Logo

8. Hukuk Dairesi2024/20 E. 2024/3607 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespiti sonucu ifraz edilen parseller üzerindeki mülkiyet hakkının kimde olduğuna ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, taraf teşkili eksikliği, eksik araştırma ve inceleme ile bazı müdahiller lehine hukuki dayanaktan yoksun tescil kararı vermesi, taşınmazların niteliği ve sınırlarının tespiti için yeterli araştırma yapılmaması, hava fotoğraflarından yararlanılmaması ve belgesiz araştırma yapılmaması gibi nedenlerle usul ve yasaya aykırı hareket ettiği gözetilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

SAYISI : 1992/123 E., 2014/30 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine

Taraflar arasındaki genel mahkemeden devredilen kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davacının davasının kısmen kabulüne, müdahiller ... ve ...'ün davalarının kabulüne, diğer müdahillerin davalarının ise reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı, dahili davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında, Ardahan ili Göle ilçesi ... Köyü çalışma alanında bulunan 750, 752 ve 754 parsel sayılı 1.162.800,00; 874.000 ve 987,500 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu oldukları göz ardı edilerek, vergi kaydına istinaden çayır vasfıyla ... Köyü Tüzelkişiliği adına tespit edildikten sonra, kadastro komisyonu nezdinde yapılan itirazlar sonucunda, kadastro komisyonu kararı uyarınca 750 parsel sayılı taşınmaz, 29.04.1994 tarihli ve 234 nolu ifraz ve tescil işlemi ile 953 ila 1025 parsellere; 752 parsel sayılı taşınmaz, 08.09.1994 tarihli ve 420 nolu ifraz ve tescil işlemi ile 1026 ila 1031parsellere ve 754 parsel sayılı taşınmaz ise 07.10.1997 tarihli ve 290 nolu ifraz ve tescil işlemiyle 1033 ila 1113 parseller olarak tescil edilmiştir.

Davacı ... tarafından, davalılar ... ve arkadaşları aleyhine, Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan elatmanın önlenmesi davası, davaya konu olan parseller hakkında kadastro tutanağı düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmış ve yargılama sırasında davaya konu taşımazların, 750 parsel sayılı taşınmazın ifrazı sonucu oluşan ve 19,000 metrekare yüzölçümlü olarak ... oğlu ... adına tespit ve tescil edilip 2013 yılında dava dışı ... adına tapuya tescil edilen 958 ve Köy Tüzelkişiliği adına 48,100 metrekare yüzölçümlü olarak tespit ve tescil edilen 1020 parseller; 752 parsel sayılı taşınmazın ifrazı sonucu oluşan ve Köy Tüzelkişiliği adına 778,760,00 metrekare yüzölçümlü olarak tespit ve tescil edilen 1031 parsel ve 754 parsel sayılı taşınmazın ifrazı sonucu oluşan 41,500 metrekare yüzölçüm ile ... ve diğerleri adına tespit ve tescil edilen 1034, yine aynı taşınmazın ifrazı sonucu oluşan ve 39,000 metrekare yüzölçüm ile (... oğlu) ... adına tespit ve tescil edilip 2009 yılında kayden satın alma nedeniyle dava dışı ... adına tapuya tescil edilen 1035 ve aynı taşınmazın ifrazı sonucu oluşan ve 37,900 metrekare yüzölçümlü olarak (... oğlu) Şefik adına tespit ve tescil edilen 1036 parseller ile yine aynı taşınmazın ifrazı sonucu oluşup ... ve müşterekleri adına tapuya tescil edilen 166,800 metrekare yüzölçümlü 1037 parsel sayılı taşınmazlar olduğu anlaşılmıştır.

Yargılama sırasında, müdahiller ..., ... , ..., ..., ... , ..., ..., ..., ... , ... ve ... , 1031 parsel sayılı taşınmaza yönelik olarak, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak davaya katılmışlardır.

