"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/4047 E., 2024/2195 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 4. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/459 E., 2023/818 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri temyiz kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 362. maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352/1-(b) hükmü uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre reddedilen ve temyize konu edilen toplam miktar Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarı ile kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla davacı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı Şirkete ait Suudi Arabistan şantiyesinde 18.04.2014-04.08.2015 tarihleri arasında formen olarak çalıştığını, aylık net ücretinin 2.000,00 USD olduğunu, iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız feshedildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, bakiye ücret, hafta tatili ücreti, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davacının iş sözleşmesinin iş bitimi nedeni ile sonlandığını, işçinin hak kazandığı kıdem ve ihbar tazminatının 15.07.2015 tarihinde imzalanan ibraname ile eksiksiz ödendiğini, davacının herhangi bir alacağının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesinin 14.10.2022 tarihli kaldırma kararı üzerine İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı işyerinde bordro hilesi yapıldığının kabul edildiği, bordro ibraz edilen dönemlerde işçinin aylık 65 saat fazla çalışma yaptığı, ayda iki hafta tatilinde çalıştığı kabul edilerek fazla çalışma ve hafta tatili alacaklarının hesaplandığı belirtilerek davanın kabulüne, kıdem, ihbar tazminatı ve ücret alacağı talepleri yönünden ise bu talepler 03.11.2020 tarihli ve 2015/1508 Esas, 2020/425 Karar sayılı karar ile kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının aylık ücret miktarına ilişkin iddiasını ispatladığı, alacakların USD üzerinden hüküm altına alınmasında kanuna aykırılık bulunmadığı, davacının hak kazandığı kıdem ve ihbar tazminatlarının, gerçek ücret miktarı üzerinden hesaplanmasında ve yapılan ödeme miktarları mahsup edildikten sonra bakiye tazminatların hüküm altına alınmasının yerinde olduğu, davalı işyerinde bordro hilesinin bulunduğunun anlaşıldığı, bordro ibraz edilen dönemler açısından işçinin aylık 65 saat fazla çalışma yaptığı ve ayda iki hafta tatilinde çalıştığı kabul edilerek hesaplama yapılmasında isabetsizlik olmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hatalı hesaplama yöntemi ile belirlendiğinin anlaşıldığı, ayrıca işçinin kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve ücret alacağı talepleri yönünden karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm oluşturulmasının da infazda tereddüt yaratacak nitelikle ve usule aykırı olduğu gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının kabulüyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1.Davalı vekili temyiz dilekçesinde;
a. Davacının ücretinin iddia ettiği şekilde 2.000,00 USD olarak kabul edilmesinin hatalı olduğunu,
b.Bakiye kıdem tazminatı ve ihbar tazminatına hükmedilmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu,
c.Fahiş ücrete itibar edilerek fazla çalışma ücreti ve hafta tatili ücretinin hesaplanmasının hukuka aykırı olduğunu, hesaplamada belirsiz iş sözleşmesinin dikkate alınmadığını,
d.Ulusal bayram ve genel tatil ücreti hesabının hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
2. Davacı vekilinin temyiz dilekçesi miktardan reddedildiğinden, temyiz sebeplerine yer verilmemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Taraflar arasında, davacının ücreti, hüküm altına alınan alacakların ispatı ve hesaplama yöntemi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 99. maddesi uyarınca; borç ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ise borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parası ile ödenmesini isteyebilir. Dolayısıyla, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklıya tanınan seçimlik bir hak söz konusu olup, yenilik doğurucu nitelikteki talep hakkını kullanan alacaklının artık bu tercihinden dönmesi mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta; davacı taraf dava dilekçesinde ücretinin USD para birimi olduğunu belirterek dava konusu alacakları USD olarak talep etmiştir. Davalı taraf ise davacının ücretinin SAR para birimi olduğunu savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince davacının dava konusu alacakları USD olarak hüküm altına alınmış ise de; davacı ile yapılan iş sözleşmesinde ücretin SAR olarak belirlendiği, bordrolarda ücretin bu para biriminden tahakkuk ettirildiği ve davacıya SAR para birimi üzerinden ödendiği sabittir. Buna göre davacının ücretinin SAR para birimi olduğunun kabul edilmesi gereklidir.
Bu durumda borçlunun temerrüdü üzerine davacının 6098 sayılı Kanun'un 99. maddesi uyarınca sahip olduğu seçimlik hakkını, alacağın yabancı ülke parası ile tahsili yönünde kullandığı açık ise de yabancı ülke parasının USD olarak kabulü mümkün değildir. Davacının alacağın yabancı para birimi üzerinden tahsili şeklindeki talebinin alacakların SAR para birimi üzerinden tahsili yönünde olduğu kabul edilmelidir.
Davacı, dava dilekçesinde aylık net ücretinin 2.000,00 USD olduğunu ileri sürerek tazminat ve işçilik alacaklarını talep etmiş, davalı işveren cevap dilekçesinde davacı işçinin aylık 5.380,55 SAR ücret alarak çalıştığını iddia etmiştir. Dinlenen davacı tanıkları davacının 2.200,00 USD ücret aldığını beyan etmişler; davalı Şirkette idari işler müdürü olarak hâlen çalıştığını belirten davalı tanığı ise davacının 2.000,00-2.500,00 USD ücret ile çalıştığını beyan etmiştir. Bu hâliyle davacının ücretinin 2.000,00 USD olarak kabul edilmesi isabetli ise de yukarıda belirtildiği şekilde davacının ücretinin 2.000,00 USD karşılığı SAR olarak belirlenmesi ve alacaklarının SAR üzerinden hesaplanarak hüküm altına alınması gerekir. Yazılı şekilde USD üzerinden yapılan hesaplamalara itibar edilerek karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
3. Davacının ücret bordroları incelendiğinde; davacıya, normal çalışma ücreti ile birlikte 65 saat fazla çalışma, iki hafta tatili karşılığı toplamı her ay 8.250,18 SAR aylık ücret tahakkuk ettirildiği ve banka kanalıyla ödemelerin olduğu anlaşılmıştır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda bordroda tahakkuk ettirilen ve banka kanalıyla ödenen 8.250,18 SAR'ın dolar karşılığının 2.199,45 USD olduğu tespit edildiğinden öncelikle yukarıda açıklandığı üzere 2.000,00 USD'nin karşılığı SAR olarak belirlenmeli, daha sonra fazla çalışma ile hafta tatili ücretinin hesaplanmasında 2.000,00 USD'nin üzerinde yapılan SAR ödemeleri hesaplanan fazla çalışma ücreti ve hafta tatili alacaklarından mahsup edilmelidir. Açıklanan yönler gözetilmeden karar verilmesi hatalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
a. Davacı Temyizi Yönünden
Davacı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
b. Davalı Temyizi Yönünden
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.