"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) ncı alt bendi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin iş güvenliği gözetmeni olarak, yurt dışı hizmet sözleşmesiyle davalı Şirketlerin Rusya'da bulunan şantiyelerinde 2012-2015 yılları arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini, işe girişte imzalatılan belge gereği sürekli iki aylık ücretinin eksik ödendiğini, işten çıkışında ücretinden yapılan kesintilerin ödenmediğini, fazla çalışma yaptığını, ayda yalnız iki ... hafta tatili yapabildiğini, ulusal ... ve genel tatil günlerinde sadece iki ... izin kullanabildiğini, aylık ücretinin net 1.500,00 USD olduğunu, işverence ücret dışında barınma, üç öğün yemek, nakdi servis yardımı, nakdi iletişim yardımı şeklinde ücrete ilave ödemeler yapıldığını ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal ... ve genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... AŞ vekili cevap dilekçesinde; talep konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının müvekkili Şirket işçisi olmadığı için husumet itirazında bulunduklarını, davacının işvereni olmadıkları için sunulabilecekleri herhangi bir belge bulunmadığını, kaldı ki müvekkilinin 2008 yılında kurulduğunu ve davacının iddia ettiği hizmet süresinden sorumlu tutulmalarının mümkün olmadığını, doğru hasmın tespit edilerek davanın yöneltilmesi gerektiğini, yurt dışında çalışan işçilerin çalıştıkları ülkenin koruyucu hükümlerinden faydalandıklarını, bilahare Türk iş hukukunun sağladığı olanaklardan istifade etmelerinin hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle, işin yapıldığı yer mahkemesinin yetkisi tanınarak Mahkemenin dosyaya yabancı hukuk ve yabancı mahkemenin yetkisi sebebiyle bakmaması için yetki itirazında bulunduklarını, davacının iddia ettiği çalışma dönemindeki sigortalılık durumunun araştırılması gerektiğini beyanla davanın reddini istemiştir.
2. Davalı ... Construction ZAO vekili cevap dilekçesinde; talep konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının müvekkili Şirket işçisi olmadığı için husumet itirazında bulunduklarını, iddia edilen çalışma döneminde davacının hangi Şirket nezdinde çalıştığı, çalışmasının yurt dışında geçip geçmediğinin belli olmadığını, müvekkili Şirket yapılanması içerisinde davacı adına herhangi bir kayda rastlanılmadığını, müvekkili Şirketin yurt dışında kurulmuş olup faaliyetlerini de yurt dışında sürdürdüğünü, uyuşmazlığa davacının çalıştığı ülke hukukunun uygulanması gerektiğini, davacı ile diğer davalı ile yahut dava konusu ile arasında hiçbir hukuki bağ bulunmayan müvekkili Şirket hakkında bir hüküm kurulmasının mümkün olmadığını, davacının yurt dışında çalıştığını iddia ettiği dönemde Türkiye’de olup olmadığının, Türkiye’de sigortalı bir işte çalışıp çalışmadığının veya kendi adına ve hesabına Türkiye’de iş görüp görmediğinin anlaşılması için Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarının araştırılması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
3. Davalı REC Uluslararası İnş. Yat. San. ve Tic. AŞ vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili Şirketin işçisi olmadığını, husumet ve yetki itirazında ve zamanaşımı def'inde bulunduklarını, İş-Kur hizmet sözleşmesinin Mahkemece celbedilerek incelenmesi gerektiğini, benzer mahiyetteki davalarda davanın husumet yönünden reddine karar verildiğini ve onadığını, davacının ancak çalıştığı ülke mevzuatına göre sosyal haklardan faydalanabileceğini, talep konusu alacak kalemlerinin çalıştığı ülke mevzuatına göre değerlendirilmesi gerektiğini, davacının müvekkili Şirkette çalışmadığı için