"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi
KARAR : Davanın kısmen kabulü
TEMYİZ EDENLER : Taraf vekilleri
Taraflar arasında ... 7. İş Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işyerinde 01.01.1998-20.12.2017 tarihleri arasında vakıf müdürü olarak belirsiz süreli iş sözleşmesi çerçevesinde çalıştığını, 16.02.2017 tarihinde müvekkili hakkında haksız bir soruşturma başlatılması sonrasında herhangi bir bildirimde bulunulmadan işten uzaklaştırıldığını, 16.02.2017-17.08.2017 tarihleri arasındaki işten uzaklaştırma süresinin müvekkilinin birikmiş yıllık izinlerinden mahsup edildiğini, müvekkilin yıllık izin süresi kalmadığında 17.08.2017-20.12.2017 tarihleri arasında ücretsiz izinli gösterildiğini, müvekkilinin ücretsiz izinli gösterildiği süre içerisinde toplam 17.462,24 TL net ücret kazandığını, zira soruşturma sürecinde müvekkilinin çalışmak istediğini ancak davalı tarafından kabul edilmediğini, nitekim müvekkili hakkında yürütülen soruşturma neticesinde düzenlenen raporun kanaat bölümünde "herhangi bir bulguya rastlanılmadığı, işe iadesinde bir sakınca bulunmadığı kanaatine varıldığının" belirtildiğini ancak müvekkilinin ünvanı düşürülerek 20.10.2017 tarihi itibarıyla sosyal yardım ve inceleme görevlisi ünvanı ile işe iade edildiğini, tek taraflı olarak yapılan pozisyon değişliği ile müvekkilinin saygınlığı ve itibarına zarar verildiğini, bunun yanı sıra ücret ve yan haklarında kayba neden olunduğunu, diğer yandan müvekkilinin 2018 Ocak ayında alması gereken ikramiyenin de ücretsiz izin nedeniyle eksik ödendiğini, müvekkilinin iş sözleşmesi devam ediliyor olsaydı vakıf müdürü ünvanıyla aylık ücretinin brüt 7.165,05 TL net 5.122,39 TL olacağını, kanuna aykırı bir biçimde ünvanının düşürülmesi nedeniyle aylık ücretinin brüt 5.674,52 TL net 4.056,77 TL olarak ödendiğini, buna göre müvekkiline her ay 1.065,66 TL net ücretin eksik ödendiğini, ayrıca mevzuat gereği devlet memurlarına uygulanan zammın müvekkili hakkında da uygulanarak ücretinin buna göre belirlenmesi gerektiğini, müvekkilinin tüm bu kayıplarının tazmini ve eski ünvan ve ücretiyle işine devam etmesi gerektiğini, sonuç olarak müvekkilinin ücretinin düşürülmesine ilişkin sözleşme değişikliğinin hükümsüz hâle getirilerek eski ünvanı ile işine devam etseydi davacıya ödenecek olan ücretin ödenmesine, haksız olarak ücretsiz izne çıkarılarak işten uzaklaştırılması ve hukuka aykırı biçimde ünvan ve ücretinin düşürülmesinden kaynaklanan ikramiye kesintisi ile alması gereken ücretle davacıya ödenen ücret arasındaki fark ücret, davacının ücretine memurlara uygulanan zam oranı uygulanması gerekirken eksik zam yapılmasından kaynaklanan ücret kaybı ve işten uzaklaştırılması süresince ödenmeyen ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; ... Valiliği İl Olağanüstü Hâl Bürosuna gönderilen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün 27.01.2017 tarihli ve 50 sayılı ilgili yazısına istinaden, 20.02.2017 tarihli ... Valiliği İl Olağanüstü Hâl Bürosundan ... Kaymakamlığına gelen ilgili yazıda bahse konu olan FETÖ, PDY/PKK vb. terör örgütü yapılanması kapsamında ... Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına ait bildirilen personel listesinde adı geçen davacı ve diğer 2 çalışanın iş sözleşmesinin ivedi olarak feshedilmesinin istendiğini, davacı ve 2 çalışanın 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tâbi olmamaları nedeniyle, Olağanüstü Hâl (OHAL) kapsamında 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 5 inci bölüm, 37 nci maddesi gereği, OHAL döneminde soruşturmanın sonuçlanmasına kadar geçecek sürede maddi ve manevi herhangi bir hak kaybı yaşanmaması için tedbir amaçlı gerek ücretli gerekse de ücretsiz izne