"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Hizmet Tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... İş Mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin kararına yönelik davalı ve fer’î müdahil ... Kurumu vekillerinin istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi tarafından verilen istinaf başvurularının esastan reddine dair karar davalı ve fer’î müdahil ... Kurumu vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ve fer’î müdahil ... Kurumu vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369. maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373. maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek temyiz eden davalı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 03.03.1989-14.12.1991 tarihleri arasında kesintisiz asgari ücretle çalıştığını, davalı işveren tarafından 03.03.1989 tarihinde işe giriş bildirgesinin Kuruma verildiğini ancak hizmetlerinin bildirilmediğini ileri sürerek 03.03.1989-14.12.1991 tarihleri arasında davalı işyerinde kesintisiz çalıştığının tespitini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davacının çalışma döneminde yürürlükte olan 506 sayılı Kanun'un 3. maddesinin II numaralı fıkrasına 20.06.1987 tarihli ve 3395 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle eklenen (D) bendi gereğince uzun vadeli sigorta kolları kapsamında olmadığını ayrıca hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Fer’î müdahil ... Kurumu (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; davacının iddia ettiği döneme ait çalışmasının mevcut olmadığını, davanın kamu düzenini ilgilendiren nitelikte olduğunu, bu nedenle çalışma olgusunun re’sen araştırılması gerektiğini ayrıca hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:
7. ... İş Mahkemesinin 11.04.2017 tarihli ve 2016/85 E., 2017/98 K. sayılı kararı ile; uyuşmazlık konusu dönemde davacının davalıya ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak kesintisiz ayda 30 gün çalıştığı ve kısmen kısa vadeli sigorta kollarına tabi olarak bildirildiği anlaşılmış ise de 506 sayılı Kanun'un 3.maddesinin II numaralı fıkrasına 20.06.1987 tarihli ve 3395 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle eklenen 29.07.2003 tarihli ve 4958 sayılı Kanun'un 57. maddesiyle yürürlükten kaldırılan (D) bendinin uygulanamayacağı ve işverene yeni sorumluluklar yüklenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin Birinci Kararı:
8. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin 12.12.2017 tarihli ve 2017/1174 E., 2017/1355 K. sayılı kararı ile; davalı işveren tarafından davacı adına düzenlenen işe giriş bildirgesi 03.03.1989 tarihinde Kuruma verildiğinden hak düşürücü sürenin geçmediği, davacıya evinde halı dokuması için tezgah tahsis olunup olunmadığının ve taraflar arasında hizmet akdi ilişkisinin oluşup oluşmadığının araştırılmadığı ayrıca 25.07.1974 doğumlu davacının 03.03.1989 tarihinde 18 yaşından küçük olması nedeniyle yaptığı işin niteliği de dikkate alınarak davacı ile davalı işveren arasında çıraklık ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi gerektiği, istinaf kanun yolunun tarafların sunduğu ve re’sen belirlenen delillerin değerlendirilmesi, bu hâliyle kamu düzenine ilişkin davada toplanılması gereken deliller toplanmadan karar verildiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülüp belirtilen noksanlıklar giderilerek denetime elverişli karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:
10. ... İş Mahkemesinin 29.03.2018 tarihli ve 2018/37 E., 2018/180 K. sayılı kararı ile; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından belirtilen araştırma yapılmaksızın önceki gerekçeye ilaveten davacının çalışmasının çırak olarak geçip geçmediğinin araştırılmasının davanın sonucuna etkisinin bulunmadığı ayrıca davacının uzun vadeli sigorta kollarına tabi olarak çalıştığı kabul edilse dâhi bordro tanıklarının beyanlarından davacının 03.03.1989-14.12.1991 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığı, yaklaşık 30 yıl önce kız çocuklarının okula devam etmesinin olağan bir durum olmaması nedeniyle evlilik hazırlığında olanların çeyiz masraflarını karşılamak için halı, kilim el dokuması işinde çalıştıklarının olağan olduğu anlaşıldığından davacının çalışmasının ilk bir ayının çırak olarak geçtiğinin kabul edilebileceği, bir aydan sonra davalı işverene bağlı olarak üretime yönelik ücretle çalışması sebebiyle çırak olarak değerlendirilemeyeceği, bu itibarla davacının çalışmalarının uzun vadeli sigorta kollarına tabi kabul edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin İkinci Kararı:
11. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
12. ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin 04.10.2018 tarihli ve 2018/1771 E., 2018/1572 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten ilk derece mahkemesince yargılama ve tahkikat aşamasına geçilmesi ve hukukî dinlenilme hakkı gözetilerek toplanacak deliller değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği hâlde ilk derece mahkemesince bu kurala uyulmadan karar verildiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülüp belirtilen noksanlıklar giderilerek denetime elverişli karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin Üçüncü Kararı:
13. ... İş Mahkemesinin 14.02.2019 tarihli ve 2018/299 E., 2019/41 K. sayılı kararı ile; Bölge Adliye Mahkemesinin kararı doğrultusunda yeniden dinlenilen bordro tanıklarının çırak ve ustaların aynı işi yaptığını, çırakların da fiili olarak üretime katıldıklarını, çıraklık eğitimi alanların daha az ücretle çalıştıklarını beyan etmeleri, ... Çıraklık Eğitim Merkezinin davacıya çıraklık eğitimi verilmediğini bildirmesi, Kurumun davacıya ait çıraklık sözleşmesinin bulunmadığını belirtmesi karşısında davacının işin öğrenme süresi ve çıraklık eğitimi süresinde fiili olarak halı atölyesinde çalıştığı, daha az ücret almasına rağmen işverene katkıda bulunduğu, davacının davalı işyerinde uyuşmazlık konusu dönemde hizmet akdi ile fiilen çalıştığını ispatladığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin Üçüncü Kararı:
14. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve fer’î müdahil ... Kurumu vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
15. ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin 11.07.2019 tarihli ve 2019/974 E., 2019/1456 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesince verilen davanın kabulüne dair kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğu gerekçesiyle davalı ve fer’î müdahil Kurum vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
16. ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve fer’î müdahil ... Kurumu vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
17. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarihli ve 2019/5327 E., 2020/3800 K. sayılı kararı ile; “…Davacı, 03.03.1989 - 14.12.1991 tarihleri arasında davalı şirket nezdinde , halı dokuma işinde çalıştığını belirterek bu süreler arasında hizmetinin tespitini istemiştir.
Davacı için, davalı işyerinden düzenlenen 03.03.1989 tarihli işe giriş bildirgesinin süresinde Kurum’a verilip; 1989/1-1991/3 arası dönem bordrolarında çalıştığı bildirilmiş ise de; bu çalışmalar hizmet cetveline işlenmediği gibi, davacının çalışmalarının, kısa vadeli sigorta kollarından Kuruma bildirildiği anlaşılmıştır. Ayrıca,davacı tanıkları tezgahta ipek halı dokudukları ve sıra başına kendilerinin ve davacının, sıra başına ücret aldıklarını da beyan etmişlerdir.
Mülga 506 sayılı Yasa'nın 3/II-D maddesinde, (Ek alt bent: 20/06/1987 - 3395/1 md.) “ El halıcılığı dokuma işlerinde çalışanlar hakkında yalnız iş kazaları ile meslek hastalıkları, analık ve hastalık sigorta kolları uygulanır. Ancak bunlar istekleri halinde malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta kolları bakımından 85'inci madde hükmüne göre isteğe bağlı sigortalı olabilirler.” hükmü yer alırken, söz konusu maddede yer alan el halıcılığı dokuma işlerinde çalışanlar hakkında kısa vadeli sigorta kollarının uygulanacağına ilişkin düzenleme, 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Yasa’nın 57. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Söz konusu düzenlemelere göre 20/06/1987 -06/08/2003 tarihleri arasında el halıcılığı dokuma işi sigortalılık kapsamında sayılmadığı için davalı işverenin yaptığı işlem ve davalı Kurum işlemi yerinde olup davacının kısa vadeli sigortalı olarak gösterilmesi yerindedir. Bu sebeple davacının sigortalılığını talep ettiği tarih itibariyle uzun vadeli sigorta kollarından sigorta başlangıcı yönünde tespitte bulunulamayacağından mahkemenin kararı isabetsizdir.
Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, fer’i müdahil Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
18. ... İş Mahkemesinin 19.01.2021 tarihli ve 2020/113 E., 2021/12 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
19. Direnme kararı süresi içinde davalı ve fer’î müdahil ... Kurumu vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
20. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının 03.03.1989-14.12.1991 tarihleri arasında hizmet tespitini talep ettiği eldeki davada 506 sayılı Kanun'un 3. maddesinin II numaralı fıkrasına 20.06.1987 tarihli ve 3395 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle eklenen ancak 29.07.2003 tarihli ve 4958 sayılı Kanun'un 57. maddesiyle yürürlükten kaldırılan (D) bendi kapsamında davacının sigortalılığını talep ettiği tarih itibariyle hizmet tespitinde bulunup bulunulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
21. 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) geçici 7. maddesinin 1. fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 20'inci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” yönünde düzenleme bulunmaktadır.
22. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79. maddesinin 10. fıkrasında ise; "Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
23. Mülga 506 sayılı Kanun'un 2. ve 6. maddelerinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak bu kimselerin ayrıca aynı Kanun'un 3. maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 506 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan açık hüküm gereğidir.
24. Öte yandan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde kısa vadeli sigorta kollarının iş kazası ve meslek hastalığı, hastalık ve analık sigortası kollarını; uzun vadeli sigorta kollarının malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası kollarını ifade ettiği belirtilmiştir.
25. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506 sayılı Kanun’da olduğu gibi her bir sosyal riski güvence altına alan bir sosyal sigorta sistemi benimsememiş, sosyal tehlikeleri kendi içinde gruplandırarak uzun vadeli sigorta kolu ile kısa vadeli sigorta kolu olmak üzere iki sigorta kolu içinde düzenlemiştir (Güzel, Ali/Okur, Ali Rıza/Caniklioğlu Nurşen; Sosyal Güvenlik Hukuku, Yenilenmiş 18. Bası, ... 2020, s.463).
26. Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kısa vadeli sigorta kollarından olan iş kazası ve meslek hastalığı (birlikte), hastalık ve analık sigortalarını ayrı ayrı düzenlemiş, bunların primlerini ayırmışken 5510 sayılı Kanun bu sigorta kollarını “Kısa Vadeli Sigorta Hükümleri” başlığı altında birlikte düzenlemiş bulunmaktadır. Bu sigorta kollarının ortak özellikleri kısa vadede ortaya çıkan risklerden oluşması ve fon biriktirme esasına dayanmamasıdır (Tuncay, A.Can/Ekmekçi, Ömer: Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, Yenilenmiş 20.Bası, ... 2019, s.387).
27. Belirtilmelidir ki kısa vadeli sigorta kolları anlık oluşabilecek riskleri kapsamakta, sigortalıları kısa vadede oluşabilecek risklere karşı koruma fonksiyonunu yerine getirmektedir.
28. Kısa vadeli sigorta kollarından olan iş kazası ve meslek hastalığı sigortası mesleki risk; hastalık ve analık sigortaları ise fizyolojik risk grubunu oluşturmaktadır Sosyal güvenlik sistemlerinin temel amacı iş kazası, meslek hastalığı, hastalık, analık gibi risklerin ortaya çıkması durumunda bu tür risklerle karşılaşan sigortalılara ekonomik bir güvence sağlamaktır. Bu nedenle SGK, sigortalıların bu riskler karşısındaki kayıplarını önlemek ve olumsuzluklarını gidermek için çeşitli maddi yardımlar ve haklar sağlamaktadır.
29. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 16. maddesinde iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık sigortasından sağlanan haklar düzenlenmiştir. Bu haklar sigortalıya geçici iş göremezlik süresince günlük geçici iş göremezlik ödeneği verilmesi, sürekli iş göremez durumuna girmiş olan sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanması, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine gelir bağlanması, gelir bağlanmış olan kız çocuklarına evlenme ödeneği; ve iş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölen sigortalı için ilgili maddede belirtilen yakınlarına cenaze ödeneği verilmesi olarak sıralanmıştır.
30. Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nda kısa vade sigorta kolları gibi uzun vade sigorta kolları da tanımlanmamış malûllük, yaşlılık ve ölüm sigorta kolları olarak ayrı ayrı düzenlenmiştir.
31. Malûllük durumu uzun vadeli sigorta kolu içinde düzenlenen ilk sosyal tehlikedir. Malûllük yaşlılık ve ölüm gibi kalıcı ve sürekli etki yaratır. Bu nedenle bu kapsamda yapılan yardım da süreklilik taşır. Malûl duruma düşmesi nedeniyle çalışamayan ve ücretinden yoksun kalan sigortalıya mahrum kaldığı bu gelir, uzun vadeli sigorta kolundan sağlanır (Güzel/Okur/Caniklioğlu s. 463).
32. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'na göre uzun vadeli sigorta kolları arasında yer alan yaşlılık sigortası kolu da yine uzun süreli yardım yapan sigorta türü olup sosyal sigortaların kuşkusuz en önemli kollarından birisidir. Bu sigorta kolu ile çalışma gücünü kaybetmiş veya çalışma gücü azalmış sigortalılara yaşamlarını idame ettirmek için sosyal güvence sağlanması amaçlanır.