ücretinin ve çalışma koşullarının bilinmediğini, Türkiye’deki sigortalılık sürelerinin yurt dışı çalışma iddialarından mahsubu gerektiğini, proje bazlı çalıştığı anlaşılan davacının belirlenen süre bitimi nedeniyle iş sözleşmesi sona erdiği için kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerekeceğini, davacı taleplerin dayanaksız ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, yurt dışında çalıştığı göz önünde bulundurulduğunda ücretinin brüt ücrete çevrilmemesi gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; uyuşmazlığın çözümü hususunda öncelikle taraflar arasında akdolunan iş sözleşmesinin feshinin niteliğinin belirlenmesi gerektiği, davacının iş sözleşmesinin davalı tarafından haklı nedenle feshedildiğine dair ispat yükünün davalı tarafından yerine getirilmediği anlaşıldığından; haksız ve önel sürelerine uyulmaksızın yapılan fesih nedeniyle davacı lehine kıdem ve ihbar tazminatlarına hükmedildiği, davalı işveren nezdinde 2 yıl, 11 ... hizmetinin bulunduğu, davacı ile Renaissance Co Rusya arasında bireysel iş sözleşmesinin imzalandığı, bu Şirket ile diğer davalı Şirket adreslerinin aynı olduğu, bu Şirketin, davalı Şirket bünyesinde faaliyet gösterdiği, her iki Şirket arasında organik bağ olduğu için davalıların husumet itirazının yerinde olmadığı, tanık beyanlarına itibar edilerek hazırlanan bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğu ve davacının bilirkişi raporunda hesaplandığı kadarıyla ücret alacağı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal ... ve genel tatil ücreti alacaklarına hak kazandığı, zamanaşımı def'i gözetilmek suretiyle hesaplanan alacakların hüküm altına alındığı belirtilerek dava ve ıslah dilekçesindeki talepler doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf başvurusunda; hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını, bilirkişi tarafından itibar edilen ücret bordrolarının gerçeği yansıtmayıp usule aykırı olarak düzenlendiğini, bilirkişi raporunun sonuç kısmında hesaplanan toplam işçilik alacakları ile daha önce ıslah dilekçesi ile talep edilen işçilik alacakları toplamının değişmediğini, dosyada mübrez imzalı puantaj kayıtlarına göre fiilen çalışma yapılan saatlerin bir kısmı normal çalışma, bir kısmı fazla çalışma ve bir kısmı ise hafta tatili ile genel tatil olarak gösterildiğini, ancak bordrodaki tahakkukların çok karmaşık olup fazla çalışma ve tatil ücretleri tahakkuk ettirilmiş ise de hesaplanan toplam miktarlardan avans ve Rusça ve İngilizce yapılan birtakım açıklamalarla kesintiler yapıldığını ve dolayısıyla hafta tatili, fazla çalışma veya genel tatil olarak gösterilen saatlerin normal çalışma saatinden düşülerek yine bordroda belirtilen aylık ... ücrete ulaşıldığını, bankaya ödenen tutarların fazla çalışma ve hafta tatili alacağından mahsup edilmesiyle aynı tutarda ücret alacağının arttığını, ücretten mahsup edilmesiyle ise fazla çalışma ve hafta tatili alacağı hesaplandığını, nihayetinde yapılan tüm hesaplamalarda işçinin alacağının değişmediğini, tüm bunlarla bordroların hileli olarak düzenlenmiş olduğunun anlaşıldığını, bordroların hileli olduğunun banka kayıtları ve İş-Kur sözleşmesi ile ispatlandığı, yapılan hesaplamalarda tanık beyanlarının da diklate alınması gerektiğini, davalılar lehine hükmedilen vekâlet ücretinin hatalı hesaplandığını beyanla İlk Derece Mahkemesi kararın bu yönden kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı ... AŞ vekili istinaf başvurusunda; husumet itirazlarının Mahkemece yeterince değerlendirilmediğini, davalılar arasında organik bağ bulunduğuna dair kabulün eksik incelemeye