Logo

8. Hukuk Dairesi2025/105 E. 2025/2447 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yenileme kadastrosu sonucu davalılar adına tescil edilen taşınmazın bir kısmının davacıya ait olduğu iddiasıyla açılan tapu iptal ve tescil davası.

Gerekçe ve Sonuç: Tesis kadastrosunun 1959 yılında kesinleştiği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki on yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu, yenileme kadastrosunda davacı aleyhine bir işlem bulunmadığı ve mevcut durumun tesis kadastrosu ile uyumlu olduğu gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1760 E., 2024/917 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Giresun 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/567 E., 2023/279 K.

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22/2-a maddesi uyarınca 2014 yılında yapılan uygulama kadastrosu sonucunda, Giresun ili Merkez ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan, tapuda davacı adına kayıtlı eski 457 parsel sayılı ve 1.150 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, yeni 292 ada 16 sayılı parsel numarasıyla ve 1.136,59 metrekare yüzölçümlü olarak, tapuda davalılar adına kayıtlı eski 456 parsel sayılı ve 1.140 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, yeni 292 ada 15 sayılı parsel numarasıyla ve 1.029,06 metrekare yüzölçümlü olarak tespit ve tescil edilmiştir.

Davacı vekili, davalılar adına oluşan tapuda 12.32 metrekare kısmın davacıya ait olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescil davası açmıştır.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "..Dava, yenileme kadastrosu nedeniyle tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir. Dava konusu taşınmaz ait tapu kaydı ve kroki celp edilmiş, mahkememizce taşınmaz başında keşif icra edilmiştir. Dava yenileme kadastrosunun usulüne uygun yapılmadığı iddiası ile açılan tapu iptal ve tescil davasıdır. Yenileme kadastrosunun ilkeleri 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22 nci maddesi ile belirlenmiştir. Bu maddenin birinci fıkrasına göre tesis kadastrosu yapılan yerlerde ikinci bir kadastro yapılması yasaklanmış ise de aynı maddenin devam eden hükümleri ile bu yasağa bir takım istisnalar getirilmiştir. Bu istisna hükümleri yenileme kadastrosunun ilkelerinin kaynağıdır. Uygulama/Yenileme kadastrosunun amacı, teknik açıdan yetersiz kalan, uygulama niteliğini kaybeden, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği anlaşılan kadastro haritalarının yenilenmesi ve uygulanabilir hale getirilmesidir. Uygulama kadastrosunun amacı, mülkiyet ihtilaflarını canlandırmak ve çözmek değil; tesis kadastrosu sırasında yapılan teknik hataları belirleyerek gidermek ve kadastro paftalarını zeminle uyumlu, uygulanabilir, teknik ihtiyaçlara cevap verir ve güvenli hale getirmektir. Uygulama kadastrosu yapılırken, ilk kadastro sırasında da zeminde mevcut olduğu anlaşılan sabit noktalar ile aynı döneme ya da öncesine ait farklı amaçlarla üretilmiş harita ve benzeri verilerden yararlanılmakta, tesis kadastrosu haritaları ortofoto üzerine işlenmekte, düzenlenecek ada raporunda, haritanın zemine uygun olmaması halinde farklılıkların nerelerden kaynaklandığı gösterilerek, varsa hataların nasıl giderildiği açıklanmakta ve bundan sonra yönetmelikte açıklanan ilkeler çerçevesinde taşınmazların bütün sınırları tek tek değerlendirmeye tabi tutularak ilk tesis kadastrosu sırasındaki gerçek fiili duruma ulaşılmaya çalışılıp, her bir parsel hakkında uygulama tutanağı düzenlenerek uygulama kadastrosu paftaları üretilmektedir. Uygulama kadastrosuna itiraz davaları, özü itibariyle uygulama faaliyetinin yukarıda açıklanan ilke ve yöntemlere göre yapılıp yapılmadığının denetlenmesini zorunlu kılan davalardır.Yöntemine uygun yapılmayan uygulama kadastrosu, mülkiyete ilişkin kazanılmış hakların ihlali sonucunu doğurur ve yukarıda belirtmiş olduğumuz 3402 sayılı Kanun'un 22 nci maddesinin birinci fıkrası ile getirilen yasağa aykırılık teşkil eder. Mahkememizce alınan fen ve harita mühendisi bilirkişi raporunda; hava fotoğrafından sabit sınır tespit edilemediği, tesis kadastrosu ve yenileme kadastrosu sınırları ile mevcut sınırların uyuştuğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak; yapılan keşif, dinlenen mahalli bilirkişiler ve tanıklar, aldırılan teknik bilirkişi raporu, hava fotoğrafları birlikte değerlendirildiğinde; tesis kadastrosu ile dava konusu parsellerin sınırlarının sabit sınır esas alınarak belirlenip belirlenmediğinin tespit edilemediği, ancak sınırların tesis kadastrosundaki sınırlar ile uyumlu olduğu, davacının davasını ispat edemediği.." gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hükmün, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; "...Dosyanın incelenmesinden, uygulama (yenileme) kadastrosu sonucunda, Giresun ili Merkez ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan ve tapuda davacı ile müşterekleri adına kayıtlı olan eski 457 parsel sayılı 1.150,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın 292 ada 16 parsel numarasıyla ve 1.136,59 m² yüzölçümlü olarak; tapuda davalılar adına kayıtlı olan eski 456 parsel sayılı 1.140,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın ise 292 ada 15 parsel numarasıyla ve 1.029,06 m² yüzölçümlü olarak tespit edildiği, askı ilanlarının 07.05.2014 - 05.06.2014 tarihleri arasında yapıldığı, askı ilan süresi içerisinde dava açılmaması üzerine uygulama (yenileme) kadastrosu tespitlerinin kesinleşerek taşınmazların tapuya tescil edildikleri, ilk tesis kadastrosu tespitlerinin 1957 yılında yapılıp askı ilan süresi içerisinde dava açılmaması üzerine 05.02.1959 tarihi itibariyle kesinleştiği, eldeki davanın ise 25.08.2021 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde ve değerlendirilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamasına, kamu düzenine aykırı bir hususun tespit edilememiş olmasına, istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplere, istinaf edenin sıfatına, tesis kadastrosunun kesinleştiği tarih (1959) ile dava tarihi arasında 3402 sayılı Kanunu'nun 12/3 maddesinde yazılı on yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olmasına, kadastro tespit tutanağında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilemeyecek ve dava açılamayacak olmasına, dolayısıyla davacı tarafın tesis kadastrosundan kaynaklı olarak gerek ayni gerekse de nakdi herhangi bir talepte bulunmasının bu aşamada mümkün olmamasına, yenileme (uygulama) kadastrosu yönünden yapılan incelemede ise keşfe katılan fen ve harita bilirkişilerince ortak düzenlenen raporda tesis kadastrosuna yakın tarihli hava fotoğraflarına göre davaya konu edilen kısımdaki yapı ile parseller arasındaki sınırların belirgin olmadığının ve gerek tesis gerekse de yenileme kadastrosu sınırlarına göre davaya konu edilen kısmın davalı parsel sınırları içerisinde kaldığının açık şekilde belirtilmiş olmasına, dolayısıyla yenileme kadastrosunda davacı taraf aleyhine yapılmış herhangi bir tespit, işlem yada uygulama bulunmamasına, her ne kadar davacı tarafça çekişmeli taşınmaz bölümünün yolsuz olarak tapuya tescil edildiği ileri sürülmüş ise de sözkonusu tescil işleminin kesinleşen kadastro tespitlerine dayanması nedeniyle yolsuzluğundan söz edilemeyecek olmasına ve tüm dosya kapsamına göre, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu..." belirtilerek, istinaf başvurusu esastan reddedilmiş; Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçelere, 6100 sayılı Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,

427,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 187,80 TL'nin temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.