ayrılmaları suretiyle dosyaların detaylı olarak incelenmesi için, 08.03.2012-15.03.2018 tarihli Mütevelli Heyeti toplantılarında alınan kararlar doğrultusunda yıllık izin süreleri ve ücretsiz izin süreleri kullandırılarak dosyanın sonuçlanmasının beklendiğini, davacının izinli olduğu sürelerde izne yönelik herhangi bir itirazı bulunmadığını, Valilik ve/veya Kaymakamlık makamına yapılan itiraz dilekçelerine istinaden ... Emniyet Müdürlüğünün 30.11.2017 tarihli cevabi yazısında belirtilen tespitler sonucunda davacının bu aşamada işe iadesinde herhangi bir sakınca olmadığının düzenlendiğini, maarif müfettişlerinin inceleme raporu, OHAL kapsamında 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin (675 sayılı KHK) 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrası gereği, OHAL kapsamında 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 4 üncü maddesinin (G) bendi, 19.12.2017 tarihli Mütevelli Heyet kararı gereği, davacının ücretsiz izninin 20.12.2017 tarihi itibarıyla sonlandırılarak anılan tarih itibarıyla gerek ücretli gerekse ücretsiz izne ayrıldığı tarihte bulunduğu vakıf müdürlüğü görevi dışında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları Personelinin Norm Kadro Standartları Nitelikleri, Özlük Hakları ve Çalışma Şartlarına İlişkin Esaslar'da ve belirsiz süreli iş sözleşmesi kapsamında çalışan davacının ünvan değişikliğinin belirlenmesinin Mütevelli Heyetin takdirinde olduğunu, davacının öğrenim durumu dikkate alınarak bir alt ünvan olan sosyal yardım inceleme görevlisi ünvanı ile işe devam ettirilmesinin uygun görüldüğüne ilişkin karar verildiğini, davacının 18.06.2012 tarihinde güncellenen belirsiz süreli iş sözleşmesi ile 1997 tarihinden itibaren vakıf müdürü olarak görev yaptığının anlaşıldığını, davacının ücretsiz izin kullandığı sürede kendisine ücret ödenmediği ve herhangi bir çalışma oluşmadığından bu sürede prim günü veya prime esas kazanç matrahı benzeri bir durum ortaya çıkmayacağından ücretsiz izin süresinde herhangi bir sigorta primi de ödenmediğini, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları Personelinin Norm Kadro Standartları Nitelikleri, Özlük Hakları ve Çalışma Şartlarına İlişkin Esaslar'ın 11 inci maddesi gereğince ücretsiz izin dönemlerinde herhangi bir ikramiye ödemesi yapılmadığını, davacıya ödenecek brüt ücretin 2017 yılı ücret skalasında belirlenen vakıf müdürü brüt ücreti 6.779,30 TL iken ünvan değişikliği ile sosyal yardım inceleme görevlisine ödenecek ücretin Mütevelli Heyetin 30.01.2018 tarihli kararı gereği brüt 5.674,52 TL olarak belirlendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
... 7. İş Mahkemesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı Vakıf Mütevelli Heyetinin 19.12.2017 tarihli kararında; Valinin şifâhi talimatları, belirtilen tahkikat raporu ve Mütevelli Heyetin takdir yetkisine istinaden personelin ücretsiz izninin 20.12.2017 tarihi itibarıyla sonlandırılarak 20.12.2017 tarihi itibarıyla gerek ücretli gerek ücretsiz olarak izne ayrıldığı tarihte bulunduğu vakıf müdürlüğü görevi dışında öğrenim durumu dikkate alınarak, sosyal yardım ve inceleme görevlisi ünvanı ile işe devam ettirilmesinin uygun görüldüğüne ilişkin karar alındığı; 690 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin (690 sayılı KHK) 72 nci maddesiyle 18.10.2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 4 üncü maddesine eklenen beşinci fıkrada; "... Bu kapsamda görevine iade edilenlere kamu görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz. Bu personelin görevlerine iadesi, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihte bulundukları yöneticilik görevi dışında öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de yerine getirilebilir." düzenlemesine yer verildiği; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 03.04.2018 tarihli ve 2122576 sayılı yazısında, "... 