dayalı olduğunu, müvekkili Şirket aleyhine benzer bir biçimde ikame edilen başka bir davada Mahkemece husumet yönünden ret kararı verildiğini, davacının yurt dışında çalıştığının ... olup uyuşmazlığa Türk hukuku uygulanmasının usul ve kanuna aykırı olduğunu, davacının çalıştığı ülke iş mevzuatına tâbi olduğunu, davacının hizmet süresinin hatalı tespit edildiğini, SGK kayıtları incelendiğinde bu durumun açıkça anlaşılacağını, tüm çalışma döneminden müvekkili Şirketin sorumlu tutulmasının eksik incelemeye dayalı olduğunu, ücret konusundaki kabulün de dosya kapsamına aykırı olduğunu, zira davacının almakta olduğu ücretinin ücret bordroları ile ... olduğunu, bu husustaki yazılı belgenin göz ardı edilip tanık beyanlarına itibarla karar verilmesinin hatalı olduğunu, haftalık 21 saatin üzerinde fazla çalışma süresine göre hesaplama yapılmasının Yargıtay kararları gereği mümkün olmadığını, davacının ücreti brütleştirilirken izlenen yöntemin hatalı olduğunu, kıdem tazminatı tavanı aşılarak hesaplama yapıldığını, oysaki kıdem tazminatı tavanının kamu düzenine ilişkin olduğu ve kıdem tazminatının döviz üzerinden talep edilemeyeceğini, aynı şekilde hüküm altına alına diğer alacak kalemlerinin de hatalı hesaplandığını belirterek İlk Derce Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3. Davalı ... Construction ZAO vekili istinaf başvurusunda; davacı yurt dışında çakıştığı için uyuşmazlığa Türk hukuku uygulanmasının hatalı olduğunu, davacı işçi çalıştığı ülke iş mevzuatına tâbi olduğu için dava konusu olayda Türk hukuku uyulanmasına kanunen imkân bulunmadığını, çalışılan ülke iş mevzuatına tâbi olduğunu, davacının hizmet süresinin hatalı tespit edildiğini, SGK kayıtları incelendiğinde bu durumun açıkça anlaşılacağını, tüm çalışma döneminden müvekkili Şirketin sorumlu tutulmasının eksik incelemeye dayalı olduğunu, ücret konusundaki kabulün de dosya kapsamına aykırı olduğunu, zira davacının almakta olduğu ücretinin olan ücret bordroları ile ... olduğunu, bu husustaki yazılı belgenin göz ardı edilip tanık beyanlarına itibarla karar verilmesinin hatalı olduğunu, haftalık 21 saatin üzerinde fazla çalışma süresine göre hesaplama yapılmasının Yargıtay kararları gereği mümkün olmadığını, davacının ücreti brütleştirilirken izlenen yöntemin hatalı olduğunu, kıdem tazminatı tavanı aşılarak hesaplama yapıldığını, oysaki kıdem tazminatı tavanının kamu düzenine ilişkin olduğu ve kıdem tazminatının döviz üzerinden talep edilemeyeceğini, aynı şekilde hüküm altına alınan diğer alacak kalemlerinin de hatalı hesaplandığını belirterek İlk Derce Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
4. Davalı REC Uluslararası İnş. Yat. San. ve Tic. AŞ istinaf başvurusunda; davacının davalı Şirketler işçisi olmadığından davanın husumetten reddi gerektiğini, dava konusu uyuşmazlığa çalışılan ülke hukukunun uygulanması gerektiğini, davacıya makbuzla ödenen kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi yapılmasına rağmen mükerrer olarak hüküm kurulduğunu, kıdem tazminatının Türk lirası üzerinden hüküm altına alınması gerektiğini, davacının yurt dışına giriş çıkış kayıtlarına itibarla hizmet süresinin tespitinin hatalı olduğunu, ücret konusundaki kabulün hatalı olduğunu, fark ücret alacağı olmadığını, brütleştirmenin Türk hukukuna göre yapılamayacağını, Rusya’da çalışan işçinin ücretinin brütleştirilmesinde genel sağlık sigortası ve kısa vadeli sigorta primlerinin ödenmesi gerekmediğini, fazla çalışma alacağı olmadığını, Rusya’daki tatil günlerinde çalışmaması sebebiyle Türkiye’deki tatillere göre hesap yapılamayacağını ya da kullandığı tatil