Logo

8. Hukuk Dairesi2023/6591 E. 2025/1616 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespitine itiraz davasında, davacılar tarafından ileri sürülen zilyetlik iddiasının ispatlanıp ispatlanamadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların, ileri sürdükleri zilyetlik iddiasını, hava fotoğrafları, toprak tevzi tutanakları ve tanık beyanları gibi delillerle ispatlayamadıkları, ayrıca Hazine adına kayıtlı taşınmazların zilyetlikle kazanılamayacağı gözetilerek yerel mahkemenin davacıların davasının reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

SAYISI : 2015/31 E., 2023/70 K.

KARAR : Davanın reddine

Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonunda Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı, duruşma yapılması suretiyle davacı ... ve arkadaşları vekili ile asli müdahil ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 25.02.2025 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma günü temyiz eden ... ve müşterekleri vekili Avukat ... geldi. Karşı taraftan da Hazine vekili Avukat ... geldi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; işin esası incelenerek karara bağlanması için uygun görülen 27.02.2025 tarihinde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında ... köyü çalışma alanında bulunan 571 ve 577 parsel sayılı 217.400,00 ve 1.366.200,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, zilyetleri tarafından herhangi bir kayıt ibraz edilmediği ve taşınmazların zilyetlikle edinilemeyecek yerlerden olduğu gerekçesiyle davalı Hazine adına tespit edilmiştir. İtirazları Komisyonca reddedilen davacılar ... ve arkadaşları, irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, gösterecekleri bölümlerin ayrı ayrı adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır. Yargılama sırasında ..., tapu kaydına, vergi kayıtlarına, miras yoluyla gelen hakka ve Toprak Tevzi Komisyonu kararına dayanarak, çekişmeli taşınmazların adına tescili istemiyle davaya katılmıştır.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda; 26.02.2013 tarihli ve 2014/292 Esas, 2014/1428 Karar sayılı ilk karar ile; davacıların davasının kabulüne, çekişmeli 571 ve 577 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitlerinin iptali ile hükme esas alınan 06.07.2012 tarihli fen bilirkişisi rapor ve haritasında (A1) ila (A58) numaralarıyla gösterilen bölümlerin ayrı ayrı, ... dışındaki davacılar adına tapuya tescillerine karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili ve katılan ... tarafından temyiz edilmiş, karar, Yargıtay (Kapatılan ) 16. Hukuk Dairesinin 18.02.2024 tarihli ve 2014/292 Esas, 2014/1428 Karar sayılı ilamı ile; ''...Mahkemece davacı ... ve arkadaşları lehine 3402 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesinde öngörülen zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Ne var ki, aynı taşınmazlar hakkındaki davalarda ileri sürülen iddia ve savunmaya ilişkin delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği halde, davaya katılan ve karar başlığında da gösterilen müdahil davacı ...'nun davası ile ilgili delilleri toplanıp değerlendirilmemiş ve bu davacı yönünden hüküm kurulmamış olması nedeniyle yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye elverişli değildir. Öte yandan Mahkemece dava konusu 571 ve 577 parsel sayılı taşınmazlar yönünden diğer davacıların davalarının kabulüne şeklinde hüküm kurulmuş ise de, hükümde harflendirilerek gösterilen bölümlerin tamamı fen bilirkişi raporuna göre 577 sayılı parsel içerisinde bulunduğu ve anılan raporda yapılan ölçümlerin sadece 577 sayılı parsele ilişkin olduğunun açıklanmış olduğu gözönüne alındığında, 571 sayılı parselin tespiti iptal edildiği halde bu taşınmaz yönünden sicil oluşturulmadığından, kurulan hükmün infaz kabiliyeti de bulunmamaktadır. Hal böyle olunca doğru sonuca varılabilmesi için müdahil davacının dayandığı deliller de getirtilerek diğer davacılara ait delillerle birlikte incelenmek, uygulanmak suretiyle tartışılıp değerlendirilmeli ve sonucuna göre dava konusu parsellerin her biri yönünden ayrı ayrı infazı kabil hüküm kurulmalıdır...'' gereğine değinilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyma kararı verilerek, yeniden yapılan yargılama neticesinde; 571 parsel sayılı taşınmaz ve davacıların davası yönünden yapılan incelemede, (A) harfli yerde; yöreye has mera bitkilerinden geven, deve tabanı ve ayrık otu gibi dikenli bitkiler, bulunmakta olup taşınmazın bu bölümünün mera niteliğini taşıdığı, (B) harfli yerin ise, Toprak Tevzi Çalışmasının yapıldığı 1964 yılından geriye doğru 15-20-25 yıl içerisinde araştırıldığında taşınmazın 1958 yılında sürülü olmadığından taşınmazın toprak tevzi çalışmalarında mera olarak tespitinden geriye doğru 20 yıl içerisinde kazandırıcı zamanaşımına dayalı zilyetlik şartlarının