Özet: İcra takibine maruz kalan borçlu, vekil marifetiyle takibe itiraz ettiğinde, itiraz üzerine duran icra takibinin devamını sağlamak için alacaklının açacağı itirazın iptali davasında dava dilekçesinin asıla tebliğ edilmesi gerekmektedir.
Karar Arşivi
Yargıtay içtihatlarına hızlı erişim
Arama Sonuçları
“Azami Tutukluluk Süresi”
- Uyuşmazlık: Davacının beş yıllık azami tutukluluk süresini aşan tutukluluğu nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunup bulunamayacağı.
Gerekçe ve Sonuç: 5271 sayılı CMK'nın 102. maddesinde belirtilen azami tutukluluk süresinin, bir dosyada birleştirilen birden fazla suç için toplamda beş yıl olarak yorumlanması ve davacının bu süreyi aşan tutukluluğunun hukuka aykırı olması gözetilerek, yerel mahkemenin tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin direnme kararının onanmasına karar verilmiştir. - Uyuşmazlık: 5271 sayılı CMK’nın 141. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi uyarınca açılacak tazminat davaları açısından tazminat talebine dayanak teşkil eden mahkeme hükmünün kesinleşmesinin gerekli olup olmadığı.
Gerekçe ve Sonuç: Kanuna uygun olarak tutuklandığı halde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen kişilerin tazminat istemlerinin asıl davanın sonucunu etkilemediği ve asıl davanın sonucuna bağlı olmadığı, bu nedenle de tazminat talebine dayanak teşkil eden mahkemece hüküm verilmesini veya verilen hükmün kesinleşmesini bekleme zorunluluğunun bulunmadığı gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir. - Uyuşmazlık: 466 sayılı Kanun uyarınca açılan tazminat davalarında, beraat kararının kesinleşmesinden itibaren işleyecek azami dava açma süresinin ne kadar olduğunun belirlenmesi.
Gerekçe ve Sonuç: 466 sayılı Kanun'da öngörülen 3 aylık sürenin beraat kararının tebliğinden veya öğrenilmesinden itibaren başladığı, ancak kanunda azami bir dava açma süresi öngörülmediği, bu nedenle Anayasa'nın 19. maddesindeki değişiklikle tazminat hukukunun genel prensiplerine atıf yapıldığı, genel prensipler ve hakkaniyete uygunluk gözetilerek azami sürenin 10 yıl olarak kabul edilmesi gerektiği, bu durumda davacıların dava açma süresini geçirmiş oldukları değerlendirilerek yerel mahkemenin direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir. - Uyuşmazlık: Haksız yakalama ve tutuklama nedeniyle açılan tazminat davasının süresinde açılıp açılmadığı.
Gerekçe ve Sonuç: 466 sayılı Kanun uyarınca açılan tazminat davalarında, kanunda belirtilen 3 aylık sürenin yanında, tazminat hukukunun genel prensipleri ve hakkaniyete uygunluk gözetilerek, ceza davasının kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık azami bir dava açma süresi öngörülmesi gerektiği, bu nedenle somut olayda davanın kesinleşme tarihinden 10 yıl sonra açılmış olması nedeniyle süresinde açılmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. - Uyuşmazlık: 466 sayılı Kanun uyarınca açılan tazminat davasının süresinde açılıp açılmadığı.
Gerekçe ve Sonuç: 466 sayılı Kanun'un 2. maddesindeki üç aylık sürenin davacıya beraat kararının kesinleştiğinin tebliğinden itibaren başlayacağı, ancak kesinleşme tarihinden itibaren azami on yıllık sürenin de gözetilmesi gerektiği, bu durumda davanın süresinde açılmış olduğu değerlendirilerek yerel mahkemenin direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir. - Uyuşmazlık: Kovuşturma aşamasında müdafi atanması talebinde bulunmayan ve tutuklu yargılanan sanık hakkında, müdafi atanmamasının CMK'nın 101/3. maddesine aykırılık oluşturup oluşturmadığı ve bu bağlamda savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığı ile TCK’nın 314/2 ve 3713 sayılı Kanun’un 5. maddeleri uyarınca silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yargılanan sanığa, CMK'nun 150/3. maddesi uyarınca zorunlu müdafi atanması gerekip gerekmediği.
