"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
TEMYİZ EDENLER : Taraf vekilleri
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 9. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalının Cezayir'de yaptığı yol inşaatında 10.02.2015 - 31.03.2015, 01.04.2015-05.12.2018 tarihleri arasında 3 yıl 9 ay 26 gün süre ile çalıştığını, taraflar arasında yapılan ilk sözleşmede ücret seviyesi 550,00 USD yazılmış ise de 3.000,00 USD olarak kararlaştırıldığını, bordrolarda fazla çalışma gözükse de bankadan her ay yatan miktarın sabit bir şekilde 3.000,00 USD olduğunu, davacının ücret seviyesinin banka kayıtlarından açıkça anlaşılacağını, akabinde iki sözleşme daha imzalandığını, fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini, Cezayir hukukunda haftalık çalışmanın 40 saat olduğunu, 1 saat öğle molası verilmek zorunda olduğunu, bu sürenin yarım saatinin de çalışılmış gibi kabul edildiğini ve fazla çalışmaların %50 zamlı ödendiğini, Cezayir hukukuna göre hafta tatilinin 2,5 gün olduğunu ve müvekkiline bu izinlerin kullandırılmadığını, Cezayir'de resmî ve dinî tatillerde çalışılması hâlinde ücretin %100 zamlı ödendiğini, davalı Şirket tarafından iş sözleşmesinin feshedildiğini ve bir miktar ödeme yapıldığını, Cezayir hukukunda kıdem tazminatı açısından üst limit bulunmadığını, ihbar tazminatınında 3 aylık ücreti tutarında ödenmesi gerektiğini, davada yabancılık unsuru bulunduğunu, dava konusu olayda Cezayir hukukunun uygulanması gerektiğini, Cezayir hukukunun davacı lehine hükümler içerdiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; huzurdaki davada Cezayir hukukunun uygulanmasının mümkün olmadığını, işbu uyuşmazlıkta sözleşme ile en sıkı ilişkili hukukun Türk hukuku olduğunu, davacının muvafakati alınarak aldığı son ücretin 3,80 TL dolar kuru karşılığı olarak 8.270,00 Türk lirası üzerinden güncellendiğini, iş sözleşmesinin geçerli nedenle feshedildiğini ve kıdem ile ihbar tazminatının ödendiğini, çalıştığı süre boyunca tüm çalışmalarının bordrolarda yer aldığı gibi eksiksiz olarak banka hesabına ödendiğini, davacının iş sözleşmesi gereği ücretine fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının da dâhil olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 10.02.2015-05.12.2018 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığı, dosyaya sunulan 10.02.2015 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi üzerinde bulunan imzanın bilirkişi incelemesi sonucu davacıya ait olduğunun anlaşıldığı, davacının iş sözleşmesinin işverence haksız nedenle işverence sona erdirildiği ve fesih tarihinden sonra banka kanalıyla kıdem ve ihbar tazminatının tam olarak ödendiği, davacının tüm çalışma dönemine ait bordrolarında aylık sabit 42 saat fazla çalışma ile hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti tahakkuku bulunduğu, 42 saatlik sabit tahakkukların davacının 21 gün ya da 23 gün yurtta bulunduğu zamanlarda dahi devam ettiği, bankaya yatırılan toplam tutarların değişmediği, bu itibarla bordrodaki tahakkukların gerçek bir tahakkuk olmadığının anlaşıldığı, dinlenen tanık beyanlarına göre davacının fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hesaplandığı ve %30 indirim yapıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; müvekkilinin aleyhine olan sözleşmelerin hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, dosyada mevcut sözleşme sayısının 4 olduğunu, 10.02.2015 tarihli sözleşmeye imza itirazlarının bulunduğunu, ayrıca sözleşmede fazla çalışma ücretlerinin aylık ücrete dâhil olduğunun düzenlendiğini, sözleşmenin bu bakımdan da işçi aleyhine olduğunu, ikinci imzalanan 20.03.2015 tarihli yurt dışı iş sözleşmesinin her iki tarafça imzalı ve Türkiye İş Kurumuna sunulmuş olan sözleşme olduğunu, işbu sözleşmede fazla çalışma ücretlerinin aylık ücrete dâhil olduğuna dair bir düzenleme bulunmadığını, sözleşmedeki hükümlerin işçi lehine olduğunu, üçüncü sözleşmenin 01.04.2015 tarihli olup süresinden sonra dosyaya ibraz edildiğinden savunmanın genişletilmesi yasağına tâbi olduğunu, 01.03.2018 tarihli sözleşmede de yine fazla çalışma ücretlerinin aylık ücrete dâhil olduğunun düzenlendiğini, bu nedenle işçi aleyhine olduğunu, müvekkili aleyhine olan 10.02.2015 tarihli, 01.04.2015 tarihli ve 01.03.2018 tarihli sözleşmelerin hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, 