Logo

9. Hukuk Dairesi2024/11264 E. 2024/13128 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı işçinin, davacı sendikaya ait parayı kendi uhdesinde bulundurarak sendikayı zarara uğratıp uğratmadığına ilişkin maddi tazminat davası.

Gerekçe ve Sonuç: Daire, davalının banka hesap hareketleri ve kasa kayıtlarının incelenmesi sonucu davacı sendikaya ait parayı kendi şahsi harcamalarında kullandığının bilirkişi raporlarıyla tespit edilmesi, davalı hakkında verilen beraat kararının bağlayıcı nitelikte olmaması ve bozmaya uyularak verilen kararda bir isabetsizlik bulunmaması gözetilerek, yerel mahkemenin davayı kabulüne ilişkin kararının onanmasına karar vermiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

KARAR : Davanın kabulü

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen maddi tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili Sendikada mali işler müdürü olarak görev yapan davalı işçinin işyerini terk ettiğini ve işe gelmediğini, bunun üzerine işyerinde yapılan olağan denetim sırasında davalı işçinin usulsüz işlemler yaptığının tespit edildiğini, Sendika Yönetim Kurulunun usulsüz işlemlerin tespit edilebilmesi amacıyla yasal defter ve belgelerin incelenmesi için yeminli mali müşavir görevlendirdiğini, mali müşavir tarafından yapılan inceleme sonucunda; davacı Sendikaya ait hesaptan davalı işçinin hesabına para transferi yapıldığını, 2010 yılına ilişkin muhtasar beyannamesi ile ilgili vergi ödemelerinin gerçekte 2012 yılında kasa hesabından yapılmasına rağmen kasadan ödenmiş olarak kaydedildiğini, 2011 yılı muhtasar ödemelerinin gerçekte 2012 yılında kasadan yapılmasına rağmen 2011 yılında da kasadan ödenmiş olarak kaydedildiğini, 2012 yılı muhtasar ödemelerinin gerçekte 2013 yılında kasadan yapılmasına rağmen 2012 yılında da kasadan ödenmiş olarak kaydedildiğini, bu vergi tutarlarının yasal kayıtlarda mükerrer ödendi olarak gösterilip kasadan fazla para çıkışı yapıldığını. 2011, 2012 ve 2013 yılları Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) bildirimlerinin sigortaya verildiğini ancak ödemelerin 30.09.2013 tarihi itibarıyla yapılmamasına rağmen kasadan ödenmiş olarak kaydedildiğini ve kasa hesabına alacak olarak kaydedilmek suretiyle para çıkışı yapıldığını, ayrıca Sendikaya ait banka hesaplarında gerçeğe aykırı kayıtlar düşülmek suretiyle bakiyenin olması gerektiğinden daha az gösterildiğini, sendika üyeleri tarafından bankaya yatırılan vc nakit olarak ödenen aidatların bir kısmının gelir kaydedilmek yerine kasa hesabına alacak olarak kaydedilip kasa hesabının bakiyesinin azaltıldığını, mühendislik hizmeti ve Anadolu Ajansı açıklaması ile kasa hesabından yapılan çeşitli ödemelere ilişkin tevsik edici belge bulunamadığı ya da imzasız gider pusulaları karşılığında gider kaydı yapılıp kasa hesabından çıkış yapıldığını, davalı işçinin bu usulsüzlükler sebebiyle davacı Sendikayı 237.708,07 TL zarara uğratmış olduğunun tespit edildiğini ve davalı işçinin cari hesabına davalı hakkında zimmet, resmî evrakta sahtecilik, emniyeti suiistimal suçlarından dolayı suç duyurusunda bulunulduğunu ve soruşturmanın İstanbul Cumhuriyet Savcılığının 2013/144711 soruşturma sayılı dosyasında devam ettiğini, netice olarak davalı işçinin, davacı sendikayı uğrattığı 237.708,07 TL zararın faizi ile birlikte kendisinden tazminine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili işçinin, davacı Sendikada muhasebe elemanı olarak çalıştığını, yapılan tüm işlemlerin amirlerinin emir ve talimatları doğrultusunda gerçekleştiğini, Sendikanın hesabından davalı işçinin hesabına yapılan aktarımların nakit akışının zorunlu kıldığı masraflar ve yöneticinin talimatına bağlı ödemeye aracılık işlemleri olduğunu, davacının her türlü tahsilat ve ödemelerinin resmî banka hesabından yapılmadığını, elden nakit ödemelerde yapıldığını, bunun için işyerinde kasa bulundurulup, kasa defteri tutulduğunu, işlem kolaylığı olsun diye davacının hesabından davalı işçinin hesabına yöneticilerin talimatıyla para aktarıldığını ve sonra bu paraların davalıya çektirilerek kasaya girdiğini veya talimata göre sarf edildiğini, bu işlemlerin sadece davalı üzerinden değil diğer çalışanların üzerinden de yapıldığını, yıl sonu denetim kurulunun incelemesine tâbi tutulan hesap, defter ve kayıtların uygun bulunduğu ve yönetimin mali yönden her seferinde ibra edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 05.07.2017 tarihli ve 2014/250 Esas, 2017/641 Karar sayılı kararı ile; davalı işçinin davacı Sendikada muhasebe işlerini yürüttüğü 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarında yaptığı bankacılık işlemlerinden davacı Sendika yetkililerinin bilgisinin olmadığının söylenemeyeceği, davacı Sendikanın usulsüzlük olarak nitelendirdiği hususun işyerinde mutad uygulama hâline geldiği, kaldı ki davalı işçinin davacı Sendika hesabından şahsi hesabına transfer ettiği tutarların kasa hesabına intikal ettirdiği ve kasa hesabından Sendika adı ve hesabına gerekli harcamaların yapıldığı, davacı Sendikanın davalı işçiden talep edebileceği bir zarar ve alacak tutarının tespit edilemediği, davacı Sendikanın şikâyeti üzerine sahtecilik ve güveni kötüye kullanma suçlarından yapılan ceza yargılamasında davalı işçinin beraatine hükmedildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesinin 27.02.2020 tarihli ve 2017/3181 Esas, 2020/264 Karar sayılı kararıyla; davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde sunulan süre tutum dilekçesinin istinaf sebep ve gerekçesi ihtiva etmediği, yargılamaya ilişkin kamu düzenine aykırılık teşkil eden herhangi bir durumun bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 01.12.2020 tarihli ve 2020/1632 Esas, 2020/17214 Karar sayılı kararı ile; mevcut davanın işçinin değil işverenin açtığı bir dava olduğu ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 103 üncü maddesinde sayılan adli tatilde görülecek dava ve işlerden olmadığı, bu nedenle davacı işverenin 09.08.2017 tarihli gerekçeli istinaf dilekçesinin süresinde olduğunun gözden kaçırıldığı, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf dilekçesi hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın incelemesi yapılmasının isabetli olmadığı, işin esasına girilerek davacı tarafın istinaf itirazlarının incelenmesi gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Birinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin 18.03.2021 tarihli ve 2021/226 Esas, 2021/632 Karar sayılı kararıyla; davalı işçinin davacı Sendikada muhasebe işlerini yürüttüğü 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarında yaptığı bankacılık işlemlerinden davacı Sendika yetkililerinin bilgisinin olmadığının söylenemeyeceği, davacı Sendikanın usulsüzlük olarak nitelendirdiği hususun işyerinde mutad uygulama hâline geldiği, davacı Sendikanın davalı işçiden talep edebileceği bir zarar ve alacak tutarının tespit edilemediği, davalı işçi hakkında söz konusu iddialar yönünden sahtecilik ve güveni kötüye kullanma suçlarından yapılan ceza yargılamasında davalının beraatine hükmedildiği, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin 18.03.2021 tarihli kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 29.06.2021 tarihli ve 2021/5616 Esas, 2021/11016 Karar sayılı kararı ile; davalının delil yetersizliğinden beraatine ilişkin hüküm sanığın isnat edilen eylemi işlemediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanan beraat kararı olmadığı ve bağlayıcı olmayacağı, İlk Derece Mahkemesince davacı tarafından 31.03.2017 tarihli dilekçede belirtilen somut itirazları değerlendirilmeden, davacı tanıkları dinlenilmeden, denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre karar verildiği, dava dilekçesi ekinde ibraz edilen 03.10.2013 tarihli tutanak, yeminli mali müşavir tarafından hazırlanan rapor, davacı tarafın 31.03.2017 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde sunduğu ödeme kayıt ve makbuzları birlikte değerlendirilerek mali müşavir ve sayıştay uzmanı bilirkişilerden müteşekkil 3 kişilik yeni bir bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle davacının zarar miktarı ile davalının sorumlu olup olmadığı hususları tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

D. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalının 20.09.2006- 30.09.2013 tarihleri arasında 7 yıl, 5 gün süre ile çalıştığı, dinlenen tanıklarca; davalının idari ve mali işler müdürü olduğu, davacı Sendikaya ait banka hesabının davalının cep telefonunda internet bankacılığı olarak kayıtlı olduğu ve davalının internet bankacılığı üzerinden davacı Sendikanın ödemelerini yaptığı, kasadaki paradan davalının sorumlu bulunduğunun beyan edildiği, alınan kök ve ek bilirkişi raporları ile; davalının banka hesap hareketleri incelendiğinde, davacı Kurumun defter kayıtlarında Kasa hesabına kaydedildiği tespit edilen bedellerin, davalının kredi kartı ödemesi, ... vb. abonelik ödemeleri şeklinde tüketildiği, bu miktarın 151.610,36 TL olduğu ve davalının şahsi harcamalarında kullanıldığı; 2011, 2012, 2013 yıllarına ait davacı banka hesabından, davalının banka hesabına gönderilen ve davacı Sendikanın kasa hesabına girişi yapılmasına rağmen ilgili Kurumlara ödemesi yapılmayan SGK ve işsizlik primleri ile damga vergilerinden 103.700,00 TL'nin de davalı işçinin uhdesinde kaldığı hususunun tespit edildiği, davalı hakkında verilen beraat kararının bağlayıcı olmadığı, alınan bilirkişi raporları ile davalının, davacıya ait parayı kendi uhdesinde bıraktığı tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; ceza davasından beraat ettiğini, hesaplama yapılırken sadece işverenin beyanlarına itibar edildiğini, işçinin kendi kredi kartıyla, işveren emri ile ve işveren yararına yapılan harcamaların, işverenin talimatıyla yeniden işçinin kredi kartına aktarılması şeklindeki hesap hareketinin, tümüyle Sendikanın zararı gibi gösterilmesinin hesaplamadaki hatayı gösterdiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı işverenin davalı işçi tarafından zarara uğratılıp uğratılmadığı ile davalının sorumluluğuna ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 26 ve 371 inci maddeleri.

2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74, 396 ve 400 üncü maddeleri

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

07.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.