Kadastro Mahkemesinde, çekişmeli parsel tutanakları ile aktarılan dava dosyası birleştirilerek yapılan yargılama sonunda; davacı ... (ölmekle mirasçılarının) davasının kısmen kabulüne, 754 parsele ilişkin (03.07.1997 tarihli ve 1997/29 sayılı ifraz kararıyla oluşan) ve teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen 04.07.2014 tarihli rapor ve ekli krokide 1036 parsel içerisinde A harfiyle gösterilen 4.133,58 m2' lik kısmın, 1035 parsel içerisinde B harfiyle gösterilen 4.732,38 m2' lik kısmın ve 1034 parsel içerisinde (C) harfiyle gösterilen 4.029,37 m2 lik kısmın ifrazı ile bulunduğu adanın en son parsel numarası verilmek suretiyle ve 1037 parselin ise tamamının ..., ..., ..., ... ve ... mirasçıları adına, dosya içerisinde bulunan Göle Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/61 Esas ve 2009/82 Karar, 2009/63 Esas ve 2009/79 Karar, 2009/64 Esas ve 2009/78 Karar, 2009/60 Esas ve 2009/80 Karar, 2009/62 Esas ve 2009/81 Karar sayılı veraset ilamları uyarınca payları oranında tapuya kayıt ve tesciline, geri kalan kısımların ise tespit gibi tesciline; çekişmeli 1031,1020, 958 parsellere ilişkin teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen 02.02.2009 tarihli rapor ve ekli krokide 1031 parsel içerisinde B harfiyle gösterilen 171.788,868 m2 ve (C) harfiyle gösterilen 176.477,543 m2 lik kısımların ifrazı ile bulundukları adanın en son parsel numarası verilmek suretiyle ve 1020 parsel ile 958 parsellerin ise tamamının ..., ... , ..., ... ve ... mirasçıları adına dosya içerisinde bulunan Göle Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/61 Esas ve 2009/82 Karar, 2009/63 Esas ve 2009/79 Karar, 2009/64 Esas ve 2009/78 Karar, 2009/60 Esas ve 2009/80 Karar, 2009/62 Esas ve 2009/81 Karar sayılı veraset ilamları uyarınca payları oranında tapuya kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin taleplerinin reddine; müdahil ...'ün davasının kabulüne ve çekişmeli 1031 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kalan ve teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen 02.02.2009 tarihli rapor ve ekli krokide gösterilen 98.434,48 m² lik kısmın ifrazı ile Müdahil ... adına tapuya kayıt ve tesciline; müdahil ...'ün davasının kabulüne ve aynı rapor ve eki krokide 1031 parsel içerisinde gösterilen 113.388,20 m² lik kısmın ifrazı ile Mecit oğlu ... adına tapuya kayıt ve tesciline, 1031 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kalan ve aynı rapor ve ekli krokide 1031 parsel içerisinde gösterilen 226.192, 89 m² lik kısmın ifrazı ile ... oğlu ..., ... oğlu ..., ... oğlu ..., ... oğlu ... adlarına eşit olarak tapuya kayıt ve tesciline, diğer müdahillerin davalarının reddine karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince, taşınmazların Köy Tüzel Kişiliğine ait çayır veya orta malı çayır niteliğinde olmadıkları ve bir an için, taşınmazların ifraz edildikleri kadastro parsellerine tespit sırasında uygulanan 1938 tarihli köye ait vergi kaydının, taşınmazlara ait olduğu düşünülse bile dosya içerisindeki davalı Köy Tüzel Kişiliği temsilcisinin duruşmadaki beyanı da dikkate alındığında o dönemlerde köy halkının durumu iyi olmadığından tüm vergilerin Köy Tüzel Kişi tarafından ödendiği, bu durumda vergi kaydının zilyetliğin tespitinde yeterli olmadığı, lehine tescil hükmü verilen kişiler yönünden zilyetlikle kazanım koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, bir kısım parseller yönünden yöntemince taraf teşkili de sağlanmadan hüküm kurulmuş olduğu gibi, davanın esası yönünden yapılan araştırma, inceleme uygulama da hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.

Şöyle ki; dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına ve mahallinde yapılan keşif ve uygulamalara göre aktarılan davanın konusu, yukarıda açıklanan komisyon kararlarına dayanılarak yapılan kadastro parsellerinin ifrazı sonucu oluşan 958, 1020, 1031 ,1034, 1035, 1036 ve 1037 parsel sayılı taşınmazlardır.

