Logo

8. Hukuk Dairesi2024/4245 E. 2024/5315 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespiti sonucu oluşan sınır değişikliğine itiraz yoluyla tapu iptal ve tescil davasının açılmasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro tutanağının kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması ve Covid-19 salgını nedeniyle getirilen sürelerin durdurulması halinde dahi bu sürenin aşılmış olması gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine

Taraflar arasındaki kadastro tespitine itirazdan kaynaklanan tapu iptal tescil davasında yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin kararı istinaf etmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Mardin ili Ömerli ilçesi ... Mahallesi 158 ada 6 parsel sayılı 9.451,11 m² yüzölçümündeki taşınmazın maliki olduğunu, taşınmazların bulunduğu bölgede 03.09.2011 tarihinde kadastro çalışmaları gerçekleştirildiğini, davacının kadastro sırasında kendisine ait taşınmazın yüzölçümünün eksildiğini ve sınırının yanlış belirlendiğini, bu eksikliğin 105 ada 1 parsel sayılı ve 158 ada 7 parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazdan kaynaklandığının tespit edildiğini ileri sürerek 105 ada 1 parsel ve 158 ada 7 parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Dava; ilk olarak Mahkemenin 2021/177 Esas sayılı sırasına kaydolunmuş, akabinde 06.09.2021 tarihli ara karar ile 158 ada 7 parsel sayılı taşınmaza ilişkin uyuşmazlık dava dosyasından tefrik edilmiş, bu haliyle eldeki dosyada 105 ada 1 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki dava yönünden yargılamaya devam edilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davanın tapu iptali tescil istemine ilişkin olduğu ve 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği sebebiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesince; "çekişmeli taşınmazın 30/03/2011 tarihinde "Devlet Ormanı" vasfıyla davalı Hazine adına tespit edildiği, 05.04.2011-05.05.2011 tarihleri arasında askı ilanına çıkarıldığı ve çekişmeli taşınmazın tutanağının 06.05.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacı taraf 03.09.2021 günü dava açmış olup, tutanağın kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 10 yıldan fazla zaman geçtiği ve davacının iddiası mülkiyete ilişkin olup tespit öncesi sebebe dayandığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar Covid-19 hastalığı nedeniyle alınan tedbir kapsamında 26.03.2020 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 7226 Sayılı Kanun'un geçici maddeleri ile getirilen düzenlemeler gereğince dava açma, icra takibi başlatma, hak düşürücü sürelerin.... 13.03.2020 tarihinden 15.06.2020 tarihine kadar durdurulmasına karar verilmiş ise de, durma süresi olan 92 günün eklenmesi halinde de hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açıldığı anlaşılmıştır. Bu durumda tutanağın kesinleştiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 12/3 üncü maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması nedeni ile davacının kadastro öncesi nedene ilişkin davası yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından" davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.

Davacı vekili tarafından; verilen karar gerekçesiz olduğu iddiası ve resen dikkate alınacak sebeplerle kararın bozulması talebiyle temyiz edilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçelere, 6100 sayılı Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ: Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,

Davacı tarafından yatırılan 427,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.