6749 sayılı Kanunun 4'üncü maddesi uyarınca geçmişe yönelik mali ve sosyal hakları iade edilenlerin bu sürelerinin hizmet süresinden sayılması için gerekli işlemlerin tesisi gerekmektedir." düzenlemesine yer verildiği; Anayasa Mahkemesinin 20.07.2017 tarihli ve 2016/25923 Başvuru numaralı kararında, "... Bu şekilde göreve iade edilen kişilere, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve başladıkları tarihe kadar gecen süreye tekabül eden mali ve sosyal haklarının ödenmeyeceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Uygulamada da daha önce göreve iade edilenler yönünden iadenin yöntemine ve sonuçlarına dair KHK'lar ile hükümler ihdas edilmiştir. Bu düzenlemeler uyarınca kamu görevine iade edilen kişiler bakımından görevden çıkarmaya ilişkin kanun hükmünde kararname hükümleri tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılarak bu kapsamda göreve başlayanlara geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenmektedir." denildiği; 675 sayılı KHK'nın "Göreve iade edilen kamu görevlileri" başlıklı 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında ve 679 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin "İade hükümleri" başlıklı 3 üncü maddesi ikinci fıkrasında, ihraç edilmiş iken göreve iade edilenlerin mali ve sosyal haklarının ödenmesi gerektiği hüküm altına alınmış olup bahse konu kanun hükmünde kararnamelerde; "Bu kapsamda göreve başlayanlara kamu görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz. Bu personelin görevlerine iadesi, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihte bulundukları yöneticilik görevi dışında öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de yerine getirilebilir. Bu maddeye ilişkin işlemler ilgili bakanlık ve kurumlar tarafından yerine getirilir." düzenlemesine yer verildiği; davacının işe fiilen yeniden başlatıldığında davacıya imzalatılan 28.02.2018 tarihli iş sözleşmesine davacının "açmış olduğum dava ve taleplerim saklı kalmak kaydıyla" şerhini koyduğu; 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) "Çalışma koşullarında değişiklik ve iş sözleşmesinin feshi" başlıklı 22 nci maddesinde "Taraflar anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir." hükmüne yer verildiği, tüm bu düzenlemeler kapsamında, işçinin yazılı onayını içermeyen esaslı değişiklik işçiyi bağlamayacağından ve olayın gerçekleştiği koşulların özelliği ve uzun süre çalıştırılmayarak bilahare işe çağrılan davacıya imzalatılan yeni sözleşmenin, davacının serbest iradesini içermemesi ve esasen bu sözleşmeye davacının çekince koymuş olması nedeniyle, davacının, işten uzaklaştırılmadan önceki ücret ve ücretin eki niteliğindeki diğer haklarıyla birlikte çalışmaya devam etmesi gerekirken daha düşük ücretle çalışmaya başlatılması karşısında, aradaki ücret alacağı ve ikramiye alacağına hak kazandığı kanaatine varıldığı; davacının ücretinin düşürülmesi ile ilgili sözleşmenin ilgili maddesinin hükümsüz olduğu, bu kapsamda, davacının yeniden çalıştırılmaya başladığı tarihte, rızası dışında ve çekincesini belirterek imzalatılan iş sözleşmesindeki ücret miktarının işçiyi bağlamayacağı; işten uzaklaştırma tarihinden yeniden işe başlatıldığı tarih arasındaki dönemde, davacının herhangi bir talep veya Olur'una bağlı olmaksızın gerçekleşen ücretsiz iznin kanuna uygun olmadığı ve çalışılmış gibi sayılan süre olarak kabul edilip ücretinin ödenmesi gerektiği; işten uzaklaştırma tarihinden yeniden işe başlatıldığı tarih arasındaki dönem için işyerindeki diğer personele yapılan ücret artışından, artış zamanı ve oranı/miktarı