33. Uzun vadeli sigorta kolları arasında son düzenlenen ölüm sigortası ise sigortalının ölümü hâlinde geride kalanların başka bir deyişle geçimi sigortalı tarafından sağlanan aile bireylerinin geleceklerini güvence altına almayı amaçlar. Korumanın kapsamı ölenin geride bıraktığı aile bireyleridir. Ancak bunun sosyal sigortalar uygulamasındaki özelliği, sigortalının iş kazası ve meslek hastalığı dışında kalan bir nedenden ötürü ölümü hâlinde geride kalanlarına gelir bağlanması ve bazı yardımlar sağlanmasıdır. Nitekim sigortalının iş kazası ve meslek hastalığı dolayısıyla ölümü hâlinde geride kalanlarına yapılacak yardımlar ve bunların koşulları iş kazaları ve meslek hastalıkları sigortasında düzenlenmiş bulunmaktadır (Tuncay/Ekmekçi; s.546).
34. Mülga 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise hizmet süresinin kurumlara emeklilik keseneği veya malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi ödenmiş süreleri ifade ettiği belirtilmiştir.
35. Gelinen bu noktada “el halıcılığı dokuma işi” üzerinde durulmalıdır.
36. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun ilk hâlinde "el halıcılığı dokuma işlerinde çalışanlar" hakkında özel bir düzenleme bulunmamakta iken 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 20.06.1987 tarihli ve 3395 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile 506 sayılı Kanun’un “Sigortalı sayılmayanlar başlıklı” 3. maddesinin II numaralı fıkrasına (D) bendi eklenmiş olup buna göre;
"D) El halıcılığı dokuma işlerinde çalışanlar hakkında yalnız iş kazaları ile meslek hastalıkları, analık ve hastalık sigorta kolları uygulanır. Ancak bunlar istekleri hâlinde malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta kollan bakımından 85 inci madde hükmüne göre isteğe bağlı sigortalı olabilirler".
37. Söz konusu hüküm 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanun'un 57. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olup yürürlükten kaldırmaya yönelik yasama işleminin geriye yürütüleceğine ilişkin herhangi bir yasal düzenleme de bulunmamaktadır.
38. Şu durumda 09.07.1987–05.08.2003 (dahil) dönemi bakımından 506 sayılı Kanun’un 3. maddesinin II numaralı fıkrasının (D) bendinde belirtilen el halıcılığı dokuma işlerinde geçen hizmetin uzun vadeli sigorta kollarına tabi zorunlu sigortalılık olarak değerlendirilemeyeceği belirgindir.
39. Somut olayda davalı işyerinden davacı adına 03.03.1989 tarihli ilk işe giriş bildirgesinin düzenlendiği ve Kurum kayıtlarına intikal ettiği, davalı işveren tarafından 1989 yılı 1. dönem ilâ 1991 yılı 3. dönem arasında malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olmayanlar yönünden düzenlenen dönem bordrolarında davacı adına hizmet bildirildiği, davacının çalışmalarına ilişkin olarak kısa vadeli sigorta kolları kapsamında Kuruma bildirim yapıldığı, dinlenen davacı tanıklarının işyerinde ipek halı dokumacılığı işi yaptıklarını beyan ettikleri anlaşılmıştır.
40. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalara, somut olaya ilişkin maddi ve hukukî olgulara göre; davacının, davalı işverene bağlı olarak yerine getirdiği faaliyetin “el halıcılığı dokuma işi” olduğunun anlaşılması karşısında uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanun’un 3. maddesinin II numaralı fıkrasının (D) bendine göre el halıcılığı dokuma işlerinde çalışanlar hakkında iş kazaları ile meslek hastalıkları, analık ve hastalık sigorta kolları uygulanacağından malûllük, yaşlılık, ölüm sigortaları kollarına tabi olamayacakları ve bu hükmün sonucu olarak el halıcılığı dokuma işinde çalışan davacının davalı işveren tarafından kısa vadeli sigorta kolları kapsamında bildirilmesinin yerinde olduğu gözetilmeden uyuşmazlık konusu dönem bakımından davacının uzun vadeli sigorta kolları kapsamında çalıştığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
41. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
42. O hâlde direnme kararı bozulmalıdır.
43. Öte yandan hizmet tespit davalarında mahkemece tek bir hüküm verilmesi ayrıca bu tür davaların sosyal güvenlik hakları kapsamında kaldığı ve kamu düzeniyle ilgili olduğu gözetildiğinde usuli kazanılmış hak oluşması ve hükmü temyiz etmeyen açısından kararın kesinleştiğinden söz etme imkânı bulunmaması karşısında ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin 11.07.2019 tarihli ve 2019/974 E., 2019/1456 K. sayılı kararı davalı ve fer’î müdahil Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesine rağmen bozma kararında sadece fer’î müdahil Kurum vekilinin temyiz talebinin bulunduğuna dair ifadenin maddi hataya dayalı olduğu kabul edilmiş ve bu husus esasa etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı ... ve fer’î müdahil ... Kurumu vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 29.09.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.