bulunmadığı, 577 parsel sayılı taşınmaz ve davacıların davası yönünden yapılan incelemede, 577 parsel sayılı taşınmaz düzlük alanda bulunmakta olup mutlak tarım arazisi vasfında olduğu, bu nedenle özel mülkiyete elverişli yerlerden olduğu, bununla birlikte taşınmazın 1958-1978 ve 1988 yılı hava fotoğraflarında tamamen sürülü olduğu, hava fotoğraflarına göre taşınmaz üzerinde 1958 yılından itibaren zilyetlik faaliyeti sürdürüldüğü, somut olayda Hazine adına oluşan tapu kayıtlarının hukuken değer yitirmesi için tapu kayıtlarının oluştuğu 1957 yılından geriye doğru 20 yıllık zilyetliğin bulunması gerektiği, yani taşınmaz üzerinde 1937-1957 yılları arasında zilyetlik faaliyetinin bulunması gerektiği, 1958 yılından geriye doğru hava fotoğrafı bulunmadığına göre; zilyetliğin ancak ve ancak mahalli/tespit bilirkişi veya tanıklarla ispatlanması gerektiği, taşınmazın 1937 yılındaki durumunu bilebilecek mahalli/tespit bilirkişi veya tanığın en erken 15 yaşında hatırlayabileceği varsayıldığında 1923 doğumlu olması gerektiği, 2023 yılında mahalli/tespit bilirkişisi veya tanığın 100 yaşında olması gerektiği, dava dosyasının geldiği tarih itibarıyla 100 yaşında bir kişi bulunamayacağından zilyetlik olgusunun tanık veya mahalli/tespit bilirkişisi ile ispatının da imkansız olduğu, bu nedenle yapılan keşiflerde dinlenen bilirkişiler 100 ve daha yakın yaşlarda olmadığından somut görgüye dayalı olmayan beyanlarına itibar edilmediği, bununla birlikte; Toprak tevzi çalışmalarında dinlenen toprak tevzi bilirkişileri sadece 1 ada 3 toprak tevzi parselinin ..., ... ve ... işgalinde olduğunu, diğer 1 ada 5,1 ada 7 ve 1 ada 8 toprak tevzi parsellerinin herhangi bir kimsenin işgalinde olduğunu belirtmedikleri,1 ada 3 parsel ise taşınmazın çok küçük bir alanını kapsamakta olup taşınmazın genelinin ise 5-7 ve 8 toprak tevzi parselleri kapsadığı, toprak tevzi bilirkişilerinin vefat etmeleri sebebiyle dinlenemediği, verdikleri beyanlar doğrultusunda taşınmazın genelinin üzerinde zilyetlik faaliyeti bulunmadığının değerlendirildiği, ayrıca toprak tevzi çalışmaları sırasında dinlenen mahalli bilirkişilerin 3-5-7 ve 8 parsel sayılı toprak tevzi parsellerinin tasfiye kanunları gereğince firari ve mütegayyip şahıslardan hazine özel mülkiyetine geçen araziler olduğu belirtildiği; bu nedenle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 18/2 nci maddesi gereğince de kanunlar uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap edilemeyeceği, dava konusu 571 ve 577 parsel sayılı taşınmazlar ve asli müdahilin davası yönünden yapılan incelemede, toprak tevzi çalışmaları sırasında taşınmaza uygulanan tüm tapu kayıtlarının köy itibarıyla komşu eski Poğanis yeni adı ile Aşit köyüne ait olup dava konusu taşınmazların bulunduğu yerin ise eski Averek yeni ... köyüne ait olması nedeniyle davaya konu taşınmazları kapsamasına hukuken olanak bulunmadığı ve asli müdahilin zilyetliği de bulunmadığı, gerekçeleri ile, davacılar ..., ..., ..., ..., , ..., ... , ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... , ..., ..., ..., ..., ..., ... , ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... , ..., ..., ..., ... ile asli müdahiller ..., asli müdahil ... , asli müdahiller ..., ..., ..., ... , ..., ... , ..., ..., asli müdahil ... ile ..., asli müdahil ..., asli müdahil ..., asli müdahil ..., Asli müdahil ... , asli ... , asli müdahil ..., asli müdahil ... tarafından açılan davanın ispatlanamaması nedeniyle reddine, Van ili Tuşba ilçesi ... Mahallesi 571 ve 577 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespiti gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ... ve arkadaşları vekili ile asli müdahil ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, yapılan yargılama ve uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirmesine, uyulan bozma ilamı doğrultusunda hüküm verildiğine ve 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de bulunmadığına göre, uyulan bozma ilamında ve İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçeler dikkate alındığında temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı ... ve arkadaşları vekili ile asli müdahil ... ve arkadaşları vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ONANMASINA,

Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 28.000,00 TL avukatlık ücretinin davacı ve asli müdahilden alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalı Hazineye verilmesine,

269,85 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 345,55 TL'nin temyiz eden davacı ve arkadaşlarından alınmasına,

179,90 TL peşin harcın da onama harcına mahsubu ile kalan 435,50 TL'nin de temyiz eden asli müdahil ve arkadaşlarından alınmasına,

1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

27.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.