20.03.2015 tarihli yurt dışı iş sözleşmesinin 15 inci maddesine göre, ikinci sözleşmenin, işçinin haklarını sınırlamadığı ölçüde uygulanabileceği ve yine iki sözleşme arasında fark olması hâlinde işçi lehine olan sözleşmenin uygulanacağını, işçinin lehine olan 20.03.2015 tarihli sözleşmede uyuşmazlık durumunda uygulanacak hukukunun Cezayir hukuku olduğuna dair hüküm olduğunu, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu'nun (5718 sayılı Kanun) 27 nci maddesinin birinci fıkrası ve Yargıtay kararlarına göre işbu davada Cezayir hukukunun uygulanması gerektiğini, müvekkilinin işini sadece tek bir yerde ifa ettiğini, dava konusu olayda mutad işyerinin Cezayir olduğunu, kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücret alacaklarının hesabında Cezayir hukukun dikkate alınması gerektiğini, çalışma saat ve günleri ile tatil günlerine ilişkin belgeler ve e-posta yazıları da bulunduğunu sadece tanık beyanlarının hesaplamalarda esas alınmasının hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; hükme esas alınan bilirkişi raporunda; işçilik alacaklarına esas temel ücret belirlenirken fazla çalışma dâhil edilmiş ücret üzerinden hesaplama yapıldığını, sözleşmede yer alan düzenleme gereğince davacının ücretine aylık 22,5 saat fazla çalışma ücretinin dâhil olduğu esas alınıp, fazla çalışma ücreti dışlanmak suretiyle davacının çıplak ücretinin tespiti gerekmekte iken hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının aylık net çıplak ücretinin tespit edilmemesinin hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı işçinin davalı Şirketin yurt dışında bulunan şantiyesinde 10.02.2015-05.12.2018 tarihleri arasında çalıştığı, taraflar arasında düzenlenen 10.02.2015, 01.04.2015, 20.03.2015, 01.03.2018 tarihli sözleşmelerin imzalandığı, 5718 sayılı Kanun'un 27 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında davacının 10.02.2015-05.12.2018 tarihleri arası Cezayir'de yaptığı çalışmalar yönünden taraflar arasında daha sonraki tarihte düzenlenmiş olan 01.03.2018 tarihli sözleşme ile yabancı hukuk seçimi bulunmadığından Türk hukuku uygulanarak karar verilmesinde isabetsizlik görülmediği, davacının sözleşmesinin işverence sona erdirildiği ve fesih tarihinden sonra banka kanalıyla kıdem ve ihbar tazminatı ödendiği, davacının ödenmeyen kıdem ve ihbar tazminatının bulunmadığı, davacı tanık anlatımları, davacının yaptığı işin niteliği ve davalı tanıklarının kısmen çalışma düzenini doğrulayan beyanları dikkate alındığında Mahkemenin çalışma gün ve saatlerine dair kabulünün dosya kapsamına uygun olduğu, ayrıca taraflar arasında imzalanan 20.03.2015 tarihli iş sözleşmesi haricindeki iş sözleşmelerinde işçinin fazla çalışma ücretinin aylık ücretine dâhil olduğuna dair hüküm bulunduğu, 20.03.2015 tarihli iş sözleşmesinin bulunduğu döneme yönelik tanık beyanı bulunmaması nedeniyle bilirkişi tarafından hesap yapılmadığı, fazla çalışma ücretini içeren aylık ücretin, çıplak temel ücret niteliğinde olduğu, yasal düzenlemeden, toplu iş sözleşmesinden ve iş sözleşmesinden doğan bütün alacaklar, yerleşik uygulama da dikkate alınarak, aylık ücrete dâhil fazla çalışma ücreti aylık ücretten ayrıştırılmaksızın hesaplanması gerektiği, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi kararlarının da bu hususu destekler nitelikte olduğundan hesap yönteminde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği sebepleri tekrara ederek temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği sebepleri tekrar ederek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, uygulanacak hukuk, ödenmeyen kıdem ve ihbar tazminatının bulunup bulunmadığı, davacının aylık ücretinin miktarı ile fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücret alacaklarının ispatı, hesaplanması ve karşılığının ödenip ödenmediği noktalarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'un (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 17, 32, 41, 44, 46, 47 ve 63 üncü maddeleri ile aynı Kanun'un 120 nci maddesi atfıyla hâlen yürürlükte bulunan mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14 üncü maddesi.
3. 5718 sayılı Kanun'un 24 ve 27 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin davalı tarafa yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
17.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.