Logo

9. Hukuk Dairesi2024/8913 E. 2024/14675 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararında yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığı belirtilmesine rağmen, Bölge Adliye Mahkemesi'nin yeniden yargılama yapıp davayı kabul etmesinin doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararında, yeniden yargılamanın ihlali giderecek nitelikte olmadığı ve yalnızca ihlalin tespitine karar verilmesi gerektiği açıkça belirtilmiş olmasına rağmen, Bölge Adliye Mahkemesi’nin yeniden yargılama yaparak davayı kabul etmesinin hatalı olduğu gözetilerek temyiz edilen karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi

KARAR : Daire kararı ortadan kaldırılarak davanın kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : Pervari Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince 14.03.2017 tarihli ve 2015/491 Esas, 2017/41 Karar sayılı karar ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince 18.07.2017 tarihli ve 2017/2031 Esas, 2017/1290 Karar sayılı karar ile istinaf başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından bireysel başvuru konusu yapılmış olmakla Anayasa Mahkemesinin 2017/22650 başvurulu numaralı ve 13.02.2020 tarihli kararı gerekçe gösterilerek Bölge Adliye Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 2004 yılında davalı Vakıfta çalışmaya başladığını ve hiç ara vermeden çalışmaya devam ettiğini, müvekkili kamu işçisi, çalıştığı Vakıf da Kamu Kurumu niteliğinde olmasına rağmen 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212 Sayılı Kanun'un 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun'un (6772 sayılı Kanun) 1 inci maddesi gereğince ilave tediye alacağı ödenmediğini ileri sürerek ödenmeyen ilave tediye alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı tarafça davaya cevap verilmemiştir.

III. İHLAL KARARINDAN ÖNCEKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. İlk Derece Mahkemesi Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 14.03.2017 tarihli ve 2015/491 Esas, 2017/41 Karar sayılı kararıyla; davacının davalı Vakıfta 2004 yılından itibaren çalışmaya başladığı, davacının kamu kurumu olan davalı Vakıfta kamu işçisi statüsü ile çalışması sebebi ile 6772 sayılı Kanun'un 1 inci maddesi gereğince ilave tediye ücretini almaya hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

B. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 18.07.2017 tarihli ve 2017/2031 Esas, 2017/1290 Karar sayılı kararıyla; davalı Kurumun niteliği gözönüne alındığında özel hukuk tüzel kişisi olduğu, nitekim 09.06.2017 tarihinde toplanan İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da 30 işçi açısından tüm sosyal yardımlaşma vakıflarının tek işyeri olarak esas alınmadığı dikkate alındığında ilave tediye isteminin reddedilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. ANAYASA MAHKEMESİ KARARI VE İHLAL KARARINDAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bireysel Başvuru

Kesinleşen karara karşı davacı taraf Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. Anayasa Mahkemesi Kararı

Anayasa Mahkemesince 2017/22650 Başvuru numaralı ve 13.02.2020 tarihli kararıyla; incelenen başvuruda adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varıldığı, somut olayda ihlalin aynı hukuki nedene dayalı olarak benzer konumdaki kişiler tarafından açılan davalarda aradan geçen uzun zamana rağmen bölge adliye mahkemeleri hukuk daireleri arasındaki görüş farkının ortadan kaldırılıp uygulama birliğinin sağlanmamasından kaynaklandığının anlaşıldığı, diğer bir ifadeyle ihlalin başvurucunun aynı anda iki farklı yorumu yürürlükte bulunan ve bu nedenle belirlilik kriterini taşımayan bir hukuk kuralına tâbi tutulmasından kaynaklandığı, ne var ki yapılan ihlal tespitinin Derece Mahkemesi kararının sonucuna yönelik olmadığının ve Derece Mahkemesince varılan sonuçtan bağımsız olduğunun altının çizilmesi gerektiği, hâl böyle olunca ihlalin giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı, aksi durumun yani ihlalin giderim şekli olarak yargılamanın yenilenmesine hükmedilmesinin, bu yorumlardan birine üstünlük tanınarak taraflardan biri lehine tercihte bulunulması anlamına gelebileceği, bunun da var olan ihlali gidermeyeceği gibi Derece Mahkemesinde görülen uyuşmazlığın diğer tarafı aleyhine yeni ihlallerin doğmasına yol açabileceği, dolayısıyla somut olayda, yargılamanın yenilenmesi ihlalin sonuçlarını ortadan kaldıracak nitelikte bir yol olarak kabul edilemeyeceğinden, başvurucunun manevi tazminat talep etmediği de dikkate alınarak yalnızca ihlalin tespitine karar verilmesi gerektiği, ayrıca benzeri yeni ihlallerin önüne geçilebilmesi için ihlale yol açan bu durumun gözden geçirilmesi konusunda 04.02.1983 tarihli ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 45 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Yargıtay Birinci Başkanlık Kuruluna bildirimde bulunmak gerektiği, böyle bir durumda aynı yargı koluna dâhil mahkemeler arasındaki derin ve süregelen içtihat farklılıkları içtihadı birleştirme yoluyla ortadan kaldırılarak yeni ihlallere neden olacak uygulamanın önüne geçilmesinin de mümkün olacağı gerekçesi ile hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna, adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine, kararın bir örneğinin hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması yönünden içtihadı birleştirme kararına gerek bulunup bulunmadığı hususunda bilgi edinmesi ve takdiri için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmesine ve başvurucunun diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir.