Dava, kadastro tespitinden evvel, ... ... mirasçılarından ... mirasçısı ... tarafından, diğer mirasçılar olan ... ve arkadaşları aleyhine, dava konusu taşınmazların ortak muristen kendilerine kaldığı halde, davalıların bu yerin köy orta malı olduğunu iddia ederek kendisine ait hisseyi kullandırmadıkları iddiasıyla, hisseye vaki müdahalenin men'i istemiyle 1981 tarihinde açılmış, ne var ki kadastro sırasında, kadastro tespitinden önce açılan ve Kadastro Mahkemesine aktarılan bu davanın konusu oldukları gözden kaçırılarak, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen komisyon kararları dikkate alınmak suretiyle çekişmeli taşınmazların ifrazen tapuya tescilleri yapılmıştır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 297 inci maddesi uyarınca, davanın taraflarının gerekçeli karar başlığında doğru ve eksiksiz şekilde gösterilmeleri gerekir.

Ayrıca; aktarılan davanın kapsamında olan taşınmazların malik hanelerinin doldurulması ve tapuya tescil edilmeleri hukuken geçersiz (yok hükmünde) ise de, hak kaybına sebebiyet verilmemesi açısından, lehlerine tescil işlemi yapılan tüm kişilerin de iddia ve delillerinin değerlendirilebilmesi için davada taraf olmaları zorunludur.

Ne var ki, somut olayda dosya arasında bulunan tapu kayıtlarına göre, çekişmeli 1037 parsel sayılı taşınmazda 1/11 pay maliki olan (... oğlu) ... ile 23.03.2013 tarihinde kayden satış nedeniyle pay maliki olan ... ; 1035 parsel sayılı taşınmazda 24.12.2009 tarihinde kayden satın alma yoluyla malik olan (Sedrettin oğlu) ... ; 958 parselde 26.01.2013 tarihinde yapılan satış ile kayden malik olan ... davada taraf olarak yer almadıkları gibi; yine 1031 sayılı taşınmaz yönünden usulünce davaya müdahale eden ... , ..., ... , ... ... , ... isimli kişiler de gerekçeli karar başlığında gösterilmemişlerdir. Bu itibarla, 1037, 1035 ve 958 parseller yönünden yöntemince taraf teşkili sağlanmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması ve adı geçen müdahillerin karar başlığında gösterilmemeleri suretiyle 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine aykırı şekilde gerekçeli karar başlığı oluşturulması usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.

Öte yandan; davanın esası hakkında yapılan araştırma ve inceleme de hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Zira; davalı Hazine, çekişmeli taşınmazların, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup, mera niteliğinde bulunduklarını ve zilyetlik yoluyla kazanılmalarının mümkün olmadığını ileri sürerek, taşınmazların mera niteliği ile sınırlandırılmasını talep etmiştir.

Eldeki dava kadastro mahkemesine aktarılmadan evvel, davanın açıldığı tarihte köy muhtarı olduğu bildirilen davalı ... , yargılama sırasında dosyaya sunduğu 09.04.1982 tarihli beyan dilekçesinde, dava konusu çayırların kimsenin özel mülkiyetinde ve zilyetliğinde olmadığını savunduğu halde, 2008 tarihinde yapılan keşifte bu kez, dava konusu taşınmazların davacı tarafın iddia ettiği gibi dedelerinden kaldığını beyan etmiş olup, bu suretle beyanları arasında çelişki ortaya çıktığı halde, önceki beyanı kendisine okunup, beyanları arasındaki bu çelişki giderilmeye çalışılmamış; 2008 yılında çekişmeli taşınmazlar başında yapılan keşif sonucu düzenlenen ziraatçi bilirkişi raporu, çekişmeli taşınmazın aktarılan dava tarihi olan 1981 tarihindeki durumlarını bildirmeyen, keşif tarihindeki güncel durumlarını bildirir içerikte ve soyut ve uyuşmazlığın çözümüne elverişli olmayan tarzda düzenlenmiş; yine kök 754 parselin batısında ve 1031 parselin ise doğusunda dere bulunduğu halde keşfe jeolog bilirkişi götürülmemiş; ayrıca iş bu 2008 tarihli keşif sonucunda düzenlenen 02.02.2009 tarihli rapor esas alınmak suretiyle, bir kısım müdahiller yahut murislerinin mirasçıları adına (1031 parsel içerisinde gösterilen ve 98.434,48 m2 lik kısmın ifrazı ile Müdahil ... adına; aynı rapor ve eki krokide 1031 parsel içerisinde gösterilen 113.388,20 m2 lik kısmın ifrazı ile Mecit oğlu ... adına 226.192, 89 m2 lik kısmın ise ... oğlu ..., ... oğlu ..., ... oğlu ..., ... oğlu ... adlarına) tescil kararı verilmiş ise de, anılan keşifte bu kişiler yönüyle alınan hiç bir beyan, araştırma ve inceleme bulunmamasına rağmen, hangi nedenle adı geçen bir kısım müdahiller yahut müşterekleri adına yazılı şekilde hüküm kurulduğu gerekçeleriyle açıklanmamıştır.