izinlerinin mahsubu gerektiğini, davacı ile menfaat birliği içinde olan tanık beyanlarına itibarla hüküm kurulmasının kabul edilemeyeceğini, alacaklardan yapılan indirimin az olduğunu beyan ederek Mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; yabancılık unsuru taşıyan sözleşmelerle ilgili Yargıtay uygulamasının son aylarda farklılık arz etttiği, ancak bu içtihatlardan önce eski uygulamalar ışığında Dairece kaldırma kararı verilen İlk Derece Mahkemelerinin Daire kararına uyarak karar verdiği dosyalarda eski kararla çelişir şekilde hüküm kurulmasının Dairenin önceki görüşüne güvenerek dava açanlar yönünden hukuki güvenlik, hukuki belirlilik, hukuki öngörülebilirlik ve sürpriz karar yasağı ilkelerinin ihlaline yol açacağı, bu sebeple benimsenen ... görüşün Yargıtay Kararları Dergisi ya da başkaca yollarla duyurulmasından itibaren makul bir süre sonra uygulamaya konulması, Dairenin görüşüne güvenilerek açılan davalarda ise önceki uygulamaya devam edilmesinin uygun görüldüğü, bu nedenle bu davada Türk hukukunun uygulanmasının kaldırma gerekçesi yapılmadığı, kaldırma kararı sonrasında verilen hükmün, 1.400,00 USD ücret üzerinden yeniden belirlenen ücret ve çalışmaya bağlı alacaklardan bordro ile tahakkuk ... banka kanalı ile ödenen ücretlerin mahsubu sonrasında belirlenen ücretlerin hüküm altına alındığı, verilen kararın dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, reddedilen tutar üzerinden davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin de doğru olduğu, davalıların istinaf sebeplerinin ilk kararda değerlendirildiği, bu nedenle yeniden değerlendirilmediği ve bu nedenle davacının ve davalının istinaf talebinin yersiz olduğu gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının, 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) ... alt bendi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrar etmiş ve resen gözetilecek diğer nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı ... AŞ vekili temyiz başvurusunda; istinaf başvurusundaki sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Davalı ... Construction ZAO vekili temyiz başvurusunda; istinaf başvuru dilekçesindeki sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
4. 4.Davalı REC Uluslararası İnş. Yat. San. ve Tic. AŞ vekili vekili temyiz başvurusunda; istinaf başvuru dilekçesindeki sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; iş sözleşmesine uygulanacak hukuk, husumet, hizmet süresi ve aylık ücret miktarının tespiti, ücretin brütleştirilmesi, dava konusu alacaklara hak kazanılıp kazanılmadığı, alacakların hesaplanması ve ödenip ödenmediği noktalarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 ... maddesi.
2. 5718 sayılı Milletlerarası ... Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) 27 nci maddesi şöyledir :
"(1) İş sözleşmeleri, işçinin mutad işyeri hukukunun emredici hükümleri uyarınca sahip olacağı asgarî koruma saklı kalmak kaydıyla, tarafların seçtikleri hukuka tâbidir.
(2) Tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde iş sözleşmesine, işçinin işini mutad olarak yaptığı işyeri hukuku uygulanır. İşçinin işini geçici olarak başka bir ülkede yapması hâlinde, bu işyeri mutad işyeri sayılmaz.
(3) İşçinin işini belirli bir ülkede mutad olarak yapmayıp devamlı olarak birden fazla ülkede yapması hâlinde iş sözleşmesi, işverenin esas işyerinin bulunduğu ülke hukukuna tâbidir.
(4) Ancak hâlin bütün şartlarına göre iş sözleşmesiyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde sözleşmeye ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri yerine bu hukuk uygulanabilir."