üzerinden yararlanması gerektiği, işe yeniden başlatıldığı tarihte farklı bir ünvan veya görev verilmiş olsa bile ücret ve diğer özlük haklarında eksiltme/değiştirme söz konusu olmaksızın önceki ücret seviyesi üzerinden (aradaki dönemde yapılmış olan ücret artış ve iyileştirmeleri ile birlikte) ücret ve sair haklarının ödenmesi gerektiği kanaatine varılmış ve davacının eski ünvan ve ücreti ile işine devam etmesi istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacının ücretinin düşürülmesi ile ilgili sözleşmenin ilgili maddesinin hükümsüz olduğu kanaatiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; müvekkilinin eski pozisyonunda çalıştırılmasına ilişkin bu davadaki en önemli taleplerinin Mahkemece hukuken korunmadığını, bu konudaki karar gerekçesinin hatalı ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 09.06.2017 tarihli ve 2016/3 Esas, 2017/4 Karar sayılı kararına da aykırı olduğunu, ilgili kararda 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu uyarınca kurulan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının özel hukuk tüzel kişiliğini haiz ayrı işyeri olan bağımsız işveren olduklarının vurgulandığını, Anayasa Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından verilen çeşitli kararlarda da vakfın bağımsız, özel hukuk tüzel kişiliğine sahip olduğuna dair tespitlerde bulunulduğunu, hukuken tüm suçlamalardan aklanan müvekkilinin ve ailesinin saygınlığına, itibar kaybına neden olan pozisyon değişikliği nedeniyle kamuoyu nezdinde de kendilerine suçlu gözüyle bakılmaması için eski görev yaptığı pozisyonunda çalıştırılması gerektiğini, dolayısıyla müvekkilinin mali hakları ile birlikte eski pozisyonuna iadesine karar verilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; cevap dilekçesinde belirttikleri hususlar ile birlikte dava kapsamındaki alacakların zamanaşımına uğradığını, bilirkişi tarafından hukuki nitelendirmeler yapılarak yetki aşımı yapıldığını, istinafa konu ilâmda davacının eski görevine ve ünvanına iadesi talebinin uygun görülmeyerek bu konu hakkında hüküm kurulmamış olmasına rağmen davacı lehine herhangi bir vekâlet ücretine hükmedilmediğini, tanık olarak bildirdikleri E.A'nın dinlenmeyerek savunma haklarının kısıtlandığını ve eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 09.06.2017 tarihli ve 2016/3 Esas, 2017/4 Karar sayılı kararında açıklanan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının hukuki niteliği dikkate alındığında; İlk Derece Mahkemesi tarafından statü hukukuna tâbi olmayan davacı hakkında 675 sayılı ve 690 sayılı KHK'lar uygulanmak suretiyle hatalı değerlendirme yapılarak karar verildiği, ücretin çalışma karşılığı olması karşısında davacının ücretsiz izin dönemi yönünden ödenmeyen ücret alacağının bulunmadığı, davalı işveren tarafından davacı hakkında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları Personelinin Norm Kadro Standartları Nitelikleri Özlük Hakları ve Çalışmalarına İlişkin Esaslar dikkate alınarak yönetim hakkı ve takdir yetkisi kapsamında yapılan işlemlerin usulune uygun olduğu, yeni iş sözleşmesi ile belirlenen görev tanımı ile yapılan ücret düşürülmesinin işçiye haklı fesih imkânı tanıyabileceği, bu doğrultuda davacının eski ünvan ve ücreti ile işine devam etmesi isteminin davalının takdir yetkisi kapsamına girmesi sebepleri ile davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Dairemizin 12.02.2024 tarihli ve 2023/19816 Esas, 2024/1977 Karar sayılı kararıyla, davacının diğer temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, 17.08.2017-19.12.2017 tarihleri arasında ücretsiz izinli gösterildiği, işçinin fiilen çalışmadığı döneme ilişkin olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 408 inci maddesi uyarınca işverenin temerrüdü söz konusu olduğundan, ücret alacağı bakımından davanın reddi yönünde hüküm kurulmasının hatalı olduğu, 19.12.2017-28.02.2018 tarihleri arasındaki dönem için de ücret farkının hesaplanarak hüküm altına alınması gerektiği gerekçeleriyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacının ücretsiz izinli gösterildiği 17.08.2017- 19.12.2017 tarihleri arasında 28.021,15 TL/brüt ücret alacağına; 19.12.2017- 28.02.2018 tarihleri arasındaki dönem için ise davacının fiilen çalışmaya başladığı 19.12.2017 tarihi ile yeni iş sözleşmesini imzaladığı 28.02.2018 tarihi arasında 19.12.2017 tarihli iş sözleşmesine göre ücret ödenmesi gerektiğinden 3.545,18 TL/brüt fark ücret alacağına hak kazandığı, dosya kapsamındaki 25.03.2020 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; müvekkilinin vakıf müdürü olarak işe iadesi gerektiğini, soruşturma raporunun kanaat bölümünde de "herhangi bir bulguya rastlanılmadığı, işe iadesinde bir sakınca bulunmadığı kanaatine varıldığı"nın belirtildiğini, müvekkilinin ücretlerinin vakıf müdürü unvanı ile hesaplanması gerektiğini, davalı lehine hesaplanan vekâlet ücretinin hatalı olduğunu belirterek temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; OHAL döneminde soruşturmanın sonuçlanmasına kadar geçecek sürede maddi ve manevi hak kaybına sebebiyet verilmemesi için tedbir amaçlı işçilerin ücretli ya da ücretsiz izne çıkarıldığı, davacının iade sonrasında eğitim durumuna uygun bir kadroda görev verildiğini, davacının iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının 17.08.2017-19.12.2017 tarihleri arasındaki ücret ve ikramiye alacakları ile 19.12.2017-28.02.2018 tarihleri arasındaki ücret farkı alacaklarının bozma ilâmına uygun şekilde hesaplanıp hesaplanmadığı ve vekâlet ücretine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 4857 sayılı Kanun'un 22, 32 ve 34 üncü maddeleri, 6098 sayılı Kanun'un 408 inci maddesi.
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin "Tarifelerin Üçüncü Kısmına Göre Ücret" başlıklı 13 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
"(1) Bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için bu Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 10 uncu maddenin üçüncü fıkrası ile 12 nci maddenin birinci fıkrası, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) bu Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2) Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez."
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalı vekilinin tüm davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davada reddedilen toplam miktar 6.795,92 TL olup Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla yürürlükte olan ve ilâmın İlgili Hukuk kısmının (7) numaralı paragrafında yer verilen Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre davalı lehine hükmedilmesi gereken vekâlet ücreti miktarı reddedilen asıl alacak miktarını geçemez. Mahkemece davalı yararına 6.795,92 TL vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken daha fazla vekâlet ücreti takdir edilmesi hatalıdır.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacı tarafın Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının “ 7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,” şeklindeki (7) numaralı bendi hükümden çıkartılarak yerine “7-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 6.795,92 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,” bendinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davacı tarafa iadesine,
Aşağıda yazılı temyiz karar harcının davalı tarafa yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
02.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.