Gerekçe ve Sonuç: Sanığın soruşturma aşamasında ve tutuklama talebiyle sevk edildiğinde müdafii bulunduğu, kovuşturma aşamasında ise kendisine müdafi seçme veya görevlendirme talebinde bulunmadığı, CMK m. 150/3'te düzenlenen zorunlu müdafilik hükmünün sanığa atılı suçun temel cezası dikkate alındığında uygulanmayacağı, CMK 101/3'ün ise ilk tutuklamaya ilişkin olduğu ve tutuklu olarak yargılanmanın tek başına zorunlu müdafilik nedeni olmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir. - Uyuşmazlık: Sanık hakkında, ilk derece mahkemesince hüküm verilinceye kadar geçen süre zarfında elde edilen mevcut deliller karşısında, temyiz incelemesi sırasında dosyaya giren sanığa ait ByLock tespit ve değerlendirme tutanağının yerel mahkemece duruşmada sanığa anlatılmasının gerekli olup olmadığı uyuşmazlığı.
Gerekçe ve Sonuç: ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan bir ağ olması ve sanığın ByLock kullanıcısı olup olmadığının atılı suçun sübutu açısından belirleyici nitelikte olması, sanığın ByLock kullanıcısı olduğunu gösteren ayrıntılı tespit ve değerlendirme tutanağının duruşmada sanık ve müdafisine anlatılarak diyeceklerinin sorulması gerektiği gözetilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir. - Uyuşmazlık: Sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün temyiz incelemesi sırasında dosyaya giren ByLock tespit ve değerlendirme tutanağı ile tanık beyanının duruşmada sanığa anlatılmasının gerekli olup olmadığı.
Gerekçe ve Sonuç: ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu örgütün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması, örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde kişinin örgütle bağlantısını gösteren bir delil olarak kabul edilmesi, somut olayda yerel mahkemece hüküm verilinceye kadar elde edilen deliller itibarıyla sanığın ByLock kullanıcısı olup olmadığının atılı suçun sübutu açısından belirleyici nitelikte olması ve temyiz incelemesi sırasında dosyaya giren ByLock tespit ve değerlendirme tutanağı ile diğer delillerin duruşmada sanık ve müdafisine anlatılıp diyecekleri sorulmadan hüküm kurulmasının isabetsiz olması gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir. - Uyuşmazlık: 466 sayılı Kanun uyarınca haksız yakalama ve gözaltı nedeniyle açılan tazminat davasının süresinde açılıp açılmadığı uyuşmazlığı.
Gerekçe ve Sonuç: 466 sayılı Kanun'un 2. maddesindeki üç aylık sürenin yanında, tazminat hukukunun genel prensipleri ve benzer kanunlardaki düzenlemeler gözetilerek, haksız yakalama ve gözaltıdan kaynaklanan tazminat davaları için ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek azami on yıllık zamanaşımı süresinin öngörülmesi gerektiği, bu durumda davacının tazminat davasını zamanaşımı süresi geçtikten sonra açtığı anlaşıldığından yerel mahkemenin direnme kararının onanmasına karar verilmiştir. - Uyuşmazlık: Haksız tutuklama nedeniyle maddi tazminat belirlenirken, davacının vergi dairesine beyan ettiği düşük gelirin mi yoksa asgari ücretin mi esas alınması gerektiği hususunda yaşanan uyuşmazlık.