3. 5718 sayılı Kanun'un 2, 5, 8, 24, 40 ve 44 üncü maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Yabancılık unsuru, bir hukuki işlemi veya ilişkiyi ya da olayı birden fazla devletin hukuku ile irtibatlı hâle getiren unsurdur. İşçinin veya işverenin yabancı olması, işverenin işletme merkezinin yabancı bir ülkede bulunması, işçinin kendi işini mutad olarak yabancı bir ülkede yapması veya iş ilişkisinin yabancı bir ülke ile sıkı irtibatlı olduğunun durumun genelinden anlaşılması gibi hâllerde iş sözleşmesinde yabancılık unsurunun bulunduğundan söz edilir.
2. 5718 sayılı Kanun'un 40 ıncı maddesine göre, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibarıyla yetki kuralları belirler. Aynı Kanun’un 44 üncü maddesi ise bireysel iş sözleşmesinden veya iş ilişkisinden ... uyuşmazlıklarda Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini tayin eden ... bir yetki kuralı getirmiştir. Buna göre, bireysel iş sözleşmesinden veya iş ilişkisinden ... uyuşmazlıklarda işçinin işini mutaden yaptığı işyerinin Türkiye’de bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. İşçinin, işverene karşı açtığı davalarda işverenin yerleşim yeri, işçinin yerleşim yeri veya mutad meskeninin bulunduğu Türk mahkemeleri de yetkilidir.
3. 5718 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin birinci fıkrasında hâkimin, Türk kanunlar ihtilafı kurallarını ve yetkili olan yabancı hukuku resen uygulayacağı ve yetkili yabancı hukukun içeriğinin tespitinde taraflardan yardım isteyebileceği belirtilmiştir. Yabancı hukukun içeriğinin tespiti, ... ve teknik bir bilgiyi gerektirdiğinden, hâkim gerekirse bilirkişi incelemesine de gidebilir. Yabancı hukukun olaya ilişkin hükümlerinin tüm araştırmalara rağmen tespit edilememesi hâlinde Türk hukuku uygulanır.
4. 5718 sayılı Kanun'un 5 ... maddesine göre yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hâllerde Türk hukuku uygulanır. Kamu düzeni müdahalesi sınırlı ve istisnai niteliktedir. Türk kamu düzeninin ihlalini gerektirecek hâller, çoğunlukla emredici bir hükmün açıkça ihlali hâlinde düşünülecektir. Fakat her emredici hükmün ihlali hâlinde veya her emredici hükmü ihlal eden bir yabancı kararın Türk kamu düzenine aykırı bulunduğunu söylemek olanaklı değildir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 Esas, 2012/1 Karar sayılı kararı). Örneğin; ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin, fazla çalışma, hafta ve genel tatil alacaklarına ilişkin hükümler iç hukukumuz bakımından emredici nitelikte olmakla birlikte, bunlara dair yabancı hukukun farklı düzenlenmeleri, sırf farklılıkları nedeniyle somut uyuşmazlıkta ortaya çıkan durum değerlendirilmeden 5718 sayılı Kanun'un 5 ... maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesine neden olmaz. Keza uygulanması gereken yabancı hukukun işçiye Türk hukukundan daha az koruma getirmesi de ... başına kamu düzeni müdahalesi için yeterli bir sebep değildir. Kanunlar ihtilafı hukukundaki kamu düzeni anlayışı, iç hukukun kamu düzeni anlayışından farklı ve daha dar kapsamlıdır.
5. Bir yabancı hukuk kuralı Türk hukukunun ... değerlerine, Türk genel adap ve ahlâk anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı ... adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yer ... ... hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ikili anlaşmalara, gelişmiş toplumların ortak benimsedikleri ahlâk ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine aykırı olması hâlinde Kamu düzenimize aykırılığı söz konusu olabilir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı, 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 Esas, 2012/1 Karar). Örneğin yabancı hukukun, ... çocukların çalışmasına ya da ücret ve diğer haklarda ırka dayalı ayrımcılık yapılmasına izin vermesi kamu düzenimize aykırıdır.
6. Yabancı hukukun uygulanmasını engelleyen diğer bir durum ise doğrudan uygulanan kurallardır. Müdahaleci normlar olarak adlandırılan bu kurallar, taraflardan ziyade, devlet organizasyonunun sosyal, ekonomik ve politik menfaatlerini gerçekleştirmeyi amaçlar. Bu açıdan vatandaş yabancı ayrımı gözetilmeden, yabancılık unsuru taşısın taşımasın, hukuk seçimi yapılsın yapılmasın, uygulama alanına giren her ilgili olay ve hukuki ilişkide mutlaka uygulanması gereken kurallardır (... ..., ... ..., ... ... ..., Milletlerarası ... Hukuk, İstanbul, 2019, s.7; ... ..., B. ... ..., Milletlerarası ... Hukuk, İstanbul, 2020, s.155). İş hukukunda işçiyi koruyan her emredici kural, doğrudan uygulanan kural olarak nitelendirilmez; ayrıca Devlet organizasyonunun sosyal, ekonomik ve politik menfaatlerini de koruması gerekir. Bununla birlikte emredici hükümler ile doğrudan uygulanan kuralların ayırt edilmesi her zaman kolay değildir ve tartışmalıdır. Doğrudan uygulanan kurallara, kamu hukuku nitelikli iş güvenliği hükümleri, ... işçi gruplarını koruyucu hükümler ve yasal greve ilişkin hükümler ve asgari ücrete ilişkin düzenlemeler örnek olarak gösterilebilir (..., Milletlerarası Unsurlu Bireysel ve Toplu İş Sözleşmelerine Uygulanacak Hukuk, Ankara, 2012, s.189-195). Devlet organizasyonun korunması, çoğu olayda ülke ile belirli bir şekilde irtibatlı ya da ülkede gerçekleştirilen iş sözleşmelerinde söz konusu olur. Örneğin, tamamen yurt dışından ifa edilen bir iş ilişkisinde Türk hukukundaki asgari ücrete ilişkin kuralın uygulama alanına giren bir olay ya da ihtilaf söz konusu olmaz (... ..., “Yabancı Unsurlu İş Hukuku İhtilâfları ile İlgili Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi”, ... ... ..., ... ... (Editörler), 10. Yılında Milletlerarası ... Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun, Ankara, 2017, s.525-526; ... ... ..., “Yabancı Unsurlu İş Sözleşmelerinde For Devletinin Doğrudan Uygulanan Kurallarının Tespiti ve Uygulaması”, ... ... Hukuk Dergisi, 2017/1, s. 286).
7. 5718 sayılı Kanun'un 27 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca iş sözleşmesinin tarafları, sözleşme ile irtibatlı olsun olmasın diledikleri bir ülkenin hukukunu seçebilirler. Ancak tarafların seçmiş oldukları bu hukuk düzeninin, işçinin mutad işyeri hukukunun emredici hükümleri uyarınca sahip olacağı asgari korumanın altında kalması hâlinde mutad işyeri hukuku uygulanır. Bu durumda, seçilen hukuk ile mutad işyeri hukuku arasında bir yararlılık karşılaştırması yapılmalıdır (... ..., “5718 sayılı Kanunu'na Göre İş Akdine Uygulanacak Hukukun Tespiti”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt XI, 2007, Sayı 1-2, s.153; A. ... ..., “Mutad İşyeri Kavramı ve MÖHUK m.27/f.3’ün Uygulanması Sorunu”, ... Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 8, 2018, Sayı 2, s.211-212; ..., s.89-100). Mutad işyeri, işin zaman ve içerik olarak ağırlıklı ifa edildiği işyeridir. Başka bir anlatımla mutad işyeri, işçinin işini fiilen yaptığı yerdir. İşçinin ücretinin ne şekilde ve hangi para biriminden ödendiği mutad işyerinin belirlenmesi açısından belirleyici değildir. İşçinin işini geçici olarak başka bir ülkede yapması, örneğin montaj için yurt dışında görevlendirilmesi durumunda, bu işyeri mutad işyeri sayılmayacaktır. Geçici çalışmanın ne kadar olacağı her olayın özelliğine göre hâkim tarafından belirlenmelidir. İşçi sadece yabancı ülkede çalışmak için işe alınmışsa ya da işveren çalışmak üzere yabancı ülkeye gönderdiği işçisini geri alma niyetinden veya işçi geri dönme niyetinden vazgeçerse, yabancı ülkeye gönderilen işçinin fiilen çalıştığı yer, mutad işyeri hâline gelir (... ..., ... ..., “Birden Fazla Ülkede İfa Edilen İş Sözleşmelerinde Mutad İşyerinin Tespiti”, Terazi Hukuk Dergisi, 2020, Sayı 169, s.1822-1824; ..., s.118-137; ..., s.217).