C. Davacı Vekilinin Başvurusu

Davacı vekili Anayasa Mahkemesince 13.02.2020 tarihinde 2017/22650 başvuru numarası ile ihlal kararı verildiği, Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararında "kararının bir örneğinin hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması yönünden içtihadi birleştirme kararına gerek bulunup bulunmadığı hususunda bilgi edinmesi ve takdiri için Yargıtay Birinci Başkanlığı'na gönderilmesine" şeklinde karar verildiği, Anayasa Mahkemesi Kararı uyarınca davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

D. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı tarafın Anayasa Mahkemesine bireysel başvurusu sonunda Anayasa Mahkemesinin 13.02.2020 tarihli 2017/22650 başvuru numaralı Bölge Adliye Mahkemelerinin farklı içtihatları nedeniyle hak ihlali kararının üzerine 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un (6216 sayılı Kanun) 50 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince yargılamanın yenilenmesi için yeniden yargılamaya başlandığı, davalı Vakıfın niteliği gözönüne alındığında özel hukuk tüzel kişisi olduğu, nitekim 09.06.2017 tarihinde toplanan İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu 2016/3 Esas, 2017/4 Karar sayılı kararında da 30 işçi açısından tüm sosyal yardımlaşma vakıflarının tek işyeri olarak esas alınmadığı ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin bu yöndeki son içtihatları dikkate alındığında ilave tediye talebinin reddi gerektiği; ancak eldeki dosyanın davacısı tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru sonucunda Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi ile Yargıtay 9. Hukuk Dairesi arasında ve bölge adliye mahkemelerinin aynı konuda farklı kararlarının bulunduğu, dosyalarının bir kısmının davacılar lehine, bir kısmının aleyhe sonuçlandığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.05.2018 tarihli kararında 7144 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 7 nci maddesi ile 3294 Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu'nun 7 nci maddesine eklenen fıkrayı değerlendirmesi sonrasında da Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi ile Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin farklı uygulamalarına devam ettiği, içtihatların birleştirilmesi yolunun işletilmemesi nedeniyle varılan sonucun başvurucular için öngörülemez olduğu ve bu hususun hükümden bağımsız olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği, başvurucuların adil yargılanma haklarının ihlal edildiği tespitlerine yer verildiği, belirtildiği şekilde Anayasa Mahkemesi tarafından hak ihlali kararı verilmesi üzerine davacı tarafça yargılamanın iadesi talebi karşısında talebin kabulü gerektiği gerekçesiyle 18.07.2017 tarihli ve 2017/2031 Esas, 2017/1290 Kararı sayılı kararlarının ortadan kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) yeniden yargılama yapılmadan karar verilebilecek durumların tahdidi olarak belirtildiğini, Bölge Adliye Mahkemesinin yeniden yargılama yapması ve dosyadaki delilleri değerlendirerek bir sonuca gitmesi gerekirken yargılama yapmaksızın davanın kabulü yönünde karar vermesinin yasal düzenlemelere aykırı olduğunu, müvekkili Vakfın özel hukuk tüzel kişisi olduğunu, davacının ilave tediye talebinin reddi gerektiğini belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ihlalin giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı, noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 30.03.2011 tarihli ve 6216 sayılı Kanun’un 50 nci maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

3. Değerlendirme

1. Anayasa Mahkemesinin 2017/22650 Başvuru numaralı ve 13.02.2020 tarihli kararıyla; incelenen başvuruda adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varıldığı, ihlalin başvurucunun aynı anda iki farklı yorumu yürürlükte bulunan ve bu nedenle belirlilik kriterini taşımayan bir hukuk kuralına tâbi tutulmasından kaynaklandığı, ne var ki Anayasa Mahkemesince yapılan ihlal tespitinin Derece Mahkemesi kararının sonucuna yönelik olmadığının ve Derece Mahkemesince varılan sonuçtan bağımsız olduğunun altının çizilmesi gerektiği, hâl böyle olunca ihlalin giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı, aksi durumun yani ihlalin giderim şekli olarak yargılamanın iadesine hükmedilmesinin, bu yorumlardan birine üstünlük tanınarak taraflardan biri lehine tercihte bulunulması anlamına gelebileceği, bunun da var olan ihlali gidermeyeceği gibi Derece Mahkemesinde görülen uyuşmazlığın diğer tarafı aleyhine yeni ihlallerin doğmasına yol açabileceği, dolayısıyla somut olayda yargılamanın iadesi ihlalin sonuçlarını ortadan kaldıracak nitelikte bir yol olarak kabul edilemeyeceğinden, başvurucuların manevi tazminat talep etmedikleri de dikkate alınarak yalnızca ihlalin tespitine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

2. Şu hâlde Anayasa Mahkemesince açıkça somut olayda, yargılamanın iadesi ihlalin sonuçlarını ortadan kaldıracak nitelikte bir yol olarak kabul edilemeyeceğinden, başvurucunun manevi tazminat talep etmediği de dikkate alınarak yalnızca ihlalin tespitine karar verilmesi gerektiği belirtilmiş olmasına karşın Bölge Adliye Mahkemesince yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.