının bulunmadığı, bu gerekçeyle davanın reddine karar vermek gerekirken, tespit gününde taşınmazda davacının kullanımının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz ise de; sonuçları itibariyle davanın reddi yönünde verilen mahkeme kararında usul ve yasaya aykırı bir durum görülmediği " gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ve iş bu karar, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davalının uzun süreli kullanımına değer verilerek davanın reddine karar verilmiş olup, davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, gerekçede değişiklik yapılarak, dava konusu taşınmazın, dava tarihinden önce, 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun (6292 Sayılı Kanun) uyarınca davalıya satıldığı, taksitlerin ödenmesine müteakip doğrudan satış hak sahipliği belgesi düzenlenerek tapuya tescil işlemi için Tapu Müdürlüğüne gönderildiği, ancak eldeki dava nedeniyle, tapu kaydına taşınmazın devir ve temlikinin önlenmesi için konulan ihtiyati tedbir nedeniyle davalı adına tescil işleminin yapılamadığı, fakat satış işlemi idari yönden iptal edilmedikçe eldeki davanın dinlenme imkanının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği açıklanmak suretiyle, sonucu itibariyle davanın reddi yönünde verilen mahkeme kararında usul ve yasaya aykırı bir durum görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de, Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesi usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Şöyle ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 705/1 inci maddesi; "Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır." hükmünü amirdir. Buna göre, bahsi geçen kanun maddesi hükmü uyarınca, taşınmaz mülkiyetinin kazanılması için tapu kütüğüne tescil şart olduğundan, idarece satış sözleşmesi yapılmış olmasının, davanın dinlenme olanağını ortadan kaldıracağı yönündeki Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan; eldeki dava, kullanım kadastrosuna itiraza ilişkin olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) Ek-4 üncü maddesi, "6831 sayılı Kanun'un 20.06.1973 tarihli Kanun'la değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı, kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle bu Kanun'un 11. maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edilir " hükmünü içermektedir. "Kullanım kadastrosu" olarak isimlendirilen bu çalışmanın amacı, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 2/B maddesi kapsamındaki sahaları, fiili kullanım durumlarını dikkate alarak parsellere ayırmak ve bu taşınmazları Hazine adına tescil ederken, taşınmazlar üzerinde tespit günü itibariyle fiili kullanımı bulunanları ve muhdesatları tespit ederek tapunun beyanlar hanesinde göstermektir.
Kullanım kadastrosu sonucunda, hakkında tespit tutanağı düzenlenen taşınmazların beyanlar hanesinde yer alan ya da alması gereken kullanıcı ve muhdesat şerhlerine ilişkin olarak askı ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde, askı ilanından sonra ise genel mahkemelerde dava açılması mümkündür.
3402 sayılı Kanun'un Ek 4 üncü maddesi gereğince açılacak iş bu davalar, kullanıcı şerhine ilişkin olup, söz konusu taşınmazın mülkiyeti Hazineye ait olduğundan, bu davalarda mülkiyet ... bakımından değerlendirme yapılması mümkün değildir.
Ayrıca; 6831 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi gereğince, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacına yönelik çıkarılan 26.04.2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 19.04.2012 tarihli ve 6292 sayılı Kanun'un genel gerekçesinde de, "... bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş ve ormana geri dönüşümü artık mümkün bulunmayan ve özellikle yerleşim alanı olarak işgal edilerek kullanılan bu alanlarda; imar planları yapılamaması yüzünden şehircilik anlayışı ve planlama ilkelerine aykırı oluşmuş çarpık yerleşim alanlarının varlığı nedeniyle düzenli ve planlı kentleşmenin yapılamadığı, oluşan fiili durum sonrasında bu alanlardaki yerleşim yerlerine götürülmek zorunda kalınan kamu yatırımlarının yapılmasının zorluğu, bu alanların orman sınırları dışına çıkartıldıkları tarihler itibarıyla yaklaşık 10 ilâ 30 yıldır herhangi bir bedel ödenmeksizin kullanıcılarının tasarrufunda bulunduğu ve bu alanların kullanıcıları tarafından haricen yapılan satışlarla el değiştirdiği, bu yerlere ilişkin olarak Devlet ile vatandaşlar arasında uzun süren hukukî ihtilafların meydana geldiği, Devletin bu yerleri tasarruf edememesi sebebiyle önemli ölçüde gelir kaybının oluştuğu " belirtilerek, orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazlarla ilgili fiili durumun hukuki zemine kavuşturulmasının zorunluluk haline geldiği ifade edilmiştir.
Bu itibarla; yukarıda açıklandığı üzere, kullanım kadastrosunun, taşınmazların fiili kullanım durumlarını belirlemeye ve bu fiili durumun hukuki zemine kavuşturulmasını sağlamaya yönelik bir çalışma olduğu gözetildiğinde, muristen kalan ve mirasçılardan bir ya da bir kısmının fiili kullanımında bulunan taşınmazlara yönelik davalarda, bir ya da bir kısım mirasçının uzun süreli kullanımına diğer mirasçılar tarafından karşı çıkıldığı ve bu hususta taraflar arasında uyuşmazlık bulunduğu ispatlanamıyorsa, bir diğer ifade ile taşınmaz üzerindeki fiili kullanımın tereke adına sürdürüldüğü ortaya konulamıyorsa, fiili kullanıma değer verilmesi gerektiği şüphesizdir. Konuya ilişkin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 20.04.2022 tarihli ve 2023/8 - 561 Esas, 2024/125 Karar sayılı kararında da bu hususlar aynen benimsenmiştir.
Somut olayda; çekişmeli taşınmazın tarafların müşterek murisi ... Daban'dan kaldığı doğru olarak belirlenmiş olmakla birlikte, çekişmeli taşınmaz, murisin ölüm tarihi olan 14.10.1983 tarihinden itibaren tespit (08.10.2014) tarihine kadar uzun süre ile müstakilen davalı ...'ın fiili kullanımında olup, bu kullanıma diğer mirasçının / mirasçıların karşı çıktığına ya da taraflar arasında bu hususta ihtilaf yaşandığına ve yahutta davalının taşınmazdaki fiili kullanımını tereke adına sürdürdüğüne dair dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığına göre, davalının fiili kullanımına değer verilmesi gerekir.
Hal böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesince, açıklanan gerekçelerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucunda tapuya tescil edilmeyen satış işlemine itibar edilerek satış işlemi idari yönden iptal edilmedikçe eldeki davanın dinlenme imkanının bulunmadığı gerekçesiyle karar verilmesi isabetsiz ise de, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, sonucu itibarıyla doğru bulunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması, 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmü gereğidir.
SONUÇ: Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesince yapılan değerlendirmeye yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile sonucu itibarıyla doğru olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin açıklanan şekilde değiştirilerek ve düzeltilerek ONANMASINA,
Peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
16.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.