8. Yabancılık unsuru taşıyan iş sözleşmelerinde taraflar uygulanacak hukuku seçmemişlerse veya yapmış oldukları hukuk seçimi anlaşması herhangi bir sebepten geçerli değilse, işçinin işini mutad olarak yaptığı işyeri hukuku uygulanır. 5718 sayılı Kanun'un 27 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince işçinin işini geçici olarak başka bir ülkede yapması hâlinde, bu işyeri mutad işyeri sayılmaz. İşin birden fazla ülkede ifa edilmesinde de mutad işyerinin tespitine çalışılmalıdır. Bu hâlde mutad işyeri, Avrupa Birliği Adalet Divanı kararlarında ve doktrinde belirtildiği üzere, işçinin işini ifa faaliyetlerini veya ifa faaliyetlerinin çoğunluğunu gerçekleştirdiği yer, işçinin esas olarak işverene karşı yükümlülüklerini yerine getirdiği yer, işçinin işini ifa etmek üzere hangi ülkede daha çok zaman geçirdiği, işin organize edildiği yer, işin esas kısmının ve ağırlıklı bölümünün yapıldığı yer gibi kriterlerden hareket edilebilir (Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi, 18.09.2019 tarihli ve 2016/9339 Esas, 2019/16564 Karar sayılı kararı; ..., ..., s.1822-1824). Ancak aynı maddenin üçüncü fıkrasına göre işçinin işini belirli bir ülkede mutad olarak yapmayıp devamlı olarak birden fazla ülkede yapması hâlinde iş sözleşmesi, işverenin esas işyerinin bulunduğu ülke hukukuna tâbidir. Esas işyeri ile kastedilen, işverenin işyeri merkezinin bulunduğu ülkedir. Örneğin açık denizlerde görev ... gemi adamları bakımından esas işyerinin bulunduğu ülke hukuku önem taşır. Maddenin dördüncü fıkrasında ise hâlin bütün şartlarına göre iş sözleşmesiyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde sözleşmeye mutad işyeri hukuku ve işverenin esas işyerinin bulunduğu ülke hukuku yerine bu hukukun uygulanabileceği ifade edilmiştir. Daha sıkı ilişkili hukukun uygulanmasındaki en önemli unsur, işçinin menfaatidir (..., s.147). Örneğin, işçinin sosyal çevresinin Türkiye’de bulunması, Türkiye’nin sosyal güvence sistemi içinde yer alması, ücretinin Türkiye’de ve Türk lirası üzerinden ödenmesi, işverenin Türk olması, iş sözleşmesinin Türk hukukuna özgü kurumlar gözetilerek düzenlenmesi, Türk hukukuna tâbi daha önceki bir iş sözleşmesine gönderme yapılması, iş sözleşmesinin Türkçe kaleme alınması gibi unsurların tamamının ya da önemli bir bölümünün varlığı hâlinde, iş sözleşmesinin Türk hukuku ile sıkı ilişki içinde olduğu sonucuna varılabilir (..., s.152).