Gerekçe ve Sonuç: Davacının gerçek gelir kaybının tespiti için tutukluluk süresince işyerinin açık olup olmadığının ve gelir elde edilip edilmediğinin araştırılması, elde edilen gelirin asgari ücretten düşük olması halinde ise en azından asgari ücret üzerinden tazminat hesaplanması gerektiği gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur. - Uyuşmazlık: 466 sayılı Kanun hükümlerine göre açılan tazminat davasında, on yıllık zamanaşımı süresinin beraat kararının verildiği tarihten itibaren mi yoksa kesinleştiği tarihten itibaren mi işlemeye başlayacağı hususunda yerel mahkeme ile Yargıtay dairesi arasında oluşan uyuşmazlık.
Gerekçe ve Sonuç: Sanık yokluğunda verilen beraat kararlarının, sanık tarafından takip yükümlülüğünün ihmali halinde, 466 sayılı Kanun uyarınca açılacak tazminat davaları bakımından kararın verildiği tarihten itibaren üç ay sonra kesinleşmiş sayılacağı, bu tarihten itibaren on yıllık zamanaşımı süresinin işlemeye başlayacağı ve bu süre geçtikten sonra açılan tazminat davasının reddine karar verilmesi gerektiği gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur. - Uyuşmazlık: 466 sayılı Kanun uyarınca açılan tazminat davasının zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi ve davanın süresinde açılıp açılmadığı hususunda yerel mahkeme ile Yargıtay dairesi arasında oluşan uyuşmazlık.
Gerekçe ve Sonuç: Yoklukta verilen beraat kararının tebliğ edilmemesi ve davacıların kendiliğinden başvuru yaparak kararı kesinleştirmesi üzerine, kararın verildiği tarihten itibaren üç ay içinde kesinleşmemiş olması halinde, kararın 466 sayılı Kanun uyarınca açılacak tazminat davaları yönünden üç ay sonunda kesinleşmiş sayılacağı, bu tarihten itibaren on yıllık zamanaşımı süresinin başlayacağı ve bu süre geçtikten sonra açılan tazminat davasının süresinde olmadığı gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Nitelikli Kararlar
Özenle seçilmiş, referans niteliğindeki kararlar
Hukuk Genel Kurulu
AI Özeti
Uyuşmazlık: İş kazası sonucu açılan tazminat davasında, davacının talebini ıslah yoluyla artırması üzerine, ıslah edilen kısım için zamanaşımının kesilip kesilmediği hususunda ihtilaf bulunmaktadır.
Gerekçe ve Sonuç: Kısmi ıslahın yeni bir dava niteliğinde olmadığı, dava dilekçesindeki faiz talebinin ıslahla artırılan miktar için de geçerli olduğu ve asıl davanın açılmasıyla zamanaşımının tüm alacak için kesildiği gözetilerek direnme kararı onanmıştır.
Hukuk Genel Kurulu
AI Özeti
Uyuşmazlık: Miras bırakanın sağlığında davalıya yaptığı taşınmaz temliğinin muris muvazaası olup olmadığı ve ecrimisil talep edilip edilemeyeceği hususunda yaşanan uyuşmazlık.
Gerekçe ve Sonuç: Miras bırakanın davacı dışındaki mirasçılarına yaptığı temlikler, davacıya herhangi bir temlikte bulunmaması, ölünceye kadar bakma sözleşmesine rağmen sonradan davalıya satış yapılması gibi hususlar bir bütün olarak değerlendirilerek temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığı ve muris muvazaası bulunduğu sonucuna varılarak direnme kararı bozulmuştur.
Hukuk Genel Kurulu
AI Özeti
Uyuşmazlık: Davacının 04.02.1997-10.12.2012 tarihleri arasında davalı apartmanda kapıcı olarak çalıştığının tespiti talebiyle açılan hizmet tespiti davasında, mahkemenin yaptığı araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı ve davanın reddine ilişkin direnme kararının bozulup bozulmayacağı.