Yine; 2014 tarihinde sadece 754 sayılı kadastro parselinin ifrazından oluşan 1034, 1035, 1036 ve 1037 parsel sayılı taşınmazlar başında yapılan keşif sonucu düzenlenen ziraatçi bilirkişi raporu da soyut içerikli ve hüküm kurmak için yetersiz olup, anılan raporda da, yine aktarılan dava tarihine göre değil, keşif tarihine göre taşınmazların durumu değerlendirilmiş; keşfe konu bu taşınmazların doğu sınırında yer alan komşu 766 parsel sayılı taşınmazın dosya arasına gelen tutanak örneğine göre, malik sütununun davalı olarak bırakılmakla birlikte mera olarak tespit edildiği, ancak tutanak örneği üzerinde tescil tarih ve yevmiye numarası yazılı olduğu anlaşılmasına rağmen, bu taşınmazın akıbetinin ne olduğu, mera olarak sınırlandırılıp özel siciline tescil edilip edilmediği araştırılmamış ve şayet mera olarak sınırlandırılmış ise keşfe konu taşınmazlar yönünden yöntemince mera araştırması yapılmak suretiyle taşınmazların komşu mera parsellerinin ne şekilde ayrıldıkları, meradan açma veya meranın devamı niteliğinde olup olmadıkları hususunda ayrıntılı, gerekçeli ve yan görünüş (kesit) krokisi ile desteklenmiş rapor aldırılması gerektiği düşünülmemiş ve taşınmazların niteliğini ve sınırlarını belirleme maksadıyla hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır.

Ayrıca; davacı ve gerçek kişi davalılar ve bir kısım müdahiller adına, çekişmeli taşınmazlar üzerinde zilyetlikle edinim koşulları oluştuğu kabul edilerek yazılı şekilde kararı verilmesine rağmen, lehlerine tescil kararı verilen bu kişiler yönünden yöntemince belgesiz araştırması dahi yapılmamıştır.

Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için, İlk Derece Mahkemesince öncelikle, çekişme konusu taşınmazların (958, 1020, 1031, 1034, 1035, 1036 ve 1037 parseller) güncel tapu kayıtları davalı şerhi verilerek dosya arasına alınmalı ve tapu kaydında yazılı maliklerden taraf olmayanlar var ise bu kişilerin davaya katılımları sağlanarak yöntemince taraf teşkili sağlanmalı, var ise iddia ve delilleri sorulup, bildirmeleri halinde delilleri toplanılmalı; mera olarak tespit edildiği anlaşılan 766 parsel sayılı taşınmazın akıbetinin ne olduğu, mera olarak sınırlandırılıp özel siciline tescil edilip edilmediği tereddütsüz olarak tespit edilmeli; aktarılan dava tarihi olan 1981 tarihinden 15 - 20 - 25 yıl öncesine ait, dava konusu taşınmazları kapsayan hava fotoğrafları Harita Genel Komutanlığından getirtilmek suretiyle dosya ikmal edildikten sonra mahallinde, tarafsız, yöreyi iyi bilen, taşınmazın bulunduğu köyde ve komşu köylerde ikamet eden, elverdiğince yaşlı şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, aynı yönteme göre tespit edilecek taraf tanıkları, teknik bilirkişi, 3 kişilik ziraatçi bilirkişi kurulu, jeolog bilirkişisi ve jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalıdır.

Yapılacak bu keşif sırasında, dava konusu taşınmazların öncesinin geleneksel biçimde kullanılan kadim mera olup olmadığı, dava konusu taşınmazlar / taşınmaz bölümleri ile komşu 766 mera parseli arasında ayırıcı nitelikte bir unsur bulunup bulunmadığı araştırılmalı ve taşınmazların fiziksel özelliklerine ve mera ile aralarında ayırıcı unsur bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin mahkeme hakimin gözlemi keşif tutanağına aynen yansıtılmalı; taşınmazların geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından, ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, taşınmazların ifrazen geldiği kadastro parsellerinin tespitine esas 1938 tarih ve 311 nolu çayır vasıflı vergi kaydının davaya konu taşınmazlara ait olup olmadığı, taşınmazları kullananların asli zilyet olarak mı, yoksa köy adına mı kullanıldıkları, yine taşınmazların öncesinin mera olup olmadığı, zaman içinde sınırlarında genişleme olup olmadığı, komşu dereden kazanım bulunup bulunmadığı hususlarında, yerel bilirkişi ve tanıklardan, tek tek ve olaylara dayalı olarak ayrıntılı bilgi alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsellere ait kadastro tutanakları ve varsa dayanak kayıtlarıyla denetlenmeli; ayrıca yerel bilirkişi ve tanıklara, davalı ... ' ın 09.04.1982 tarihli beyan dilekçeside okunarak, bu hususta da beyan ve bilgileri alınmalı; yine dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının çelişmesi halinde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkilerin giderilmesine çalışılmalı; ziraatçi bilirkişi kurulundan, dava konusu taşınmazların öncesinin geleneksel biçimde kullanılan kadim mera olup olmadığını, taşınmazların toprak yapısı, eğimi, bitki deseni ve diğer yönlerden mera parselinden nasıl ayrıldığını, aralarında doğal ya da yapay ayırt edici bir sınır bulunup bulunmadığını, taşınmazların meradan açılan bir yer olup olmadığını, meranın devamı niteliğinde olup olmadığını, taşınmazlar üzerinde ekonomik amaca uygun zilyetlik bulunup bulunmadığını, ekonomik amaca uygun zilyetlik varsa hangi tarihten beri ve hangi tasarruflar ile sürdürüldüğünü açıklayıp, taşınmazların tarımsal niteliğini belirten, taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş, somut verilere ve bilimsel esaslara dayalı, taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ve yan görünüş (kesit) krokisi ile desteklenmiş ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; jeolog bilirkişisinden, çekişme konusu taşınmaz bölümlerinin dereden kazanılıp kazanılmadığı ve derenin aktif etki alanında olup olmadığı hususlarında değerlendirmeyi içeren rapor düzenlemesi istenmeli; jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiye, hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle incelemesi yaptırılmak suretiyle, dava konusu taşınmazların geçmişteki ve şimdiki niteliğinin ne olduğu, hava fotoğraflarının çekildiği tarihler itibariyle kullanım sınırlarının oluşup oluşmadığı, mera vasfında olup olmadığı ve komşu mera parseli ile aralarında ayırıcı unsurlar bulunup bulunmadığı, taşınmazların ekonomik amaca uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle kullanılıp kullanılmadığı ve kullanımın hangi tarihten itibaren olduğu hususlarını ve taşınmazların niteliğini, kullanım durumunu ve zilyetlik süresini kesin olarak belirleyen ayrıntılı rapor düzenlettirilmeli; dava konusu taşınmazların, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yolu ile kazanılabilecek nitelikte bir taşınmaz olduğunun tespiti halinde, aktarılan dava tarihine kadar zilyetlikle kazanma şartlarının zilyetleri lehine oluşup oluşmadığı kesin olarak belirlenmeli; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 14 üncü maddesi uyarınca, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanmalı; dava konusu taşınmazların mera olduğu sonucuna varıldığı takdirde, meralar üzerinde sürdürülen zilyetliğin hukuken değer taşımayacağı gözetilmeli ve bundan sonra, toplanmış ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuca göre tüm talepler hakkında bir karar verilmeli ve 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine uygun karar başlığı oluşturulmalıdır.

İlk Derece Mahkemesince, bu hususlar gözetilmeksizin, yöntemince taraf teşkili sağlanmadan, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmadığından, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,

1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

23.05.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.