9. Sözleşmenin belirli süreli olarak yapılıp yapılamayacağı, sözleşmenin sona ermesi nedeniyle işçinin hak kazanacağı tazminatlar, fazla çalışma, yıllık izin, işverence yapılan uygulama ve ödemelerin niteliği, zamanaşımı gibi hususlar 5718 sayılı Kanun'un 27 nci maddesi uyarınca tayin edilen hukuka göre değerlendirilmelidir. Hafta tatili, dinî ve millî ... günleri ve ücretlerini düzenleyen hükümler, doğrudan uygulanan kuraldır; ancak uygulama alanına giren iş ilişkilerine uygulanır. Örneğin tamamen yurt dışında ifa edilen bir iş ilişkisinde, dinî ve millî ... günleri Türk hukukuna göre belirlenemez (..., s. 528; ... ..., ... ..., “Türkiye’den Yurt Dışına Götürülen İşçiler Hakkında Yargıtay Kararının Değerlendirilmesi”, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Dergisi, Cilt 13, 2016, Sayı 50, s.971-972).
10. Somut uyuşmazlıkta davacı işçi; davalının yurt dışında bulunan şantiyelerinde çalıştığını, ücretinin USD olarak ödendiğini ileri sürerek ödenmeyen kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal ... ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını istemiş; davalı işverenler ise davacının yurt dışı şantiyelerinde çalışması sebebiyle uyuşmazlığın yabancı hukuka göre çözümlenmesi gerektiğini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince, davalı vekilinin bu savunmasına değer verilmeksizin uyuşmazlığa Türk hukuku uygulanmak suretiyle yargılama sonuçlandırılmış ve istinaf yolu incelemesinde de davalının bu yöndeki istinaf başvurusu; Türk hukukunun olaya uygulanmasında isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Ne var ki varılan sonuç, dosya kapsamına uygun düşmemiştir.
11. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacı işçi; 16.07.2013-26.07.2015 tarihleri arasında davalı işverenlerin yurt dışındaki projelerinde çalışmıştır. Taraflar arasında 24.12.2013-24.06.2014 arasındaki çalışma dönemi için Kurum onaylı yurt dışı iş sözleşmesi düzenlenmiştir. Bu sözleşmenin; tarafların iş ilişkisindeki hak ve yükümlüklerine ilişkin çalışma süresi, fesih, fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil ücretine ilişkin maddelerinde çalışılan ülke mevzuatının uygulanacağı belirtilmiş, yine sözleşmelerin 18 ... maddesinde de anlaşmazlık hâlinde uygulanacak mevzuata ilişkin olarak sözleşme maddelerinde çalışılan ülke mevzuatının geçerli olduğunun belirtildiği hususlardaki ihtilafların çözümünde öncelikle çalışılan ülke mevzuatı, çalışılan ülkede konuya ilişkin hukuki düzenleme bulunmaması hâlinde Türk mevzuatının uygulanacağı açıklanmıştır. Bu nedenle yurt dışı iş sözleşmesi imzalanan çalışma döneminde, iş sözleşmesi ile seçilen hukuk uygulanmalıdır.
12. Her ne kadar sözleşmede, davacının 24.12.2013-24.06.2014 tarihleri arasındaki çalışma dönemi için düzenlendiği açıklamasına yer verilmiş ise de dosya içeriğine göre davacının 24.06.2014 tarihinden sonraki çalışmalarının da yurt dışında geçtiği anlaşılmaktadır. Şu hâlde 24.06.2014 tarihinden 26.07.2015 tarihlerine ilişkin olarak taraflar arasında yurt dışı iş sözleşmesi düzenlenmemiş ise de, dosyada mübrez yurda giriş-çıkış kayıtlarında da görüleceği üzere çalışmasının tamamı yurt dışında geçen davacı işçi bakmından mutad işyeri hukukun çalışılan ülke hukuk olduğu kabul edilmelidir.
Bu sebeple davacının çalışma döneminde mutad işyerinin neresi olduğu araştırılıp tespit edilerek ilgili dönem için uyuşmazlığa uygulanacak hukuk belirlenmeli, usuli kazanılmış haklar da gözetilerek sonuca gidilmelidir. Eksik inceme ve araştırma ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Bozma sebebine göre taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
24.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.