Gerekçe ve Sonuç: Hizmet tespiti davalarında, tarafların delilleriyle yetinilmeyip, çalışmanın varlığı her türlü delille ispat edilebileceğinden, mahkemenin re'sen araştırma yapma yükümlülüğü bulunduğu, somut olayda ise tanık beyanları arasında çelişkiler olduğu, komşu işyeri çalışanları ve diğer apartman sakinlerinin dinlenilmesi, davacının eşinin aynı dönemdeki diğer çalışmalarının niteliğinin ve davacının çalışmasının tam zamanlı veya kısmi zamanlı olduğunun araştırılması gerektiği gözetilerek direnme kararı bozulmuştur.
Yeni Kararlar
Arşive yeni eklenen kararlar
9. Hukuk Dairesi
AI Özeti
Uyuşmazlık: Davacı tarafından istinaf edilen alacak davasında, temyiz incelemesinin miktar yönünden yapılıp yapılamayacağı.
Gerekçe ve Sonuç: Davacı tarafından temyiz edilen miktarın, Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihi itibariyle geçerli olan kesinlik sınırının altında kalması nedeniyle, 6100 sayılı HMK'nın 362. ve 366. maddeleri uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
9. Hukuk Dairesi
AI Özeti
Uyuşmazlık: 696 sayılı KHK ile kadroya geçen işçinin, kadroya geçiş esnasında imzalanan belirsiz süreli hizmet sözleşmesi ve toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre ücretinin nasıl belirleneceği ve davalı idarenin eksik ücret ödemesinin olup olmadığı hususunda çıkan uyuşmazlık.
Gerekçe ve Sonuç: Hem belirsiz süreli hizmet sözleşmesi hem de toplu iş sözleşmesi hükümleri birlikte değerlendirilerek davacının ücreti belirlenmeli ve eksik ödeme yapıldığı sonucuna varılarak, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi kararlarının usul ve yasaya uygunluğu gözetilerek temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına hükmedilmiştir.
9. Hukuk Dairesi
AI Özeti
Uyuşmazlık: 696 sayılı KHK ile sürekli işçi kadrosuna geçirilen davacının, kadroya geçiş tarihini müteakip, ücretinin hesabında hangi düzenlemelerin esas alınacağı ve talep ettiği ücret farkı alacağının olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.
Gerekçe ve Sonuç: Davacının 01.11.2020 tarihinden itibaren yetkili sendika ile işveren arasında imzalanan toplu iş sözleşmesinden yararlanabileceği, ancak bu sözleşmenin ücret zammı hükmünden değil, diğer hükümlerinden yararlanabileceği, bu nedenle de davacının 31.10.2020 tarihi itibariyle hak edilen ücret miktarının aynen korunarak 01.11.2020-31.12.2020 tarihleri arasındaki ücret farkı alacağının hesaplanması gerektiği gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İçtihadı Birleştirme Kararları
Özet: Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine konu taşınmazın, tapuda yükleniciye devredilmesi ve yüklenicinin de arsa payı veya bağımsız bölümleri üçüncü kişilere satması veya ipotek tesis etmesinden sonra, sözleşmenin geçersizliğinin tespiti veya geriye etkili olarak feshedilmesi hâlinde; üçüncü kişilerin tapuya güvenerek ve iyiniyetli olarak aynî hak edindikleri İddialarının dinlenmesi, dolayısıyla iktisap edilen mülkiyet veya ipotek hakkının korunması gerekir, ancak somut olaya göre üçüncü kişilerin iyiniyetli olmadıklarının anlaşılması hâlinde taşınmazlar arsa sahibine dönebilecektir.
Özet: Kooperatifler/Yapı Kooperatifleri 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında tacir sayılırlar.
Özet: Rehinle teminat altına alınmış ve ayrıca kambiyo senedine de bağlanmış alacağın tahsili amacıyla, borçlu aleyhine tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile aynı anda ve sıra hem rehnin paraya çevrilmesi yolu ile, hem de kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapılamayacağı.